Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626) cilt: 45, sayfa: 413 Hüküm no: 357 Orijinal metin no: [116a-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Fatma Hatun bt. Ali’nin Kâtib Şemseddin mahallesinde bulunan evinin vakfiyesi
Mâ-fîhî min-asli’l-vakfi ve’ş-şürûti cerâ beyne yedeyye ale’n-nemati’l-mebsût fe hakemtü bi-sıhhati ve’l-lüzûmi fi’l-asli ve’l-fer‘i hükmen câriyen alâ-kavânîni’ş-şer‘i vâkıfen alâ-hilâfi eimmeti’d-dîn rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în harrerehü’l-fakīr Mehmed b. Abdülgani âmelehümallâhu te‘âlâ bi-fazlihi’s-seniyyi el-Kādî bi-medîneti Kostantıniyye -dâmet mahfûfeten bi’ş-şe‘âiri’d-diniyye-.
Elhamdü li-veliyyihî ve’s-salâtü alâ-nebiyyihî ve alâ-âlihî ve sahbihi’l-müste’dibîn bi-âdâbihî ve ba‘d işbu kitâb-ı hüccet-nisâbın tahrîrine bâdi ve bu hitâb-ı müşgîn nikābın tasvîrine sebeb ve idâ‘i oldur ki fahrü’l-muhadderât Fâtıma Hatun bt. Ali meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-bünyân ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-erkânda vakf-ı âti’l-beyân üzere li-ecli’t-tescîl ve li-emri’t-tamâm ve’t-tekmîl mütevellî nasb eylediği otuz sekizinci bölükde Yayabaşı olan fahrü’l-emâsil ve’l-akrân Mustafa Subaşı b. Abdülmennan mahzarında âmme-i tasarrufâtı sahîha ve câize ve kâffe-i tebberü‘âtı şeref-sıhhat ve nefâze-i hâize olduğu hâlde ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kılıp Dârü’s-saltanati’s-seniyye Kostantıniyyetü’l-mahmiye mahallâtından Kâtib Şemseddin mahallesinde vâki‘ muhavvata-i dâhiliyyesi iki bâb fevkānî odayı ve sofayı ve bi’r-i mâyı ve matbahı ve cüneyneyi müştemil olup ve muhavvata-i hâriciyyesi bir bâb fevkānî odayı ve şehnişîni müştemil olup bir tarafı Mahmud Beşe b. Murad er-râcil mülkü ile bir tarafı Mustafa b. Ahmed el-bevvâbü’s-sultânî mülkü ile ve bir tarafı Sâbiha Hatun bt. Mehmed mülkü ile ve bir tarafı dahi tarîk-i hâs ve tarîk-i âm ile mahdûd olan menzil bi-cemî‘i’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık silk-i mülk-i sahîhimde olmağın mülkümden ihrâc eyleyip taleben li-merzati’r-rabbi’r-rahîm menzil-i merkūmu cemî‘-i tevâbi‘ ve levâhıkı ile vakf ve tesbîl edip ba‘de’t-tahliyye mütevellî-i sâbıku’z-zikre teslîm eyledim mûmâ-ileyh mütevellî dahi ahz ve kabz eyleyip sâir evkāf mütevellîleri mutasarrıf oldukları gibi [116b] bu dahi tasarruf eyledi ve şöyle şart eyledim ki hayâtda oldukca menzil-i mezkûrda sâkin olup keyfemâ eşâ‘ü mutasarrıfe olam ve vefâtımdan sonra mârru’z-zikr Mustafa Subaşı sâkin ola ve ba‘de vefâtihî evlâdı sâkin ola evlâd-ı evlâdı evlâd-ı evlâd-ı evlâdı neslen ba‘de neslin ve fer‘an gıbbe’l-asl sâkin olalar şol şartla ki; zikr olunan mevkūfün-aleyhimden her kim sâkin olursa günde üç kerre sûre-i