|
Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626) cilt: 45, sayfa: 561 Hüküm no: 504 Orijinal metin no: [162b-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Saray-ı Cedid-i Sultani’den Raziye Hatun bt. Abdullah’ın nükud vakfiyesi
Vakf-ı Raziye Hatun; 300 guruş.
Hamd-i bî-had ve senâ-yı bî-ad ol mâlikü’l-mülk hazretlerine ki vâkıf-ı ahvâl-i mahlûkāt ve kâşif-i müşkilât-ı mevcûdâtdır ve dürûd-ı nâ-ma‘dûd ve salât-ı nâ-mahdû[d] ol cenâb-ı risâlet-penâh ve nübüvvet-i destgâh pişvâ-yı enbiyâ-i mürselîn ve muktedâ-yı evvelîn ve âhirîn Resûl-i ekrem -sallallâhü te‘âlâ aleyhi ve sellem- hazretine ki efdal-i beşer ve şefî‘-i rûz-ı mahşerdir ve dahi âl-i izâm ve ashâb-ı kirâmına her biri necm-i dîn ve kevkeb-i evc-i yakīndir -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ve ba‘de Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyyetü’l-mahmiye’de Sarây-ı Cedîd-i Sultânî’de sâkine üsvetü’l-muvakkarât zahrü’l-muhadderât Raziye bt. Abdullah tarafından vakf-ı âti’l-beyâna vekîl olup fahrü’l-emâsil ve’l-akrân Abdullah Ağa b. Abdülmennan ve fahrü’l-ekârim Ahmed Ağa b. Abdürrahim şehâdetleriyle şer‘an vekâleti sâbite olan zahrü’l-emâsil ve’l-ekârim câmi‘ü’l-mehâmid ve’l-mekârim zü’l-kadri’l-aliyyi’l-mahfûf bi-sunûfi avâtifi’l-meliki’l-mennân Bilal Ağa b. Abdülmennan [163a] meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-evtâdda vakf-ı âti’l-beyâna mütevellî nasb olunan Sarây-ı Cedîd-i Sultânî’de teberdârlar kethüdâsı zübdetü’l-efâhim ve’l-emâsil Zülfikār Ağa b. Ali muvâcehesinde bi’l-vekâle ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip müvekkilem mezbûre Raziye Hatun cenâb-ı rabbü’l-eflâk mâlikü’l-emlâk cellet azemetühû hazretlerinin in‘âm ve ihsân ettiği ni‘am-i cemîle ve minen-i cezîleyi kemâl mertebe tenebbüh üzere mülâhaza ettikde “ahsin kemâ ahsena’llâhü te‘âlâ ileyke” emr-i şerîfinde gaflet üzere olmayıp ve mefhûm-ı hadîs-i şerîf “mâ indeküm yenfedü ve mâ-indallâhi bâkin” tab‘-ı çâlâk-i serî‘ü’l-idrâkine münsâk olup ashâb-ı sadakāt-ı bâkiye silkine münselike olmağa rağbet edip teberru‘ât-ı mer‘iyesi hâize iken dâî-i zikr-i müstetâb ve bâ‘is-i du‘â-i müstecâb olacak nesne ibdâ‘ eylemek cânibine inân-ı azîmeti tekessür-i hayrâta masrûf kılıp ahlas mâl ve atyeb me[nâ]linden ceyyid ve cedîd râyic fi’l-vakt fıddî akçe ile yirmi bin akçe olmak üzere iki yüz aded kâmil-i riyâl guruş ifrâz ve mümtâz kılıp hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li-merzâtihî “yevme yestazıllü’l-mer’u tahte zılli sadakātihî vakf ve habs ve mütevellî-i mezbûra teslîm ve ol dahi vakfiyet üzere kabz ve tesellüm edip şöyle şart ve bu uslûb üzere rabt eyledi ki, meblağ-ı merkūm yirmi bin akçe hasbemâ ceret bihi’l-âde onu on bir akçe hesâbı üzere istirbâh ve istiğlâl olundukdan sonra hâsıl olan icâreden teberdârândan kırâ’ate kādir sâlih iki kimesneye yevmî ikişer akçe verilip anlar dahi mukābelesinde Kur’ân-ı azîm ve furkān-ı kerîmden her gün ba‘de salâti’l-fecr iki cüz’-i şerîf tilâvet edip sevâbını ruhûna ihdâ edeler, bâkī kalan beş yüz altmış akçe cihet-i tevliyyet olup ahz edeler