.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 506
Hüküm no: 449
Orijinal metin no: [145b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Divan katiplerinden Hüseyin Efendi’nin para vakfının şartları

Hamd-i müebbed ve şükr-i muhalled ol vâkıf-ı zamâyir ve kâşif-i serâyir hazretlerinin dergâh-ı akdes ve bârgâh-ı mukaddesine ref‘ olunur ki, hallâk-ı âlem ve rezzâk-ı âdemdir ve salavât-ı vâfiyât ve teslîmât-ı sâfiyât ol zübde-i mevcûdât ve umdet-i mahlûkāt merkad-i münevver ve meşhed-i mu‘attarına ihdâ olunur ki şefî‘-i usât-ı ümmet ve kıble-i erbâb-ı himmetdir ve bakiyye-i nakiyye-i selâm u selâm âl ve evlâd-ı kirâm ve ashâb-ı fihâmlarının merâkıd-ı aliyye ve meşâhid-i celiyyelerine nîsâr olunur ki her biri mütevellî-i cihât-ı dîn ve nâzır-ı şer‘-i mübîndir -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ammâ ba‘d, işbu vakfiye-i sahîha-i şer‘iyyetü’l-metâvî ve bu enîka-i sarîha-i mer‘iyyetü’l-fehâvî terkîb ve imlâsına bâ‘is ve bâdî budur ki Dârü’s-saltanati’l-aliyye Kostantıniyyetü’l-mahmiye -hamâhallâhü te‘âlâ ani’l-iten ve’l-beliyye- mahallâtından Atmeydanı kurbünde vâki‘ Nahılbend mahallesi sâkinlerinden sâbıkā Harem-i muhterem-i gerdûn-nişân-ı sultânî Dîvân-ı hümâyûn-ı refî‘ü’ş-şânı hâkānîde kâtib-i bevvâbîn-i sultân-ı cihân olup bundan akdem dâric-i medâric-i rahmet-i rabb-i mecîd merhûm Hüseyin Efendi b. Bayezid hâl-i hayâtında ve kemâl-i sıhhatinde lâhiku’l-beyân vechi üzere vesâyâ-yı mu‘ayyenesini tenfîze vasiyy-i muhtâr ta‘yîn ve ihtiyâr edip musırran aleyhâ vefât eylediği hasm-ı câhid-i şer‘î mahzarında nehc-i mu‘teber-i mer‘î üzere şer‘an sâbit ve mütehakkık olan râcî-i lütf-i zü’l-minen Pîrî Bey b. Hüseyin nâm bevvâb-ı sultânî meclis-i şer‘-i şerîf-i lâzımü’t-teşrîfde mahmiye-i mezbûrede merhûm-ı müşârun-ileyh Hüseyin Efendi’nin sâir evkāfına utekāsından meşrûtiyet üzere mütevellî [146a] olup vakf-ı âti’l-beyâna dahi yevmî yedi akçe vazîfe ile ahkâm-ı vakfı ihkâm ve tescîl-i itmâm için mütevellî nasb u ta‘yîn olunan fahrü’l-eşbâh Yusuf Bey b. Abdullah nâm bevvâb-ı sultânî mahzarında bi’l-vesâye ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip merhûm-ı müşârun-ileyh Hüseyin Efendi hâl-i hayâtında zikr-i âtî olan vech üzere mesârıf-ı hayrâta ve vücûh-ı hasenâta sarf için ifrâz ve vasiyyet edip sülüs müsâ‘id olduğu iki bin sikke-i haseneyi hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li-merzâtihî vakf ve habs ettiğimden sonra şöyle şart eyledim ki, zikr olunan meblağ her onu sene-i kâmilenin her birinde on bir akçe olmak hesâbı üzere medyûnlardan rehn-i kavî ve kefîl-i ganî ve vakt-i zarûretde iki seneden biri ile iktifâ olunup mezbûr yediyle alâ-vechi’l-helâl istirbâh ve istiğlâl olundukdan sonra her sene hâsıl olan rıbhdan Medîne-i Münevvere -sallallâhü alâ-münevvirihâ- tahiyyât-ı mükerrere sükkânından yirmi nefer sâlih ve mütedeyyin kimesneler her gün ravza-i Resûlullâh’da ba‘de salâti’l-fecr süreyyâ-sıfat? cem‘iyyet edip herbiri müstakıllen vahdehû yüzer kerre salavât-ı şerîfe getirip ve üçer kerre sûre-i İhlâs-ı şerîf ve birer kerre sûre-i Fâtiha-i şerîfe tilâvet edip herbiri hâssaten