İhlâs-ı şerîfe tilâvet edip sevâbın benim rûhuma hibe ve ihdâ ede ve ba‘de’l-inkırâz menzil-i mezbûr bi-hasbe’l-âde icâre-i şer‘iyye-i mu‘tâde ile îcâr olunup hâsıl olan rîv‘i [rey‘i] her senede Medîne-i resûl-i ekrem sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem fukarâsına irsâl ve i‘tâ oluna ve menzil-i mezbûrun meremmete muhtâc olduğu yılda mahsûlünden alâ-tarîkı’l-kifâye harc u sarf olunup bâkīsi fukarâ-i mezkûreye irsâl oluna ve tevliyet-i hasbiyesi mârru’z-zikr Mustafa Subaşı’ya ba‘dehû eslah evlâdına ve eslah-ı eslah evlâdına ve eslah evlâd-ı evlâdına ile’l-inkırâz meşrûta ola ba‘dehû hâkimü’l-vakt bir müstakīm ve dîndâr kimesneyi mütevellî nasb eyleye deyip mütevellî-i mezbûr vâkıfe-i mezbûrenin cemî‘ kelimât-ı meşrûhasın bi’l-müvâcehe tasdîk ve bi’l-müşâhede tahkīk ettikden sonra vâkıfe-i mezkûre takrîr-i kelâm ve ta‘bîr ani’l-merâm edip vakf-ı akār muktedâ-yı eimme-i kibâr olan Hazret-i İmâm-ı Azam ve hümâm-ı efham Ebû Hanife Numan b. Sâbit el-Kûfî cûziye hayrü’l-cezâ ve kûfiye re’y-i münîr ve mezheb-i hatîri üzere sahîh olup lâkin gayr-i lâzım olmağın vakf-ı mezbûrdan rücû‘ ettim menzil-i mersûmun mülküme red olunmasını taleb ederim deyip mütevellî-i mezbûr Mustafa Subaşı dahi eimme-i hanefiyyeden “el-vakfü izâ sahha lezime” diyenler kavli ile ihticâc ve redd ü teslîmden imtinâ‘ birle husûmet ve licâc edip muvakkı‘ü’l-kitâb olan hâkim-i âdil ve fâzıl-i bî-mu‘âdil hazretlerine müterafi‘ân ve husûs-ı mezbûru fasl ve hasma tâlibân olduklarında hâkim-i müşârun-ileyh dahi cânib-i vakfı evlâ görmeğin âlimen bi’l-hilâf vakf-ı mezbûrun lüzûmuna alâ-re’yi men-yerâhu mine’l-eimmeti’l-müctehidîn hükm-i şer‘î ve kazâ-i mer‘î edip min-ba‘d menzil-i merkūm vakf-ı sahîh-i lâzım ve müseccel olup nakz ve nakzına mecâl muhâl ve ibtâl-i ihtilâl mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu “Fe-men beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahu fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innellâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm.
Cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’s-sâdis ve ışrîn min-Saferi’l-hayr li-sene sitte aşere ve elf.
Şühûdü’l-hâl: Umdetü’l-müderrisîn Ahmed Efendi b. Mustafa, kıdvetü’l-eimme Sıyâmi Efendi el-imâm, Ahmed İbrahim b. Nasuh el-müezzin, İbrahim Çelebi b. Mustafa, Abdurrahman Çelebi b. Mustafa, Abdullah Efendi Burusî, fahrü’l-akrân Hüseyin Subaşı b. Abdülmennan, fahrü’l-akrân Rüstem Çavuş b. Abdullah, Hüseyin Beşe b. Mustafa er-râcil, Nuh Beşe b. Hemdem er-râcil, umdetü’l-emâsil Mustafa Subaşı b. Abdülmennan, Yusuf Bey b. Abdullah el-bevvâbü’s-sultânî, Mustafa b. Hamza, Hüseyin b. Abdullah, Pervîz b. Abdülmennan, Mehmed b. Ahmed, Mahmud Beşe b. Murad er-râcil ve gayruhüm.
|