Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 61 Numaralı Sicil (H. 1065- 1066 / M. 1655) cilt: 27, sayfa: 189 Hüküm no: 200 Orijinal metin no: [40a(1)-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Vefat eden Abdurrahman Çelebi’nin evinin mehir ve sâir alacakları karşılığında mirasçıları arasında taksîm edildikten sonra karısının hissesini aldığını beyanı
Medîne-i Ebî Eyyûb-i Ensârî’de -dâme fî rıdvâni’l-Bârî-’de Câmi‘-i kebîr mahallesi sâkinlerinden olup ba‘demâ fevt olan Abdurrahman Çelebi b. Ali nâm müteveffânın vârisleri zevce-i metrûkesi Hatice Hâtun bt. Hasan ile babası mezbûr Ali Dede’ye ve anası Eğlence Hâtun bt. Abdülmennân ve sulbî sagīr oğlu Mustafa’ya ve sulbiye sagīre kızları Âişe ve Fâtıma’ya münhasıra olup kable’l-kısme merkūme Fâtıma dahi vefât edip verâseti vâlidesi mersûme Hatice Hâtun ile cedd-i sahîhası merkūm Ali Dede[’ye] münhasıra olup ba‘dehû Fâtıma dahi fevt olup kable’l-kısme mezbûr Mustafa dahi fevt olup verâseti kezâlik vâlide-i mersûme Hatice Hâtun ile ceddi mezbûr Ali Dede[’ye] münhasıra olduğu ve merkūmûnun tashîh-i mes’eleleri bi hükmi’l-münâsahati’ş-şer‘iyye iki yüz seksen sehim üzerine tashîh olunup tashîh-i mezbûrdan yüz altmış beş sehmi mesfûr Ali Dede’ye ve yetmiş beş sehmi mezbûre Hatice Hâtun’a ve kırk sekiz sehmi mezbûr tashîh-i mezbûrdan yüz altmış beş sehmi mesfûr Ali Dede’ye ve yetmiş beş sehmi mezbûre Hatice Hâtun’a ve kırk sekiz sehim üzre tashîh olunup tashîh-i mezbûrdan yüz altmış beş sehmi mesfûr Ali Dede’ye ve yetmiş sehmi mezbûre Hatice’ye ve kırk sekiz sehmi mezbûre Eğlence Hâtun’a isâbet ve intikāl eylediği hâkim-i muvakkı‘-ı kitâb -tûbâ [lehû] ve ahsen me’âb- huzûrunda şer‘an zâhir ve müte‘ayyin oldukdan sonra merkūme Eğlence Hâtun asâleten ve merkūm Ali Dede tarafından husûs-ı câ’i’z-zikre vekîl olup hasm-ı şer‘î-i câhid mahzarında Mustafa Çelebi b. Veli ve Hasan Çelebi b. Ali şehâdetleriyle şer‘an vekâleti sâbite olan Ömer Çelebi b. Mehmed vekâleten meclis-i şer‘-i şerîf-i lâzımü’t-teşrîfde merkūme Hatice Hâtun’un li ebeveyn er karındaşı ve husûs-ı câ’i’z-zikre vekîli olup mezbûreyi ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olan Ahmed b. Mehmed ve Ebûbekir Dede b. Hasan şehâdetleriyle şer‘an vekâleti sâbite olan Ali Çelebi b. el-mezbûr Hasan nâm kimesne muvâcehesinde her biri bi’l-vekâle ikrâr ve i‘tirâf edip müteveffâ-yı mezbûrun muhallefâtından olup mahalle-i mezbûrede vâki‘ iki tarafdan umdetü’l-meşâyihi’l-izâm Nasrullâh Efendi [b.] el-merhûm Ömer Efendi tasarrufunda olan menzil ve bir tarafdan Yusuf Çelebi b. Abdullah mülkü ve bir tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd