.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 49 Numaralı Sicil (H. 1054 / M. 1644)
cilt: 26, sayfa: 114
Hüküm no: 103
Orijinal metin no: [19a-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hatice Hâtun bt. Hanefi’nin yüz elli riyâlî kuruş vakf ettiğine dâir vakfiye kaydı

Hamd-i bî-had ve senâ-i lâ yu‘ad ol mâlikü’l-mülki ve’l-melekût ve Rabbü’l-izzeti ve’l-ceberût hazretin ki nüsha-i insânî ebda‘-ı üslûbla ibdâ‘ ve ahsen-i takvîm üzre ihtirâ‘ edip dâr-ı cinânı a‘mâl-i hısân erbâbına lütuf ve ihsân eyledi. Ve ulûf-ı salavât-ı nâ-mahdûda ve sunûf-ı teslîmât-ı gayr-ı ma‘dûd[e] seyyid-i kâinât ve mefhar-i mevcûdât habîbullâh Muhammed Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- hazretlerine ki kâffe-i enâmı dârü’s-selâm-ı selâma da‘vet eyledi dahi âl-i izâm ve ashâb-ı kirâmına ki her biri necm-i burc-ı dîn ve kevkeb-i evc-i yakīnidir. Rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în. Ammâ ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat nisâbın tahrîrine ve bâ‘is ve bâdî budur ki mahmiye-i Kostantıniyye -humiyet ani’l-âfât ve’l-beliyye- mahallâtından ( ) mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât [eden] merhûm ve mağfûr -ed-dâric ilâ medârici rahmeti Rabbihi’l-Gafûr- Berber Hüseyin Paşa’nın vâlideleri sâhibetü’l-hayrât ve râgibetü’l-meberrât fahrü’l-muhadderât zahrü’l-muvakkarât tâcü’l-mestûrât safiyyetü’z-zât melekiyyetü’s-sıfât Hatice Hâtun bt. el-merhûm Hanefi taraf-ı karînü’ş-şereflerinden vakf-ı âti’l-beyânı ikrâra vekîl olup hasm-ı şer‘î-i câhid mahzarında mezbûrenin zâtı[nı] ma‘rifet-i şer[‘iyye] ile ârifân olan fahrü’l-akrân Siyavuş Ağa b. Abdülmennân el-Cündî ve Yusuf Bey b. Abdullah şehâdetleri ile şer‘an vekâleti sâbite olan aynü’l-a‘yâni’l-mütefevvika el-Hâc Mustafa Ağa b. Abdüddeyyân el-Müteferrika meclis-i şer‘-i mutahhar ve mahfil-i dîn-i münevvere hâzır olup li ecli’t-tescîl mütevellî nasb eylediği Çâşnigirzâde demekle ma‘rûf kıdvetü’l-emâsil ve’l-a‘yân Ahmed Ağa b. el-merhûm Ali Ağa mahzarında bi’l-vekâle ikrâr ve takrîr-i kelâm edip müvekkilem müşârün-ileyhâ Hatice Hâtun hâlen etyab-ı mâlından yüz elli kıt‘a riyâlî guruşunu ifrâz ve sâir malından mümtâz kılıp hasbeten lillâhi te‘âlâ ve taleben li merzâtih vakf ve habs edip mütevellî-i mezbûra teslîm ol dahi sâir evkāf mütevellîleri gibi kabz ve tesellüm ettikden sonra şöyle şart eyledi ki meblağ-ı mezbûrun onu on bir hesâbı üzre her bin akçesi min gayrı ziyâdetin ve noksan senede yüz akçe hesâbı üzre istirbâh olunup hâsıl olan nemâsından Yusuf b. Abdullah hayâtda oldukça kendi huzûrunda Kur’ân-ı azîm ve furkān-ı kerîmden bir cüz’-i şerîf tilâvet edip yevmî bi-tarîki’s-sıla ikişer akçe verile, sevâbını sulbî oğlu merhûm müşârün-ileyh Hüseyin Paşa’nın rûh-ı pür-futûhuna hibe eyleye. Ba‘de vefâtihî ulemâdan bir kimesne minvâl-i muharrer üzre bir cüz’-i şerîf tilâvet edip meblağ-ı mezbûr iki akçeye mutasarrıf