Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 37 Numaralı Sicil (H. 1047 / M. 1637 - 1638) cilt: 25, sayfa: 162 Hüküm no: 166 Orijinal metin no: [25b-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Âişe Hatun bt. Yusuf’un cüzhânlık ve kandillik vakfiyesi
Elhamdü li veliyyihî ve’s-salâtü alâ nebiyyihî ve alâ âlihî ve ashâbihi’l-müte’eddibîn bi âdâbihi ve ba‘de işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî ve sebeb-i dâ‘î oldur ki medîne-i Hazret-i Ebî Eyyûb el-Ensârî -radıyallâhu te‘âlâ anhu- mahallâtından Dökmecibaşı mahallesi sâkinlerinden fahrü’l-muhadderât zahrü’l-muvakkarât sâhibetü’l-hayrât tâlibetü’l-meberrât Âişe Hâtun bt. Yusuf tarafından vakf-ı âti’z-zikri ikrâra ve da‘vâ-yı rücû‘a vekîl olup merkūme Âişe Hâtun’u ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifeyn olan Mehmed Bey b. Hasan ve Receb b. Murad nâm kimesneler şehâdetleri ile şer‘an vekâleti sâbite olan Ahmed Bey b. Mehmed meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde vakf-ı mev‘ûdü’l-beyâna li ecli’t-tescîl mütevellî nasb olunan Mehmed Bey b. Halil nâm kimesne muvâcehesinde bi’l-vekâle ikrâr ve takrîr-i kelâm edip müvekkilem mezbûre Âişe Hâtun atyeb-i malı ve e‘azz-i menâlinden her birisi yüz yirmi beşer akçeye mecmû‘u on iki bin akçe olmak üzre yüz aded kâmil riyâlî guruşunu ifrâz ve hasbeten lillâhi te‘âlâ vakf ve haps edip mütevellî-i mezbûr Mehmed Bey’e bi’t-tamâm teslîm eyledikden sonra şöyle şart eyledi ki meblağ-ı mezbûr her on akçesi senevî on bir buçuk akçe hesâbı üzre rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile istirbâh olunup bi fazli’llâhi te‘âlâ her sene hâsıl olan ribhinden yevmî ikişer akçe vazîfe ile biri mezbûre Âişe Hâtun’un kendi nefsi için biri bundan akdem müteveffâ olan zevci Mehterbaşı Mustafa Ağa rûhiyçün kırâat-i Kur’âniyye’ye kādir iki nefer kimesne eczâ-i Kur’âniyye’den beher yevm ba‘de salâti’s-subh iki cüz’-i şerîf tilâvet edip yevmî ikişer akçeye mutasarrıf olalar. Zikr olunan cüz’-i şerîfin tilâveti biri Dökmecibaşızâde câmi‘-i şerîfi imâmına ve biri müezzinine meşrûta ola ve ribh-i mezbûrun senevî zikr olunan iki cüz’-i şerîf tilâveti vazîfesi olan bin dört yüz kırk akçeden fazlası câmi‘-i merkūmun kanâdîline her sene Ramazân-ı şerîfde şîrugan alına ve vakf-ı mezbûrun tevliyyeti vâkıfe-i mezbûrenin aslah evlâdına meşrûta ola ba‘dehüm aslah-ı utekāsına ba‘dehû re’y-i hâkime müfevvaz olup hâkimü’l-vakt emânet ve diyânet ile mevsûf bir kimesneye hasbî tevcîh eyleye dedi dedikde mütevellî mezbûr Mehmed Bey vekîl-i merkūmu ikrâr-ı meşrûhunda bi’l-muvâcehe tasdîk ve meblağ-ı mezbûr yüz aded riyâlî guruşu vakfiyyet üzre kabz ve tesellüm eylediğini bi’l-müşâfehe tahkīk edip emr-i vakf itmâm ve şurût ve kuyûdu ihtitâm buldukdan sonra vekîl-i mezbûr Ahmed Bey kelâmını vifâkdan şikāka sarf edip vakf-ı nukūd ve ana müteferri‘ olan şurût ve kuyûd eimme-i selâse katlarında bi’l-külliye câiz olmamağla müvekkilem mezbûre Âişe Hâtun meblağ-ı merkūmun vakfiyyetinden rücû‘ edip geri istirdâd etmişdir binâen alâ zâlik meblağ-ı mezbûru mütevellî-i merkūmdan vekâletim hasebiyle taleb ederim suâl olunup meblağ-ı mezbûr mütevellî-i merkūmdan alıverilmek matlûbumdur dedikde mütevellî-i mezbûr dahi vech-i meşrûh üzre cevâba şürû‘ edip vakf-ı nukūd eğerçi eimme-i selâse katlarında câiz değildir lâkin cenâb-ı İmâm Züfer -rahmetullâhi ale’l-vechi’l-evfer- den İmâm Ensârî -aleyhi rahmetü’l-Bârî- rivâyeti üzre sahîh olup imâm-ı mûmâ-ileyh rivâyeti üzre vakf-ı merkūmun sıhhatine hükm taleb ederim deyip meblağ-ı mezbûru redden imtinâ‘ edip muvakki‘-i sadr-ı kitâb olan hâkim-i müstetâb huzûrunda mürâfa‘a-i şer‘-i şerîf olduklarında hâkim-i müşârün-ileyh dahi tarafeynin kelâmını ısgā ve te’emmül eyledikden sonra cânib-i vakfı evlâ ve taraf-ı hayrı ahrâ görüp imâm-ı merkūm rivâyeti üzre vakf-ı mezbûrun sıhhatine hükm ettikden sonra vekîl-i mezkûr Ahmed Bey tekrâr husûmet ve nizâ‘ edip eğerçi hükm-i merkūm ile vakf-ı mezkûra sıhhat hâsıl olup lâkin sıhhat lüzûmu müstelzim değildir diyen eimme kulları üzre vakıf lâzım olmamağla dahi rücû‘a mesâğ-ı şer‘î vardır deyû meblağ-ı mezbûru mütevellî merkūmdan tekrâr taleb eyledikde mütevellî-i merkūm dahi sıhhat lüzûmdan müfârık değildir diyen eimme-i kirâm kulları üzre vakf-ı mezbûrun lüzûmuna dahi hüküm taleb ederim deyû tekrâr mürâfa‘a-i şer‘ olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh dahi “el-vakfu izâ sahha lezime” diyen eimme-i müctehidîn -rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în- kulları üzre vakf-ı merkūmun lüzûmuna dahi hükm edip vakf-ı mezbûr alâ kavli’l-kül vakf-ı sahîh ve lâzım ve haps-i sarîh ve dâim olmuşdur. Fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’s-sânî min Şa‘bâni’l-mu‘azzam li sene seb‘a ve erba‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Ak Mehmed Çelebi b. Mehmed, Mehmed b. İsmail, Mahmud [b.] İsmail, Mustafa b. Yahya, Receb b. Abdullah, Mahmud b. Ahmed, Mehmed Çelebi b. Mustafa, Mustafa b. Veli, Cafer b. Abdullah, Ali [b.] Ahmed ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.
|