olup iki bâb tahtânî ve bir bâb fevkānî odaları ve bir sagīr odayı ve su kuyusunu ve bir ahırı ve kenîfi müştemil olan menzil mukaddemâ beynimizde kısmet olundukda alâ vefki’l-münâsahati’l-ma‘hûde zikr olunduğu üzre yüz altmış beş se[h]mi mesfûr Ali Dede’ye ve yetmiş beş sehmi merkūme Hatice Hâtun’a ve kırk sekiz sehmi merkūme Eğlence Hâtun’a irsen intikāl ve isâbet etmişidi, lâkin merkūm Abdurrahman’ın merkūme Hatice Hâtun’a zimmetinde mütekarrir olan on bin cedîd akçe mehr-i müecceli ve cihet-i deyn-i şer‘îden dört bin akçe ki cem‘an on dört bin [akçe] deyni olup ve bana dahi cihet-i deyn-i şer‘îden sekiz bin beş yüz akçe deyni olup ve babası mezbûr Ali Dede’ye dahi beş bin akçe deyni olmağla cem‘an yirmi yedi bin beş yüz cedîd akçe düyûnu olmağın rızâmız ile menzil-i mahdûd-ı mezkûrun müşârun-ileyh Şeyh Nasrullâh tarafında vâki‘ tûlen yirmi dört ve arzan yedi bi hesâb-ı satrancî yüz altmış sekiz zirâ‘ arsa üzerinde mebnî olan bir bâb fevkānî oda ve bir sofa ve bir ahır ve su kuyusu müşterek olup nısfı olmak üzre mezbûre Hatice Hâtun’un hakkı olan meblağ-ı mezbûr ile bi hükmi’l-münâsaha hisse-i şâyi‘ası mukābelesinde menzil-i mezbûrun nısfı ba‘de’l-ifrâz ve vaz‘u’l-alâmeti’l-fâsıla kabz ve kabûl eyleyip ve nısf-ı âharı olup kezâlik bi hesâb-ı satrancî yüz altmış sekiz zirâ‘ arsa üzerinde mebnî fevkānî ve tahtânî üç bâb oda ve bir sofa ve bir su kuyusu müşterek olmak üzre on üç bin beş yüz [akçe] hakkım ile hisse-i mu‘ayyene-i ma‘hûdemiz [40b(1)] mukābelesinde biz dahi ba‘de’l-ifrâz kabz ve kabûl ve alâmet-i fâsıla vaz‘ eylediğimizden sonra her birimiz âharın zimmetini mîrâsa ve deyne müte‘allik cemî‘ da‘vâdan ibrâ ve iskāt eyledik ba‘de’l-yevm biribirimiz ile da‘vâ ve nizâ‘ımız kalmadı vekîl-i mezbûr Ali’den suâl olunup ikrârı tahrîr olunmak matlûbumuzdur dedikde gıbbe’s-suâl vekîl-i mezbûr Ali Çelebi cevâbında fi’l-vâki‘ hâl-i kaziyye bâlâda bast ve terkīm olunan minvâl üzre olmağın menzil-i mezbûru zikr olunan nısf-ı mu‘ayyenesini müvekkilem mezbû[re] Hatice Hâtun vech-i mübeyyen üzre kabz ve kabûl mezbûrân Eğlence ve Ali Dede’nin zimmetlerini ibrâ-i âmm-ı kātı‘ü’n-nizâ‘ ile ibrâ ve iskāt etmişizdir min ba‘d merkūmân ile mîrâsa ve deyne müte‘allik da‘vâ ve nizâ‘ı yokdur sudûr dahi ederse lede’l-hükkâmi’l-kirâm mesmû‘a olmasın dedi dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’r-râbi‘ ve’l-ışrîn min Zilka‘deti’ş-şerîfe li sene hamsin ve sittîn ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-müderrisîn Abdülkerim Efendi, Mustafa Çelebi b. Ömer, Mustafa Efendi el-Kâtib, Mehmed Halîfe b. Yusuf, Hüseyin Çelebi b. Ali
|