Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626) cilt: 45, sayfa: 497 Hüküm no: 447 Orijinal metin no: [141b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Atmeydanı kurbünde Nahılbend mahallesinden Divan Kâtiblerinden Hüseyin Efendi b. Bayezid’in akar ve nükud vakfiyesi
Hüve hasbî ve’l-vâkıfu alâ-a‘mâlî ve kesbî mâ-havâhu hâze’r-rıkku’l-menşûr mine’l-elfâz elletî ke’ennehâ lü’lü’ün menşûri’n-nâtık fehvâhâ bi’l-vakfı ve’t-tesbîl sümme’l-muhâsametü ma‘a’t-tevellâ li-ecli’l-hükm bi’l-lüzûm ve’t-tescîl cerâ ledeyye ve zahara ve behere beyne yedeyye sümme innî hakemtü bi-sıhhati’l-vakf evvelen sümme bi-lüzûmihî fî-husûsihî ve umûmihî âlimen bi-akvâli’l-eimmeti’l-müctehidîn ve ihtilâfihim fî-emri’l-evkāf alâ mâ-surriha bihî fî-kütübi’l-ulemâ’i’l-eslâf fe-sâre vakfen lâzımen müebbeden ve habsen bi’l-lüzûm mukayyiden ve müebbeden harrerehü’l-fakīr ilâ-avfi rabbihi’s-samed Kemaleddin Mehmed b. Ahmed el-Kādî bi-Asâkir-i Rumeli el-ma‘mûre -ufiye anhümâ-
[142a] Hamd ü sipâs bedî‘-i esâs ve şükr ü senâ-yı bî-kıyâs ol sultân-ı bî-vezîr ve bî-misâl ve subhân-ı lâ-nazîr ve lâ-yezâl celle mülkühû ve sultânuhû ve amme birruhû ve ihsânuhû hazretlerine sezâdır ki, kudret-i kâmile ve irâdet-i şâmile ile cemî‘-i mevcûdâtı beyâbân-ı ademden şehristân-ı vücûda gedirip metâli‘-i envâr-ı cemâl eyledi ve salât-ı vâsılât-ı salavât-ı bî-gāye ve tuhef-i tahiyyât-ı bî-nihâye şem‘-i cemî‘-i enbiyâ ve seyyid-i sened-i evliyâ resûlü’s-sakaleyn ve nebiyyü’l-haremeyn kutb-ı felek-i risâlet merkez-i dâire-i asâlet câmi‘-i sıfât-ı saffâ hâvî-i cümle cihât-ı vefâ Ebu’l-Kasım Muhammed Mustafa salavâtullâhi ve selâmihî cenâbının rûh-ı münevvere ve kabr-i mu‘attaralarına ve cevâhir-i rıdvân-ı ilâhî ve rahmet-i rahmân-ı nâ-mütenâhî cümle-i âl-i ferhunde-fâl ve zümre-i ashâb-ı izzet-nisâb-ı iffet-intisâblarına olsun ki rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în ammâ ba‘d, bâ‘is-i tesvîd-i elfâz-ı sahîhü’l-mebâdî ve’l-ma‘nâ ve takyîd-i kelâm-ı vâzıhü’n-netâyic ve’l-fehvâ oldur ki Dârü’s-saltanati’s-seniyye Kostantıniyyeti’l-mahmiye -hamâhallâhü te‘âlâ ani’l-fiten ve’l-beliyye- mahallâtından Atmeydanı kurbünd vâki‘ Nahılbend mahallesi sâkinlerinden kâtib-i bevvâbîn-i sultân-ı cihân olan iftihârü’l-e‘âzım ve’l-ekâbir ve ihtiyârü’l-efâhim ve’l-efâhim mukaddimu emâcidi’l-mukarrebîn mukarrebü’l-mülûk ve’s-selâtîn memdûhü’l-hısâl mahmûdü’l-fi‘âli’l-vefk bi-tevfîkillâhi’l-meliki’l-mecîd Hüseyin Efendi b. Bayezid lâ-zâlet umûru izzetihî mülte’imeten ve ukūdu mecdihî muntazameten vaktâ ki ayn-ı i‘tibâr ve dîde-i bî-dâr ile hâl-i âlem-i bî-karâra ve kârbâr-ı dehr-i pür-karîb-i mekkâre edip münâdiyân-ı kârgâh-ı kazâ şeş kûşede