sevâbını Resûl-i güzîn ve nebiyyü’s-sakaleyn hazretlerinin rûh-ı tayyibelerine ve müşârun-ileyh Hüseyin Efendi rûhuna ihdâ ettiklerinden sonra herbiri senevî altışar sikke-i haseneye mutasarrıf olalar ve içlerinden biri sermahfil ta‘yîn olunup her gün meclis âhirinde du‘â ettikden sonra sermahfilliği hizmeti mukābelesinde dahi senevî dört sikke-i haseneye mutasarrıf olup cem‘an vazîfesi senevî on sikke-i hasene ola ve zikr olunan sermahfillik hizmeti Medîne-i Münevvere’de her kim Kal‘a Ağası olursa âna meşrût ola ve vezâif-i merkūmenin mecmû‘u ki tafsîl-i merkūm ve şart-ı mersûm üzere senevî yüz yirmi dört sikke-i hasene olur, mütevellî-i merkūm ashâb-ı zimemden cem‘ ve tahsîl edip her sene surre ile Medîne-i Münevvere’ye irsâl olunup ashâbı beyninde ta‘yîn olunduğu üzere tevzî‘ oluna ve dahi Haremeyn-i Muhteremeyn Evkāfı’na nezâret-i âmmesi olup her asr u zamân ve her vakt ü evânda esâtîn-i selâtîn-i âl-i Osmân -meddallâhü silsiletehüm ilâ-âhiri’z-zamân- hazretlerinin sarây-ı âlem-ârâ-yı behişt-nişânlarında Dârüssaâde ağası olan her sâhibü’l-izzi ve’t-tekmîl vakf-ı mezbûra nâzır ve mu‘în olup her sene sâir mütevellî-i evkāfın muhâsebelerin gördükde bunun dahi muhâsebesin görüp levâzım-ı tevliyyeti temşiyet ve itmâm ve merâsim-i tevfiye ve tenmiyede ihtimâm buyurup ve ayn-i inâyet ile hakk-ı nezâreti edâ ettikde yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve merkūm Yusuf Bey müdebbir-i âkil ü hıred-mend kâfil-i envâ‘-ı sa‘y-i helâl rûşen gibi zâhir ve âsâr-ı ciddi nihl-i gülşen gibi dembedem bâhir olmağın vakf-ı mezbûra zikr olunan yevmî yedi akçe ile vazîfe ile mütevellî olup vakf-ı mezbûrun tevliyyeti âna meşrût olup ba‘de vefâtihâ merhûm-ı müşârun-ileyhin aslah utekāsına meşrût ola, eğer aslah utekāmdan mevcûd bulunmazsa nâzır-ı müşârun-ileyh re’y-i hâkim ile bir müstakīm ve dîndâr kimesneye ta‘yîn ve tevcîh eyleye, ol dahi hizmet-i tevliyyeti edâ ettikden sonra mukābelesinde ta‘yîn olunan yevmî yedi akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve dahi üslûb-ı rakam ve siyâkatda mâhir ve hesâb ve kitâba kādir istikāmetde kalem gibi ilim emsâli içre makbûl ve müsellem bir kimesne vakf-ı mezbûra kâtib olup ba‘de edâi’l-hizmet yevmî üç akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve dahi hizmetinde ihmâl ve kesilden ârî tahsîl-i mâl-ı vakıfda mücidd ü sâ‘î iffetle mevsûm istikāmetle ma‘lûm bir kimesne câbî olup zimmetine lâzım olan hizmeti edâ ettikden sonra kitâbet ve cibâyet merhûm-ı müşârun-ileyhin utekāsından ehil bulunursa anlara meşrût ola deyip meblağ-ı mezbûru mütevellî-i merkūm Yusuf Bey’e teslîm eyledim, ol dahi kabz ve tesellüm edip târîh-i kitâba gelince iki ay [146b] vakfiyet üzere tasarruf eyledi dedikde vasiyy-i merkūmu kelimât-ı meşrûhasında mütevellî-i merkūm Yusuf Bey vicâhen tasdîk ve şifâhen tahkīk edip emr-i ikrâr bi’l-vakf ve’t-teslîm bu minvâl üzere ikmâl ve tetmîm olundukdan sonra vasiyy-i mûmâ-ileyh Pîrî Bey inân-ı kelâmını semt-i rücû‘a atf ve zimâm-ı merâmını savb-ı istirdâda sarf edip bu vech üzere takrîr-i kelâm etti ki, vakf-ı nükūdun adem-i sıhhati üzere eimme-i nehârîr-i