.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 49 Numaralı Sicil (H. 1054 / M. 1644)
cilt: 26, sayfa: 151
Hüküm no: 149
Orijinal metin no: [29a-2]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Müteveffâ Hasan Şeyyiânî Bey’in Haydar Kethüdâ b. Hasan’a sağlığında çiftlik ile üç bağını sattığı, çayır ve tarlalarını devrettiği, bedelini Haydar Kethüdâ’ya olan borcu ile takas ettikleri

Vilâyet-i Rumeli’nde Ohri sancağında bey olup bundan akdem mağdûben fevt olan Hasan Şeyyiânî Bey’in li ebeveyn karındaşı oğlu işbu hâmilü’l-kitâb Yakub Bey b. Hüseyin timarî meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde Haydar Kethüdâ b. Hasan mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip müteveffâ-yı mezbûr Hasan Şeyyiânî Bey hâl-i hayâtında ve kemâl-i akl-ı sıhhatinde silk-i mülkünde münselik olan emlâkinden kazâ-i Florina müzâfâtından Rubinek nâhiyesine tâbi‘ Gülenç nâm karyede vâki‘ bir tarafdan Mehmed Çelebi b. Musa tarlasına ve bir tarafdan İşpoyo v. Makece demirci mülküne ve iki tarafdan tarîk-i âma müntehî muhavvatateyni müştemil olup muhavvata-i dâhiliyye iki bâb tahtânî beyti ve üç sofayı ve bir tavuk kümesi ta‘bîr olunur bir sagīr odayı ve havluyu ve muhavvata-i hâriciyyesi üç bâb beyt-i süflîyi ve kileri ve on gözlü bir anbarı ve samanlığı ve iki ahırı ve bi’r-i mâyı müştemil çiftlik ta‘bîr olunur mülk menzilini ve çiftlik-i mezbûr dâhilinde vâki‘ zirâ‘at ve hırâsete müte‘allik cemî‘ âlât ve esbâbını ve yine kazâ-i mezbûra tâbi‘ Espança nâm karye bağları dâhilinde vâki‘ inde ahâliyi’d-diyâr her biri ma‘lûmü’l-hudûd ve’l-mikdâr tahmînen on beş dönüm üç kıt‘a mülk bağını cümle tevâbi‘ ve levâhık ve âmme-i menâfi‘ ve merâfıkı ile bi-safkatin vâhidetin bana altmış bin cedîd ve ceyyid râyic fi’l-vakt akçeye bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ile bey‘ ben dahi vech-i mübeyyen üzre iştirâ eylediğimden sonra yine karye-i mezbûre sınırı dâhilinde vâki‘ lede’l-ahâlî ve’l-cîrân ma‘lûmü’l-hudûd tahmînen otuz dönüm bir kıt‘a çayırını ve mevâzi‘-i adîdede vâki‘ tahmînen ( ) tohum isti‘âb eder ( ) kıt‘a tarlanın hakk-ı tasarrufunu dahi sâhib-i arz ma‘rifetiyle on bin nakd-i mezbûrü’n-na‘t akçeye tefvîz ve ben dahi vech-i mübeyyen üzre tefevvuz ve kabûl ettiğimden sonra mukābele-i bey‘ ve tefvîzde olan yetmiş bin akçeyi târih-i kitâbdan otuz gün mukaddem benim müteveffâ-yı mezbûr Hasan Şeyyiânî zimmetinde olan yetmiş bin akçe deynine takās eyledikden sonra merkūm Haydar Bey’i meclis-i şer‘de hüccet-i şer‘iyye ihrâcı için ikrâra vekîl eyleyip ve ol dahi vekâlet-i mezbûreyi kabûl eylemişken hâlen bana hüccet-i şer‘iyye vermeden imtinâ‘ eder, suâl olunup hüccet-i şer‘iyye alıverilmek matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl merkūm Haydar Kethüdâ müdde‘î-i mezbûr Yakub Bey’in cümle müdde‘âsını inkârıyla cevâb vericek müdde‘î-i mezbûrun sıdk-ı makālini mübeyyine beyyine taleb olundukda udûl-i müslimînden karye-i mezbûrede sâkin Koca Bey b. Yakub et-Timarî ve Mustafa Bey b. Ali et-Timarî li ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘a hâzırân olup fi’l-vâki‘ müteveffâ-yı mezbûr Hasan Şeyyiânî Bey hâl-i hayâtında ve kemâl-i sıhhatinde bizim huzûrumuzda mârrü’z-zikr mülk menzilini ve üç kıt‘a bağlarını altmış bin akçeye bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ile bey‘ ve teslîm ve mezbûr Yakub Bey dahi iştirâ ve tesellüm eyledikden sonra yine karye-i mezbûre Gülenç sınırında vâki‘ lede’l-ahâlî ve’l-cîrân ma‘lûmü’l-hudûd tahmînen otuz dönüm bir kıt‘a çayırını ve [29b ] mevâzi‘-i adîde[de] vâki‘ tahmînen ( ) tohum isti‘âb eder ( ) kıt‘a tarlanın hakk-ı tasarrufun dahi sâhib-i arz ma‘rifetiyle müdde‘î-i mezbûr Yakub Bey’e tefvîz ve ol dahi vech-i mübeyyen üzre tefevvuz ve kabûl eyledikden sonra mukābele-i bey‘ ve tefvîzde olan yetmiş bin akçeyi târih-i kitâbdan otuz gün mukaddem müteveffâ-yı mezbûr Hasan Şeyyiânî Bey müdde‘î-i mezbûra zimmetinde mütekarrir olan yetmiş bin akçe deynine takās edip ol dahi mukāssa ve kabûl eyledikden sonra merkūm Haydar Kethüdâ’yı hâkimü’ş-şer‘ huzûrunda bey‘ ve tefvîz-i mezbûru ikrâra tevkîl edip ol dahi vekâlet-i mezbûreyi kabûl eyledi, biz bu husûsa şâhidleriz ve şehâdet dahi ederiz deyû her biri müdde‘î-i mezbûrun müdde‘âsına mutâbık şehâdet-i şer‘iyye eylediklerinde gıbbe’t-ta‘dîl ve’t-tezkiyye şehâdetleri hayyiz-i kabûlde vâkı‘a olmağın işbu hurûf ketb ve terkīm ve li ecli’t-temessük yed-i tâlibe def‘ olundu. Hurrire fi’l-yevmi’r-râbi‘ ve’l-ışrîn min şehri Rebî‘ilâhir li sene erba‘a ve hamsîn ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Eyüb Bey b. Receb el-Bevvâbü’s-sultânî, Fahrü’l-eşbâh Mehmed Çavuş b. Abdülmennân, İbrahim Bey b. Pervâne, Aydın b. İbrahim, Mustafa Beşe b. Mehmed, Ali Beşe b. Mustafa ve gayruhüm mine’l-huzzâr