kûşiş edenlere “küllü mahlûkin yemût” mefhûmuyla nidâ ve “küllü rızkun se-yefût” fehvâsın ilkā eylediklerin gûş-ı hûş ile ısgā edip ne bir eyvân var ki müşrif-i şerefi tâk-ı kesri dahi olursa kesre müşrif olmaya ve ne bir encümen-i vasl var ki ânda âyet-i “Le-ukattı‘anne beyneküm [eydiyekum]” okunmaya ve ne bir cem‘iyet var ki ehlinin gûşuna sadâ-yı teferruka dokunmaya ulviyyât ve süfliyyata “küllü men aleyhâ fân” emri cârî ve âmme-i âlemiyâna “küllü şey’in hâlikün” hikemi sârî olup sultân ve emîr ve civân ve pîr ve ganî ve fakīr ve sagīr ve kebîr ve âlim ve câhil ve nâkıs ve kâmil ve hufte ve bî-dâr ve mest ve hüşyâr ve kavî ve za‘îf ve ziya‘ ve şerîf ve muvahhid ve mülhid ve fâsık ve zâhid bu hükme fermân-ber ve bu emre mahkûm olmakda berâber olup eğer menşûr-ı kader ve kazâ ile vârid olan peyk-i ecel meyl ü muhâbâ etse idi cümle enbiyâ ve rusül hayât-ı ebediyyeye fırsat bulurlar idi ve eğer ulüvv-i şân ve semüvv-i mekân ve şeref-i zât ve safâ-yı sıfât mahsûb olsa idi hazret-i risâlet-menkıbet-i ömr-i ebed ile imtiyâz-ı ber-sebt? bulurlar idi ki kerâmâtı “Ene seyyüdü veledi Adem” ile muvaşşah ve şân-ı âlîşânları “ve lâkin resûlellâhi ve hâteme’n-nebiyyîn” ile muvakka‘ ve müreşşahdır, çûn anlar “inneke meyyitün ve innehüm meyyitûn” hitâbı ile muhâtab olmuşlardır “ve mâ-ce‘alnâke min-kablike’l-huld” [Âyet-i kerîme: “ve mâ-ce‘alnâ li-beşerin min-kablike’l-huld”] tervîci ile teferruh-ı hâtır ve teskît-i kalb bulmuşlardır, lâ-cerem cümle-i nâs bu dâr-ı fenâ-esâsda bi-hükmi “kul yeteveffâkum melekü’l-mevt” hasebince nüzûl-ı emr-i fevte hâzır ve “küllü nefsin zâ’ikatü’l-mevt” mûcebince hulûl-ı vakt-i mevte muntazırlar olduklarına ârif ve âlim oldu ise beyt-i bî-bekādır, bu menzil ey ahbâb “fettekūllâhe yâ uli’l-elbâb” deyip kat‘-ı ta‘allukāt-ı [142b] dünyeviyye sermâye-i saâdet-i uhreviyye idiğini bilip ağrâz-ı âlemden i‘râz ve araz-ı cevâhirinden iğmâz edip nazm-ı ahvâl-i âhirete ve iddihâr-ı zâd-ı menzil-i âkıbete mübâşeret edip “inne mâ-ekelehü’l-insânü fe-kad efnâhû ve mâ-lebise fe-kad eblâhû ve inne mâ-tasaddaka bihî ebkāhû ve izâ mâte ibnü Adem’e inkata‘a amelühû illâ an-selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihin yed‘û lehû ve sadakatin câriyetin” fehvâ-yı saâdet-intimâsı muktezâsınca envâ‘-ı sadakātın ekmeli ve esnâf-ı sadakātin emseli vakf idiğine vâkıf ve câzim oldu ise a‘malinin mededi münkatı‘ ve mededi müntehî olmak için sadakāt-ı câriye-i dâimü’l-istimrârı eşhâs-ı enâma şâfî ve şâmil ve havâss ve a‘vâma kâfî ve kâfil olup safahât-ı rûzgârda zuhûr bulan âsârı hayr-halef mesâbesinde fi’l-etrâf ve’l-aktâr sebeb-i zikr-i cemîl ve lede’l-meliki’l-gaffâr bâ‘is-i vusûl-ı ecr-i