|
Bab Mahkemesi 3 Numaralı Sicil (H. 1077 / M. 1666 - 1667) cilt: 17, sayfa: 104 Hüküm no: 26 Orijinal metin no: [4a-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Fâtıma Hatun bt. Abdullah’ın arsasının gelirini Medine-i Münevvere fukarasına vakfettiği
Vakfiye der Kalenderhâne Hamd u sipâs ve şükr-i bî-kıyâs ol vâkıfü’l-ahvâl celle ani’ş-şebîh ve’l-misâl hazretlerinin dergâh-ı âlîsine maksûr ve dürûd-ı nâ-ma‘dûd ol Habîb-i vedûd Hazret-i Muhammed Mustafa aleyhi ve alâ âlihî mine’s-salavâti ezkâhâ Âsitâne-i sa‘âdet-âşiyânesine mahsûr kılındıkdan sonra bâ‘is-i tastîr-i sütûr-ı şer‘î oldur ki mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Kalenderhâne mahallesi sâkinelerinden Fâtıma Hâtun bt. Abdullah’ın tarafından vakf-ı âti’l-beyâna vekîl olduğu zâtını ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olup mahalle-i mezbûre imâmı Mahmud Efendi b. Mustafa ve müezzini İlyas Efendi b. Mehmed şehâdetleri ile şer‘an sâbit olan Mehmed Beşe b. Ali nâm kimesne meclis-i şer‘-i şerîfde vakf-ı câ’i’l-beyâna li ecli’t-tescîl mütevellî nasb ve ta‘yîn olunan Mahmud Çelebi b. Osman nâm kimesne mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip müvekkile-i mezbûre silk-i mülk-i sahîhinde münselike olup mahalle-i mezbûrede vakı‘a bir tarafdan Medîne-i Münevvere vakfı ve iki tarafdan Ahmed Efendi mülkü ve bir tarafdan tarîk-i hâs ile mahdûde iki tarafdan taş duvarı müştemile arsa-i hâliyesini hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li merzâti’r-Rabbi’r-rahîm vakf ve haps edip şöyle şart eyledi ki mâdâmki hayâtda ola, vâkıfe-i mezbûre arsa-i mevkūfe-i mezbûreye kendisi mutasarrıfe olup bi irâdetillâhi kazâ-i nahb eylediğinde zevci merhûm Hacı Halil’in mu‘takası Belkıs bt. Abdullah mutasarrıfe ola, ba‘dehâ batnen ba‘de batnin merkūme Belkıs’ın evlâdı ve evlâd-ı evlâdı ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdı mutasarrıf olalar ve ba‘de’l-inkırâz yine merkūm merhûm Hacı Halil’in mu‘taka-i uhrâsı Gülistan bt. Abdullah mutasarrıfe ola ba‘de vefâtihâ arsa-i mezkûre Medîne-i Münevvere mütevellîsi yediyle hasbe mâ ceret bihi’l-âde icâre-i mu‘tâde ile îcâr olunup gallesi Medîne-i Münevvere fukarâsına irsâl ve îsâl oluna ve vakf-ı mezbûrun tevliyyetini hayâtda olduğumca bana şart edip vefâtımdan sonra re’y-i hâkimü’ş-şer‘a müfevvaza ola ve eğer mürûr-ı eyyâm ile şurût-ı mezkûresine ri‘âyet müte‘azzire olursa gallesi mutlaka fukarâ-yı müslimîne verile deyû fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezbûra teslîm ol dahi kabz ve tesellüm edip sâir mütevellîlerin evkāfda tasarrufları gibi tasarruf eyleye dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î vekîl-i mezbûr semt-i vifâkdan cânib-i şikāka teveccüh edip çün vakf-ı akār İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı efham Ebû Hanîfe-i Kûfî -cûziye hayre’l-cezâ ve kûfiye- hazretleri katında sahîh olup lâkin lâzım olamayıp kābil-i rücû‘ ve mülkiyyete istirdâd meşrû‘ olur, husûsan vâkıf menfa‘at-i vakfı kendi nefsine şart eylese İmâm-ı Muhammed [aleyhi’r]-rahme katında vakf bâtıl ve hilye-i sıhhatinde âtıl olmuş olup binâen alâ zâlik vakf-ı mezkûrdan bi’l-vekâle rücû‘ edip arsa-i mezkûre müvekkilemin mülküne red ve idhâl olunmak matlûbumdur dedikde, mütevellî-i mezbûr mütesaddî-i cevâb-ı bâ savâb olup eğerçi İmâm-ı A‘zam -aleyhi’r-rahme- katında vakf-ı akār sahîh ve lâkin gayrı lâzımdır …[İmâm-ı Muhammed Hazretleri] katında teslîmi ile’l-mütevellî bulunmağla ve ammâ Ebû Yusuf -aleyhi’r-rahme- katında vâkıf menfa‘at-i vakfı kendi nefsine dahi şart ederse mücerred vakaftü demekle vakfı sahîh ve lâzım olduğu emr-i mukarrerdir deyû red ve teslîmden imtinâ‘ edip sıhhat ve lüzûm-ı vakfa hükm talebiyle hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâb -tûbâ leh ve hüsnü me’âb- huzûrunda müterâfi‘ân ve fasl ve hasme tâlibân olduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh lâ zâle’l-hakku câriyen beyne yedeyhi dahi tenfîz-i vakf tarafını tercîh ve ibkā-i hayrâtı tashîh kasd edip âlimen bi’l-hilâf fî mesâ’ili’l-evkāf beyne’l-eslâf alâ kabûli men yerâhü mine’l-eimmeti’l-eşrâf evvelâ vakf-ı mezbûrun sıhhatine ve sâniyen lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î kılmağla vakf-ı mezbûr bi’l-ittifâk sahîh ve lâzım devâm ve te’bîdi müstelzim oldu, fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfeti ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm.
Cerâ zâlik ve hurrire fi’l-yevmi’l-ışrîn min Rebî‘ilâhir li sene seb‘a ve seb‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Hasan Bey b. Abdullah, Mehmed Çelebi b. İlyas, Mahmud Çelebi b. Osman, Abbas Efendi b. İbrahim el-İmâm, Şükrullah Bey b. Mustafa, Abdi Çelebi b. Hüseyin
|