ve nükūd-ı merkūmenin tevliyyeti her kim teberdâr olursa anlara meşrûta ola ve nükūd-ı merkūmenin üzerine umdetü’l-havâs ve’l-mukarrebîn mu‘temedü’l-mülûk ve’s-selâtîn Dârüssaâde ağası hazret-i İdris Ağa b. Abdülmuin nâzır ola deyu tebyîn-i kuyûd ve ta‘yîn-i şurût eyledikde mütevellî-i mezbûr dahi mukırr-ı müşârun-ileyhi bi’l-vekâle vech-i muharrer üzere olan ikrârını tasdîk ve meblağ-ı mezbûru kabz ve tesellüm ettiğin i‘tirâf ve ahedehümâ âharın kelâmını tahkīk edip emr-i vakf tamâm oldukdan sonra vekîl-i mezbûr semt-i âhara şurû‘ ve kasd-ı rücû‘ edip mürûr-ı eyyâm ile vakfa fütûr ve gallâtına küsûr gelmek ihtimâli karîbü’l-vukū‘ olup ve eimme-i nehârîr -aleyhim rahmetü’l-meliki’l-kadîr katlarında vakf-ı nükūdun adem-i sıhhati mübeyyen olduğuna binâen meblağ-ı mezbûru müvekkilemin mülküne red taleb ederim, meblağ-ı merkūmu bana teslîm eylesin deyicek, mütevellî-i mûmâ-ileyh mahalle-i mülâyim cevâb verip imâm-ı hümâm-ı mu‘teber Hazret-i Züfer’den İmâm Ensârî rivâyeti üzere vakfiyet-i nükūdun ve âna mübtenî olan şurûtun adem-i sıhhati mimmâ lâ-yüred ve lâ-yünker kısmından olup şerâit-i muharrerenin dahi alâ-mezhebihî sıhhati mukarrer olup ber-mûceb-i şart-ı vâkıf sahîh aldığım mâl vakf-ı sarîhdir deyu rücû‘a mâni‘ olup sadr-ı kitâbda tevkī‘-i müstetâbı vâki‘ olan hâkim-i hâsım huzûrunda murâfa‘a olup hüküm taleb edicek, hâkim-i müşârun-ileyh -en‘amallâhü te‘âlâ ni‘amehû aleyh- tarafeynin kelâmını ısgā edip vakıfda olan ihtilâfât-ı müctehidîne âlim olduğu ecilden vakfiyet-i nükūdun ve âna mübtenî olan şurûtun sıhhatine mezheb-i mezkûr üzere hüküm edicek, vekîl-i mersûm semt-i âhara sâlik olup eğerçi vakf-ı nükūd imâm-ı ma‘hûd kavli üzere müsellem ve makbûldur, lâkin anların kavl-i sedîdi üzere sıhhat-i vakfa hükm lüzûm ve te’bîd ifâde eylemez deyu tekrâr vakıfdan rücû‘ ve istirdâda şürû‘ edicek, mütevellî-i merkūm cevâb verip eğerçi sıhhat-i vakf re’y-i imâm-ı mezbûr üzere te’bîdden ârîdir, lâkin ba‘de’l-hükm sıhhat-i vakf sâir eimme-i müctehidînin re’ylerine sârîdir, zîrâ hükm-i hâkim ile sıhhat cumhûr-ı ulemâ beynlerinde sâbit ve zâhir olucak, imâmeyn-i hümâmeyn katlarında lüzûm sıhhat-i vakfa lâzımdır, ol ecilden rücû‘ muhâl ve mümteni‘ü’l-ihtimâldir, lâ-cereme anların re’y-i münîfleri üzere lüzûmuna dahi hükm olunmak taleb ederim dedikde hâkim-i mûmâ-ileyh bu bâbda nazar-ı enîk ile temhîd-i kavâ‘id-i hayrâtı ahrâ görüp meblağ-ı mezbûrun lüzûmuna dahi hükm edip vakf sahîh ve lâzım oldu, min-ba‘d tağyîr ve tebdîle mecâl muhâl oldu, “Fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm, cerâ zâlik ve,
Hurrire fî-evâsıtı şehri Rebî‘i’l-evvel sene seb‘a ve selâsîn ve elf.
Şühûdü’l-hâl: Fahrü’l-emâcid ve’l-ekârim İsmail Ağa Teberdârân-ı Sarây-ı Atîk, zahrü’l-efâhim Süleyman Ağa b. Abdülmennan Kethüdâ-yı Ağa-yı Dârüssaâde, Mehmed Efendi b. ( ) Mukāta‘a-i Haremeyn-i Şerîfeyn, zahrü’l-emsâl Hüseyin Ağa Ser-bölük, fahrü’l-akrân Süleyman Ağa b. Abdülmennan Ser-oda-i Teberdârân, zahrü’l-eşbâh Süleyman Ağa b. Abdülmennan, Ali Bey b. Abdülmennan, fahrü’l-akrân Mahmud b. Hüseyin Ser-bölük-i Teberdârân.
|