cezîl olacak amele inân-ı azîmeti atf ve zimâm-ı himmeti sarf edip şurût-ı âtiye ve vücûh-ı câ’iye üzere ikrâr-ı vakfa ve da‘vâ-yı rücû‘a kendüler bi-nefsihî ve bi’z-zât meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-bünyân ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-erkân alâ-vâzı‘ihî efdalü’s-salavât ve alâ-şâri‘ihî efdalü ekmeli’t-tahiyyât hâzır olup ikrâr-ı sahîh-i şer‘iyyü’l-mebâdî ve’l-mebânî ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘iyyü’l-me‘âkıd ve’l-me‘ânî birle şöyle ikrâr eyledi ki mahmiye-i mezbûre hısnı ebvâbından Edirnekapısı kurbünde vâki‘ bazen fahrü’l-a‘yân Kurd Ali Ağa ve Dergâh-ı Âlî yeniçerilerinden Mehmed Beşe mülkleri ve bazen Papa Yani ve Yorgi ve Nikola nâm zimmîler mülkleri ve bazen Eskiban Sarayı demekle ma‘rûf menzil ve taraf-ı âharı tarîk-i âm ile mahdûd ve mümtâz olan birbirine mukābil yirmi yedi bâb fevkānî ve yirmi yedi bâb tahtânî cem‘an elli dört bâb silk-i mülk-i sahîhimde münharıt ve samt-ı zabt-ı tasarrufumda munzabıt münâza‘a ve muhâsamadan ârî ve müdâfa‘a ve mümâna‘adan berî olan odalarımı ve dahi atyeb-i mâlımdan ve enfes-i menâlimden fıddî râyicü’l-vakt yüz bin akçe nakdi dahi cümle mâlımdan ifrâz ve sâirlerinden kemâl-i imtiyâz ile mümtâz kılıp tekarruben ile’l-rabbi’l-celîl ve taleben li-sevâbihi’l-cezîl ve rağbeten fî-va‘dihi’l-cemîl alâ-mâ-kāle te‘âlâ fî-muhkemi’t-tenzîl “ve mâ-tükaddimû li-enfüsikum min-hayrin tecidûhû indallâhi hüve hayren ve a‘zame ecren” beyyineten sâfiyeten vâfiyeten mevhibeten li-ecri azîm ve taviyyeten hâlisaten kâfiyeten mûsıleten ilâ-dâri’n-na‘îm vakf ve habs ve tesbîl ettiğimden sonra ahkâm-ı vakfı ahkâm-ı tescîl-i itmâm için yevmî iki akçe vazîfe ile mütevellî nasb eylediğim işbu hâzır bi’l-meclis olan fahrü’l-eşbâh kendi utekāmdan olup Dergâh-ı Âlî bevvâblarından olan Yusuf b. Abdullah’a târîh-i kitâbdan bir sene mukaddem teslîm edip şöyle şart eyledim ki, zikr olunan akār ve nükūd alâ-vechi’l-helâl îcâr ve istirbâh ve istiğlâl olunup zikr olunan meblağ her onu sene-i kâmilenin herbirinde on bir akçe olmak hesâbı üzere medyûnlardan rehn-i kavî ve kefîl-i ganî ve vakt-i zarûretde iki seneden biri ile iktifâ olunup icâre ve akārdan ve rıbh-ı nükūddan hâsıl olan rıbh ve rey‘den Kur’ân-ı mecîd-i kesîrü’l-envâr ve furkān-ı hamîd-i kebîrü’l-âsâr tilâvetine kādir on nefer kimesneler ba‘de salâti’l-fecr sâkin olduğum menzile cem‘ olup herbiri müstakıllen vahdehû birer cüz’-i şerîf tilâvet edip sevâbını hâssaten ve rûh-ı vâkıfa ve vâlidesi ve evlâd-ı merhûmeleri ervâhlarına ve umûmen ervâh-ı cemî‘-i enbiyâ ve mürselîn ve evliyâ ve sâlihîn ve sâir Müslimîn ervâhına hibe ve hediye edip hâtime-i fâtiha-i