ola ve meblağ-ı mersûma mûmâ-ileyh Ahmed Ağa mütevellî olup cihet-i tevliyyet için senede üç yüz akçeye mutasarrıf ola ba‘de vefâtihî Medîne-i Ebâ Eyyûb-i Ensârî -radiye anhu Rabbühü’l-Bârî-’de vâki‘ merhûm Davud Ağa Mescid-i şerîfi vakfı’na her kim mütevellî olursa meblağ-ı mezbûra ol mütevellî olup meblağ-ı mersûma mutasarrıf ola. Ve vakf-ı mezbûra merkūm Yusuf Bey b. Abdullah câbi olup yevmî nîm akçeye mutasarrıf ola. Ba‘de vefâtihî merhûm-ı mersûm Davud Ağa vakfı’na her kim câbi olursa meblağ-ı mezbûra câbi olup yevmî nîm akçeye mutasarrıf ola. Ve saray-ı cedîd-i sultânîde her kim saray ağası olursa vakf-ı mezbûra hasbî nâzır ola dedi dedikde vekîl-i mezbûru ikrâr-ı meşrûhunda mütevellî-i merkūm bi’l-muvâcehe tasdîk ettikden sonra vekîl-i müşârün-ileyh inân-ı kelâmını semt-i âhara sarf ve rücû‘a şürû‘ edip vakf-ı nukūd eimme-i Hanefiyye’nin hıyârı katında bâtıl ve zımnında beyân olunan şurût âtıl olmağla meblağ-ı mezbûru mülküne red taleb eder deyû da‘vâ edip mütevellî-i merkūmdan cevâb taleb olundukda vakf-ı nukūd ve zımnında beyân olunan şurût eğerçi eimme-i Hanefiyye meyânında câiz değildir, lâkin eimme-i Hanefiyye’den İmâm Züfer -aleyhi rahmetü’l-meliki’l-ekber-’den Ensârî rivâyeti üzre vakf-ı nukūd ve zımnında olan şurût sahîh ve meşrû‘dur ona binâen vakf-ı mezbûrun sıhhatine hüküm taleb ederim dedikde hâkim-i müvakki‘ü’l-kitâb dahi cânib-i vakfı ihtiyâr edip [19b ] vakf-ı mezbûrun sıhhatine imâm-ı mûmâ-ileyh kavli üzre hükm ettikden sonra vekîl-i müşârün-ileyh inân-ı kelâmını taraf-ı âhara atfedip eğerçi vakf-ı nukūd ve ona tâbi‘ olan şurût imâm-ı ma‘hûdun rivâyeti üzre sahîhdir lâkin lüzûmu mültezim değildir. Binâen alâ zâlik asl-ı meblağ-ı mezbûru bi-tamâmihi mülküne istirdâd ederin deyip mütevellî-i mezbûr dahi eğerçi imâm-ı mezbûr katında mes’ele vech-i mezkûr üzredir lâkin imâmeyn-i hümâmeyn -rahmetullâhi aleyhimâ- yanlarında el-vakfu izâ sahha lezime deyû redden imtinâ‘ edip hâkim-i mezbûrdan hüküm taleb ettikde hâkim-i müşârün-ileyh dahi sıhhat lüzûmdan ârî değildir diyen-i eimme-i Hanefiyye kavliyle lüzûm-ı vakf-ı mezbûra hükm edip vakf-ı mezbûr vakf-ı sahîh ve lâzım oldu min ba‘d naks ve nakzına mecâl muhâl ve ibtâli mümteni‘ü’l-ihtimâldir “Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’s-sâmin min şehri Rebî‘ilâhir min şühûri sene erba‘a ve hamsîn ve elf min hicreti men lehü’l-izzü ve’ş-şeref.


Şuhûdü’l-hâl: Kıdvetü’l-müderrisîni’l-kirâm Ahmed Efendi el-Bağdâdî, zahrü’l-müderrisîn Hasan Efendi el-ma‘rûf bi-Bağdâdîzâde, es-Seyyid Hızır Çelebi b. es-Seyyid Zekeriya, Veli Bey b. İskender el-Cündî, Cüce Mehmed Ağa b. Abdülmennân el-Müteferrika, İbrahim Çelebi b. Ali el-Cündî, Yusuf Bey b. Abdullah el-Cündî, Davud Halîfe el-Müezzin, Mehmed Bey b. ( ) el-Yesârî, Ömer Bey b. ( ) el-Cündî, Durmuş b. Abdullah, Selim Beşe b. Mehmed er-Râcil, muharrirü’l-hurûf Hidâyetullah ve gayruhüm mine’l-huzzâr