meşâhîr ittifâk ve itbâk etmişlerdir, ol ecilden meblağ-ı mezbûru istirdâd edip ve mütevellî-i merkūm zamân-ı tasarrufunda rıbhından iki ayda yevmî yedişer akçe hesâbı üzere kabz ettiği dört yüz yirmi akçenin iki yüz kırk akçesi ecr-i misl olup yüz seksen akçesi ecr-i mislinden zâid olan meblağ-ı mezbûr yüz seksen akçeyi mütevellî-i mezbûrdan taleb ederim dedikde mütevellî-i merkūm cevâb-ı bâ-savâba mutasaddî olup vakf-ı nükūd eğerçi eimme-i nehârîr-i meşâhîr mezheb-i hatîrlerinde bâtıldır, lâkin imâm-ı mu‘teber ve hümâm-ı cennet-makar hazret-i İmâm Züfer’den darrâc-ı medâric-i rahmet-i bârî İmâm Ensârî -aleyhi rahmetü’l-gafûr yevme’n-nüşûr- rivâyeti sıhhati üzere olup fî-zamâninâ vülât-ı enâm ol rivâyetle hükme müvellâ oldukları menâşîr-i sultânîde musarrahdır deyip meblağ-ı mezbûr vakfiyetinin rivâyet-i mezkûre üzere sıhhatine hükm taleb edicek, hâkim-i hasm-ı muvakkı‘u’l-kitâb tûbâ-leh ve hüsnü-meâb sıhhatine hükm ettikden sonra vasiyy-i mezkûr semt-i âhara sülûk ve ubûr edip hükm-i hâkim-i müşârun-ileyh ile meblağ-ı mezbûr vakfiyetinden hâsıl olan ancak sıhhatdir, İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı akdem ve efham hazretleri zâhib oldukları gibi İmâm Züfer mezheb-i şerîflerinde dahi lüzûmu müstetbi‘ olmadığı cihetden meblağ-ı mezbûr vakfiyetinden rücû‘ emr-i meşrû‘ olmağın istirdâd ederim deyip mütevellî-i mezbûr tekrâr cevâb verip çünkü zikr olunan meblağ vakfiyetinde hükm-i mezbûr ile sıhhat mevcûd oldu ise inde’l-imâmeyni’l-hümâmeyn ve’s-sadreyni’l-kamkāmeyn lüzûm dahi lâzım olmuşdur, müşârun-ileyhimâ mezheb-i şerîfleri üzere dahi meblağ-ı mezbûr vakfiyetinin lüzûmuna ve beyân olunan şurût ve kuyûdun sıhhatine ve zamân-ı tasarrufunda vazîfe-i tevliyet deyu ahz ettiği meblağ-ı mezbûr iki yüz kırk akçe bi’t-tamâm hakkı olup ecr-i misilden ziyâdesin vasiyy-i merkūma red lâzım olmadığına hüküm taleb edicek, hâkim-i müşârun-ileyh lâ-zâle müşârun-ileyh cânib-i vakfı evlâ ve ahrâ görüp mesâil-i evkāfda eimme-i eslâf beyninde olan ihtilâfa âlim olduğu hâlde zikr olunan mebâliğ vakfiyetinin lüzûmuna dahi ve sebt ü tahrîr ve ketb ü tastîr olunan şurût ve kuyûdun sıhhatine ve zamân-ı tasarrufunda vazîfe-i tevliyet deyu ahz ettiği meblağ-ı mezbûr bi’t-tamâm mütevellî-i mezbûrun hakkı olup ecr-i misilden ziyâdesi vasiyy-i merkūma red lâzım olmadığına hükm edip min-ba‘d vakf-ı mezbûr vakf-ı lâzım olup nakz [ve] nakzına mecâl muhâl ve tebdîl ve tağyîri adîmü’l-ihtimâl oldu, her kim tebdîline sâ‘î ve tağyîrine mutasaddî olursa envâ‘-ı azâb ve esnâf-ı itâb ile mu‘azzeb ve mu‘âkab ola, cerâ zâlik ve,

Hurrire fî-evâhiri Şevvâli’l-mükerrem li-sene hamse ve selâsîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: Fahrü’l-müderrisîn Mehmed Efendi b. Yunus, fahrü’l-a‘yân Mustafa b. İskender el-bevvâbü’s-sultânî, zahrü’l-emsâl Behram Halîfe b. Abdülmüteâl el-bevvâbü’s-sultânî, Piyale Bey b. Abdullah el-bevvâbü’s-sultânî, İsmail Bey b. Abdullah el-bevvâbü’s-sultânî, Mehmed Bey b. Mustafa el-bevvâbü’s-sultânî, Umdetü’l-akrân Hüseyin Çelebi b. Ahmed el-bevvâbü’s-sultânî ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.