ihlâs ve salavât-ı şerîfe ile itmâm ettiklerinden sonra [143a] herbiri yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olalar ve içlerinden biri sermahfil ta‘yîn olunup her üç günde bir tertîb üzere otuz eczâ-i şerîfe te’ennî ve tertîl ile kırâ’at olunup hatm-i şerîf oldukda sermahfil olan kimesne hatim du‘âsı kılıp sermahfilliği mukābelesinde yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve bir kimesne dahi eczâ-i şerîfeyi hıfz edip vakt-i kırâ’atde ihzâr ve teşrîf-i hıfz edip yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve dahi şöyle şart eyledim ki kendim kayd-ı hayâtda oldukça eczâ-i şerîfe kendi menzilimde tilâvet oluna, ba‘dehû fahrü’l-muhadderât ve tâcü’l-mestûrât sulbiye kızım Âişe sâkine olduğu menzilde tilâvet oluna veyâhûd mahallem mescidinde kırâ’at olunup hâfız-ı eczâ mescid-i mezbûrun herkim kayyimi olursa ona meşrût ola ve dahi kendi ve hem mahsûlünden kızım mezbûre Âişe’ye kayd-ı hayâtda oldukça yevmî beş akçe onlara verile ve intifâlarından sonra zükûr ve inâs ile’l-inkırâz evlâdlarına verile, ba‘dehû vakıf için hıfz olunup ta‘mîrât ve termîmâtına sarf oluna ve dahi Dârüssaâde ağası olan her sâhibü’l-izzi ve’t-tekmîl vakfıma nâzır ve mu‘în olup her sene sâir evkāfın muhâsebelerin gördükde bunun dahi muhâsebesin görüp levâzım-ı tevliyyeti temşiyet ve itmâm ve merâsim-i tevkiye ve tenmiyede ihtimâm buyurduklarından sonra yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf olalar ve vâkıf-ı kerîmü’ş-şân -cezâhullâhu te‘âlâ bi-cezîli’l-ihsân- mâdemki kayd-ı hayâtda ola tevliyyet ve tasarruf bilâ-nizâ‘ ve lâ-tahalluf ve tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîr ve ibdâl ve istibdâl min-hâlin ilâ-hâl yed-i kerîme ve kabza-i tasarruflarında ola, mütevellî ve nâzır kendüler olalar, böyle şart eyleyip itmâm-ı şurût ve tekmîl-i kuyûd eylediğimden sonra iâde-i kelâm eyleyip yine mahrûsa-i mezbûrda Aksaray kurbünde merhûm Murad Paşa mahallesinde medfûne olan zevce-i sâbıkam merhûme Emine Hatun kendi türbesi üzerinde yevmî bir akçe ile her gün on âyet yer kırâ’at olunmak ve kendi binâ ettiği maslağına yevmî bir akçe ile su çekilmek için vakf ve habs ve şart ve ta‘yîn eylediği inde’l-ahâlî ve’l-cîrân ma‘lûmü’l-hudûd olan bir bâb menzil ve bir bâb dükkân bi-emri’llâhi muhterik olup eser-i binâ kalmayıp arz-ı hâliye oldukda müceddeden binâya vakfın müsâ‘adesi olmamağın teberru‘ tarîkı ile kendi mâlımdan iki bâb fevkānî odaları ve iki bâb dükkân müceddeden binâ edip sarf ettiğim meblağı vakfa hibe etmişimdir. El-hâletü hâzihî zikr olunan odalar ve dükkânlarına ke’l-evvel merhûme Emine Hatun’un vakfı olup nîm akçe ile mezbûr Yusuf b. Abdullah âna dahi mütevellî