.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 74 Numaralı Sicil (H. 1072 - 1073 / M. 1661 - 1662)
cilt: 28, sayfa: 235
Hüküm no: 239
Orijinal metin no: [52a-1, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mâhî Hatun bt. Abdullah’ın evini ve 1000 akçesini vakfettiği

[Tasdîk 1]: İşbu vesîkanın muhtevâsıyla inde’s-sübût şer‘an amel olunur. Bunu Havâss-ı Kostantıniyye kadısı el-fakīr Şeyhi b. Zekeriya yazdı -ufiye anhümâ-. [Tasdîk 2]: Aşağıdaki vakıf, tesbîl ve ahkâm-ı tescîl mu‘âmeleleri huzûrumda cereyân etti. Eimme-i eslâf beyninde cârî ihtilâfı da bilerek husûsan ve umûmen vakfın sıhhatine ve lüzûmuna hükm ettim. Ben abd-i fakīr, Havâss-ı mahmiyye-i Kostantıniyye müvellâsı Ahmed b. Mehmed’im -ufiye anhümâ-. Elhamdü lillâhi ve’s-salâtü alâ nebiyyihî Muhammed ve âlihî ecma‘în ammâ ba‘d işbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden sahîh ve şer‘î bir hüccet ve sarîh ve mer‘î bir vesîkadır. Sâhibe-i hayrât ve’l-hasenât Mâhî Hâtun bt. Abdullah nâm hâtun, meclis-i şer‘-i şerîf ve mahfil-i dîn-i münîfde hâzıre olup işbu vakıf ikrârının kendisinden sudûruna sâhibi ve mâliki olduğu, elinde ve taht-ı tasarrufunda bulundurduğu Medîne-i Hazret-i Ebâ Eyyûb el-Ensârî -radiye anhu Rabbühü’l-Bârî- mahallâtından Bıçakçıbaşı mahallesinde kâin olup Kıbleten tahtânî kebîr bir odayı, şimâlen yine tahtânî kebîr bir odayı, garben tahtânî sagīr bir odayı, havluyu ve su kuyusunu hâvî bulunan ve bir tarafdan Kürü lakablı Ali nâm kimesne mülkü, diğer tarafdan Feridun b. Abdullah mülkü, öbür tarafdan Fâtıma Hâtun bt. ( ) ve Ali b. Abdullah mülkleri ve diğer tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd olan mülk menzilini âmme-i tevâbi‘ ve muzâfat ve kâffe-i merâfık ve mensûbâtı ile niyet-i hâlise ve tav‘iyye-i vâfiye ile vakf edip haps ettiğini ikrâr ve i‘tirâf etti. Vâkıfe-i mezbûre buna ilâveten hâlis-i mâlından ifrâz ve mahz-ı menâlinden temyîz edip râyicü’l-vakt bin akçe-i Osmânîsini dahi vakf etti. Menzil-i mezbûrda süknâyı evvelâ, müddet-i hayâtınca kendisine, sonra müddet-i hayâtınca Perviz Reis b. Abdullah nâm zevcine, sonra Mehmed b. Perviz nâm sadrî oğluna, sonra mezbûr oğlunun evlâdına, sonra neslen ba‘de neslin ve fer‘ân gıbbe aslin evlâd-ı evlâdına, evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. Nesilleri kesildiğinde Kıble tarafındaki odada süknâyı Kâmuran bt. Abdullah nâm müdebber câriyesine, sonra onun evlâdına, evlâd-ı evlâdına, sonra evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. Şimâl tarafındaki odada süknâyı Canfedâ bt. Abdullah nâm müdebber câriyesine, sonra onun evlâdına, evlâd-ı evlâdına, evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. Garb tarafındaki odada süknâyı Fâtıma bt. Mehmed nâm müdebbere? câriyesine, sonra onun evlâdına, evlâd-ı evlâdına, evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti… Bunların tamâmının nesilleri kesildiğinde ise -sânehüm anhu el-melikü’l-feyyâz- cemî‘-i menzil-i mezbûrda süknâ hakkını günde üç kere İhlâs sûresini ve bir kere Fâtiha sûresini okuyup sevâbını vâkıfe-i mezbûrenin ruhuna hediye etmeleri kaydıyla orada oturmaya muhtac ve sâlih kimesnelere şart etti. Vâkıfe-i merkūme, meblağ-ı mevkūf-ı mezbûrun istiğlâl-i şer‘î ve istirbâh-ı mer‘î ile senede ona on bir ve çeyrek ribh üzre rehn-i kavî ve kefîl-i melî veya haseb-i iktizâ-i hâl birisi ile iktifâ edilerek istiğlâl ve istirbâh edilmesini şart etti. Ribh ve galleden Allah’ın rızık olarak verdiğinden mütevellînin tevliyye hakkı olarak senevî yirmi beş akçe almasını, artanını vakt-i hâcetde menzilin meremmeti için biriktirerek asl-ı mâla katmasını şart etti. Tevliyye, tebdîl ve tağyîr-i şurût-ı vakfı, müddet-i hayâtınca kendisine şart etti. Ecel şerbetini tattığında ise sadece tevliyyeyi müddet-i hayâtınca fahrü’l-emâsil ve’l-ahâlî, zevvâk-ı sultânî Ahmed Ağa b. Mehmed’e şart etti. O vefât ettiğinde ise mahalle-i mezbûre ahâlîsinden mütedeyyin ve emin bir kimesnenin medîne-i mezkûre kadısı ma‘rifetiyle ta‘yînini şart etti. Nezâret-i hasbiyyeyi mahalle-i mezbûre ahâlîsine şart etti. Vâkıfe-i mezbûre, menzil-i mezbûru ve meblağ-ı merkūmu mütevellî-i mezbûr Ahmed Ağa’ya teslîm etti. O da tesellüm etti. Mütevellî-i mezbûr, vâki‘ ikrârı vicâhen ve şifâhen tasdîk etti. Hâl bu minvâl üzre iken hâkim, bu miyânda eimme-i eslâf beyninde cârî ihtilâfı da bilerek sıhhat ve lüzûmun cevâzına izin veren eimme-i müctehidînin -rıdvânu’llâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- kavline ri‘âyetle nehc-i şer‘î üzre, vakfiye hüküm ve şartlarının sıhhatine ve menzil-i mezbûrun ve meblağ-ı merkūmun lüzûmuna ve vakfiyyetine hükm etti. Menzil-i mezbûr bu sûretle, hiç kimesne tarafından tebdîl ve tağyîri câiz olmayacak şekilde sahîh ve lâzım olarak vakıf hâline geldi. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm”. Cerâ zâlike ve hurrire fî evâhiri şehri Rebî‘ilevvel sene selâse ve ışrîn ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Mehmed Halîfe b. Hayreddin İmâm, Mehmed Çavuş b. Mustafa, Seyyid Mehmed Çelebi b. Arslan?, Ali Halîfe b. İskender Müezzin, Mustafa b. Mehmed, Yusuf b. Abdullah, Mehmed Beşe b. Emrullah Râcil, Mehmed Çelebi b. Mehmed, Mustafa Çelebi b. Mehmed, İbrahim b. Abdullah, Mustafa b. Davud, Mehmed Bey b. Abdullah ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.