|
Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 19 Numaralı Sicil (H. 1028 - 1030 / M. 1619 - 1620) cilt: 24, sayfa: 77 Hüküm no: 25 Orijinal metin no: [5b-1, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Eynehan b. Abdullah’ın para vakfı tesisi
[Tasdîk] İşbu vakfiye ve şartları huzûrumda cereyân etti ve beyân edildi. Ben de vakfın sıhhatine ve lüzûmuna hükm ettim. Ben fakīr, Küçükçekmece nâhiyesi müvellâsı Mehmed b. Yakub’um. Ufiye anh.]
Elhamdü lillâh… İşbu mazmûnunda vakf-ı nukūddan bahseden sahîh ve şer‘î bir hüccettir. Fahrü’l-a‘yân sâhibü’l-hayrât ve’l-ihsân üstâd Eynehan b. Abdullah meclis-i şer‘-i şerîf ve mahfil-i dîn-i münîfde hâzır olup dünyânın denî, âhiretin bâkī olduğunu idrâk edip hâlis-i mâlı ve mahz-ı menâlinden ayırıp niyet-i hâlise ve taviyye-i sâfiye ile ve ibtigāen li vechi’llâh ve taleben li merzâti’r-Rabbi’r-Rahîm yevme lâ yenfe‘u mâlün ve lâ benûn illâ men etallâhe bi kalbin selîm sırrını tefekkürle râyicü’l-vakt on sekiz bin akçesini haps edip vakf ettiğini ikrâr ve i‘tirâf etti. Vâkıf-ı mezbûr sonra meblağ-ı mezkûrun vakfa mütevellî olacak kimesne yediyle ribâ ve fesâddan ârî ve ziyâde ve noksânsız olarak senede ona on bir ribh üzre mu‘âmele-i sahîha ile istiğlâl ve istirbâh edilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr hâsıl olan ribhden yevmî iki akçenin mahmiye-i Havâss-ı Kostantıniyye tevâbi‘inden Makrihorya karyesi mescidi imâmı olan mevlânâ Mustafa b. Mehmed’e her gün teennî ve tertîl üzre Kur’ân-ı Azîm’den bir cüz’ okuyup sevâbını vâkıfın rûhuna hediye etmesi kaydıyla verilmesini şart etti. Anın vefâtından sonra da mescid-i mezkûra imâm olacak kimesneye böylece yevmî iki akçenin verilmesini şart etti. Kezâ yevmî iki akçenin Siyavuş Paşa bostanı gulâmının mu‘allimi olan müsta‘id mevlânâ Maksud Halîfe’ye Kur’ân-ı Azîm ve Furkān-ı Kerîm’den bir cüz’ okuyup sevâbını zevce-i vâkıf Sâliha Hâtun bt. Abdullah’ın rûhuna hediye etmesi kaydıyla verilmesini şart etti. Anın ayrılmasından sonra yerine gelecek mu‘allime verilmesini şart etti. Yer başkasının mülküne girip mu‘allim kalmayınca bu cüz-i şerîfin mahalle-i mezbûre imâmınca okunmasını şart etti. Tevliyye-i mezbûreyi müddet-i hayâtınca fahrü’l-a‘yân üstâd Davud b. Abdülmennân’a şart etti. Anın vefâtından sonra İskender Çelebi bahçesine üstâd olacak kimesneye şart etti. Ribhden yevmî bir akçeyi ribh hâsılâtını toplamak ve mesârifini yapmak için emânet ve istikāmet sâhibi olmak kaydıyla tevliyye cihetine ta‘yîn etti. Nezâret-i merkūmeyi müddet-i hayâtınca fahrü’l-a‘yân üstâd Ali b. Abdülhannan’a, anın vefâtından sonra da Ahmed Paşa bahçesine muhafız olacak kimesneye şart etti. Mütevellî-i mezbûr vâkıf-ı merkūmun vâki‘ ikrârını vicâhen ve şifâhen tasdîk etti. Hâl bu minvâl üzre iken vâkıf-ı mezkûr mütevellî üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip dirhem ve denânir vakfı eimme-i eşrâfımız indinde gayrı sahîhdir ana teferru‘ eden husûslar da böyledir dedi ve tevliyye cihetiyle aldığı meblağ-ı merkūmu ve ribhden ahz ettiğini taleb etti. Mütevellî-i mezbûr istintâk edildikde vakf-ı nukūd Ensârî’nin rivâyetine göre İmâm Züfer katında sahîhdir. Meblağ-ı mezbûru ve ecr-i misilden fazla olsa da ribhden ahz ettiğimi sana teslîm etmiyorum deyû cevâb verdi. Hâkim-i mûmâ-ileyh meblağ-ı mezbûrun vakfiyyetinin lüzûmuna ve şer‘îliğine ve mütevellî-i mezbûrun ribhden ahz ettiği mikdârın damânından berâatine hükm etti. Vâkıf, nakid vakfı İmâm Züfer katında sahîh ise de sâir imâmlarımız indinde lâzım değildir; mütevellî aldığını i‘âde etsin diyerek iddiasını tekrârladı. Mütevellî-i mezbûr bunun üzerine sıhhat-i vakf-ı nukūd İmâm Züfer’e göredir ana göre sıhhat lüzûmu îcâb ettirmez lâkin İmâmeyne göre sıhhat lüzûmdan müfârakat etmez deyû cevâb verdi ve hâkimden İmâmeyne göre hükm etmesini taleb etti. Hâkim-i mûmâ-ileyh de bu vakfın sıhhatine ve şerâit-i mezbûre dâhilinde artık bundan sonra tağyîr, tebdîl, imhâl ve ta‘tîli câiz olmamak üzre husûsen ve umûmen lüzûmuna hükm etti ve huzûrunda tescîl etti. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm" ve ecrü’l-vâkıf ale’llahi’l-cevâdi’l-kerîm.
Cerâ zâlike ve hurrire fî gurreti şehri Recebi’l-mürecceb sene semân ve tis‘în ve tis‘a mi’e mine’l-hicreti’n-Nebeviyye aleyhi efdalü’t-tahiyye.
Şuhûdü’l-hâl: Mevlânâ Ali Halîfe el-Müsta‘id, fahrü’l-üstâdân üstâd Süleyman b. Abdülmennân, fahrü’l-eşbâh Ahmed Çavuş b. Abdullah, Nasuh Bey b. Abdullah el-Cündî Pîrî b. Abdullah, er-Râcil, Ali Beşe er-Râcil, Ahmed b. Mahmud, Ömer b. Kerim ve gayruhüm
|