olup akār-ı mezbûru bilâ-ihmâl alâ-vechi’l-helâl îcâr ve istiğlâl edip hâsıl olan rey‘inden merhûme Emine’nin şart eylediği üzere her gün bir kimesne mezbûrenin kabri üzerine gelip Kur’ân-ı Kerîm ve furkān-ı azîmden on âyet yer kırâ’at edip sevâbını merhûmenin rûhuna hediye ve hibe ettiğinden sonra yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve yine şart-ı sâbık üzere yevmî bir akçe ile bir saka nasb olunup hergün su getirip zikr olunan maslağı mel’ân eyledikden sonra vazîfe-i mu‘ayyenesine mutasarrıf ola ve bunlardan mâ‘adâ eğer kendi vakfım mahsûlüdür ve eğer merhûme Emine’nin vakfı mahsûlüdür herbirinin masraf-ı mu‘ayyenelerinden mâ‘adâ her ne mikdâr meblağ bâkī kalırsa evkāf-ı mezbûrenin meremmâtları için hıfz olunup vakt-i hâcetde bilâ-te’hîr ve lâ-terâhi termîm olunup evkāf-ı mezbûrenin harâba müşrif olmasından gāyet hazer oluna [143b] ve eğer mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı şühûr [ve] a‘vâm ile akārât-ı merkūmeye inhidâm ve nükūd-ı mersûmeye in‘idâm vâki‘ olursa vezâif-i merkūme rakabe olunup akār-ı merkūme ihyâ ve nükūd-ı mersûma zarar müretteb olursa ba‘de’t-tekmîl feth-i rakabe olunup şerâit-i mersûme ve vezâif-i merkūme yine ke’l-evvel icrâ oluna deyu arz-ı merâm ve hatm-i kelâm eyledikde mütevellî-i merkūm dahi meclis-i şer‘de akārât-ı mezkûreyi ve nükūd-ı mezbûreyi kabz ve tesellüm edip mütevellîler sâir evkāfı tasarruf eyledikleri gibi bir sene-i kâmil tasarruf eyleyip ve vazîfe-i mu‘ayyenesi olan yevmî iki akçeyi mahsûl-i vakıfdan ahz u kabz ettiğine bi’t-tav‘i’s-sâf ikrâr eyledikde vâkıf-ı müşârun-ileyh lâ-zâle beyne’n-nâs müşârun-ileyh vech-i meşrûh-ı meşrû‘ üzere vakf eylediği nükūd ve akārâtın mütevellîsi yedinden ahzına şürû‘ eyleyip tevkī‘-i vakī‘-i sadr-ı kitâbda vâki‘ ve nefâz-ı hükmü bi-hasebi’ş-şer‘i’ş-şerîf sâtı‘ olan hâkim-i nâfizü’l-hükm-i cenâb-ı fezâil-nisâba mütevellî-i mezbûr ile murâfa‘a ve mürâca‘at edip takrîr-i da‘vâ kılıp İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı ekrem pîşvâ-yı küll reh-nümâ-yı sübül a‘lem-i eimme-i dîn üstâd-ı ecille-i müctehidîn sırâc-ı ümmet nâzım-ı millet ellezî beyne’l-eimmeti’l-kirâm ve’l-ecilleti’l-fihâm ke’s-süreyyâ beyne’s-sevâbit-penâh imâmünâ ve imâm-ı ekserü’l-müslimîn Ebû Hanife Numan b. Sâbit -radiyallâhü- katında vakf-ı akārın adem-i lüzûmu mütebeyyen ve vakf-ı nükūdun adem-i sıhhati müte‘ayyen olduğuna binâen vakf-ı mezbûrdan rücû‘ câiz ve râci‘i emr-i şer‘den gayr-ı mücâviz olmağın rücû‘ edip mütevellî-i mesfûr akārât-ı mezkûreyi ve nükūd-ı mesfûreyi bana teslîm eylesin ve mahsûl-i vakıfdan cihet-i tevliyyet deyu ecr-i misl-i ma‘hûddan zâid aldığı mâl-ı vakfı dahi taleb ederim deyicek, merkūm mütevellî cevâb-ı savâba ve hitâb-ı müstetâba müteveccih olup eğerçi vakf-ı akārın imâm-ı mezkûr -aleyhi rahmetü’l-gafûr- katında lüzûmu yokdur, lâkin İmâmeyn-i hümâmeyn-i zevi’l-ilm ve’r-re’yi’t-tamâmeyn şemseyn-i neyyireyn ve bedreyn-i münîreyn-i haber-i Rabbânî Ebû Yusuf el-imâmü’s-sânî ve bahrü’l-me‘ânî imâm-ı sâlis İmâm Muhammed Şeybânî katlarında vakf lâzım ve lüzûmuna cumhûr-ı müctehidîn câzim olduğu ecilden rücû‘una mâni‘ olup vakf-ı akārın lüzûmuna hüküm taleb eyledikden sonra iâde-i cevâb edip vakf-ı nükūdun dahi sıhhati imâm-ı hümâm ve muktedâ-yı enâm İmâm Züfer aleyhi rahmetü’l-ekberden İmâm Ensârî aleyhi rahmetü’l-bârî rivâyeti üzere sıhhati dahi lâ-yüred ve lâ-yünker kısmından olup ve şerâit-i muharrere ve zevâbıt-ı mukarrerenin dahi alâ-mezhebihî sıhhati mukarrer ve muhakkak olmağın mûceb-i şart-ı sahîh rey‘ ve gallât ve rıbh ve müstagallâtdan aldığım vazîfe dahi hakk-ı sarîhimdir deyu redden imtinâ‘ edicek, hâkim-i mûmâ-ileyh esbağallâhü te‘âlâ ni‘amehû aleyhi tarafeynin kelâmını ısgā ve cânibeynin merâmını istiksâ ettiğinden sonra vakıf olan muhallefât-ı müctehidîne vâkıf ve berâhînlerine âlim ve ârif iken cânib-i lüzûm-ı vakfı evlâ ve akvâ ve kavl-i imâmeyn-i fâzıleyn ve rivâyet-i mezbûre üzere kavl-i İmâm Züfer aleyhi rahmetü’l-meliki’l-ekber ile amel mâ-aleyhi’l-fetvâ olmağın zikr olunan akārât ve nükūddan herbirinin vakfiyetlerinin sıhhatlerine ve lüzûmlarına ve şerâitinin şer‘iyyetine ve zimmet-i mütevellînin zımân-ı vazîfeden berâ’etine hükm-i muhkem-i şer‘î ve kazâ-i mübrem-i mer‘î ettiğinden sonra vâkıf-ı mûmâ-ileyh esbağallâhü ni‘amehû aleyh inân-ı kīl ü kālı semt-i âhara masrûf kılıp gerçi imâm-ı mezbûr katında vakf-ı nükūdun sıhhati mukarrer ve makbûl ve nakl-i sahîh ile mervî ve menkūldür, lâkin ol mikdâr ile bâb-ı rücû‘ münsed olmaz zîrâ sıhhat-i vakf imâm-ı ma‘hûd katında lüzûmu îcâb eylemez, çünkü sıhhat-i vakfa hüküm ânın mezhebi üzere cârîdir, ifâde-i lüzûm [144a] ve te’bîdden ârîdir deyu tekrâr nükūd vakfından rücû‘ ve mütevellîden istirdâd-ı asl-ı mâla şürû‘ ettikde mütevellî-i mezbûr tekrâr cevâb verip eğerçi imâm re’yi üzere vakf-ı nükūd lüzûm-ı te’bîdden ârîdir ve lâkin hükm-i hâkim-i evvel re’yi üzerine cârîdir, ba‘de’l-hükm bi’s-sıhhat sâir eimme re’ylerine sârîdir, zîrâ kâffe-i selâtîn-i serâir-i ictihâd ittifâk ve icmâ‘ edip hükm-i hâkim-i ârif mahall-i ictihâda mülâkī ve müsâdif olsa ol hükm nâfiz ve mübrem ve cumhûr katında makbûl ve müsellem olur deyu beyân-ı sahîh eylemişlerdir, bu ittifâk-ı şâyi‘ umûm sıhhatde menût ve şumûl şer‘iyyete merbût idiği şevb-i hafâdan müberrâdır, pes mahall-i nizâ‘da hükm-i hâkim ile asl-ı sıhhat cumhûr-ı ulemâ-i ümmet katlarında sâbit ve zâhir ve nefs-i meşrû‘iyyet mütehakkık ve bâhir olucak, imâmeyn-i hümâmeyn katlarında hod husûsan ba‘de’t-teslîm ile’l-mütevellî vakf-ı lâzım kabîlinden olur, lâ-cerem anların re’y-i reşîd ve mezheb-i sedîdleri üzere lüzûma hükm olunmak taleb ettikde hâkim-i mûmâ-ileyh -beyyezallâhü vechehû- meblağ-ı mezbûrun vakfiyetinin lüzûmuna dahi hükm edip tescîl etti, pes vakf-ı sahîh lâzım olur, min-ba‘d nakz ve nakz ve nakzına mecâl muhâl ve ihtilâl ve ibtâli mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu ve men sa‘â fî-ibkāihâ ve îfâihâ ve cedde fî-inmâ’ihâ ve icrâ’ihâ ve ictehede fî-tenfîzihâ ve imzâ’ihâ ca‘alallâhü mine’l-lezîne kâne sa‘yühüm meşkûra ve “sakāhüm rabbuhum şarâben tahûran” ve lekkayhüm nazren ve sürûren ve men ahsen fî-tenmîtihâ ve tevliyyetihâ ve ecâre fî-temşiyetihâ ve tevkītihâ fe-ecruhu alâ-men yekûnü’l-mühsin inde me’cûren ve yec‘alü’l-a‘mal fi’l-kitâb mastûren? “Fe-men beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilünehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfu’l-muhsin ale’l-hayyi’l-kerîm “ellezî halaka fe-sevvâ” ve rabbuhüllezî rezeka ve rabbâhu ahsena’llâhü ileyhi fî-dünyâhi ve ukbâhi ve eslaha ahvâlehû fî-ûlâhu ve uhrâhu ve’l-hamdü lillâhi alâ-ni‘amihillezî en‘amehû ve evlâhu? cerâ zâlik ve,
Hurrire fi’l-yevmi’s-sâdis ve’l-ışrîn min-şehri âhiri’r-rebî‘ayni’l-mübârekeyn li-sene selâsîn ve elf mine’l-hicreti’n-Nebeviyye aleyhi elfü elfin salât ve tahiyye.
Şühûdü’l-hâl: Kıdvetü’s-sâlikîn ve umdetü’l-vâsılîn eş-Şeyh İbrahim Efendi -zîde takvuhû-, Hüsrev Ağa b. Abdullah Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, İsmail Ağa b. eş-Şeyh İbrahim Efendi Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, İshak Ağa b. eş-Şeyh İbrahim Efendi el-mezbûr Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, Mehmed Ağa b. İbrahim Efendi el-mezbûr Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, Ca‘fer Ağa b. Abdullah an-zevvâkīn-i Dergâh-ı Âlî, Yusuf Ağa b. Ca‘fer Ağa el-mezbûr an-zevvâkīn-i Dergâh-ı Âlî, Sefer Ağa b. Abdullah Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, Ali Ağa b. ( ) Müteferrika-i Dergâh-ı Âlî, Pîrî Bey b. Hüseyin el-bevvâbü’s-sultânî, Abdi Bey an-serrâcîn-i Dergâh-ı Âlî, Mustafa b. İskender el-bevvâbü’s-sultânî, Behram b. Abdullah el-bevvâbü’s-sultânî, Hüseyin b. Ahmed el-bevvâbü’s-sultânî, Kurd b. Abdi el-bevvâbü’s-sultânî, Mehmed b. Davud el-bevvâbü’s-sultânî, Mehmed b. Yusuf el-müezzin bi-Câmi‘i Sultân Ahmed Hân, Yusuf Şamî el-bevvâbü’s-sultânî, Piyale Bey b. Abdullah el-bevvâbü’s-sultânî, Mehmed b. Mustafa el-bevvâbü’s-sultânî ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.
|