.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Eyüp Mahkemesi 182 Numaralı Sicil (H. 1154-1161 / M. 1741-1748)
cilt: 72, sayfa: 501
Hüküm no: 791
Orijinal metin no: [89b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Bâyezid Ağa çeşmesinin suyuna Hatice Sultan Vakfı hamamı işletmecisi tarafından yapılan müdahalenin men edilmesi

Bâyezid Ağa çeşmesi fermânı

Akzâ kuzâti’l-Müslimîn evlâ vülâti’l-muvahhidîn maʻdeni’l-fazl ve’l-yakīn râfiʻu aʻlâmi’ş-şerîʻati ve’d-dîn vârisü ulûmi’l-enbiyâ-i ve’l-mürselîn el-muhtass bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-Muʻîn mevlânâ İstanbul kādısı −zîdet fezâiluhu− tevkīʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm ola ki; mahmiye-i İstanbul’da Topkapısı dâhilinde Bâyezid Ağa ve Kürkcübaşı Mahallesi ahâlîleri südde-i saʻâdetime arzuhâl edip tarîk-i âm üzerine müteveffâ Çelebi Kethüdâ Mehmed Ağa demekle maʻrûf sâhibü’l-hayrın hayâtında binâ etdirdiği çeşmeye icrâ etdirdiği su müstakillen çeşme-i mezkûra mahsûs olup âharın alâkası olmayıp yüz seneden mütecâviz çeşme-i mezkûreye cereyân ederken merhûme Hatice Sultan Evkāfı’ndan mahalle-i mezbûreler hudûdunda muhdes olan hamamın iki üç aded kuyuları var iken müstecirleri kuyuları terk ve çeşme-i mezkûrenin hazînesinden bir mikdâr suyunu fuzûlî ifrâz ve hamam-ı merkūma icrâ ve cebren zabt eylediklerinden başka hamam-ı mezkûrun hâlâ ber-vech-i mâlikâne müsteciri Ahmed bir iki seneden beri çeşme-i mezkûreye su vermeyip mâ-i mezkûr hamamındır deyü nizâʻ ve gadr-ı küllî eylediğin bildirip ol bâbda istidʻâ-yı inâyet ve fermân-ı âlîye imtisâlen nezâret-i Şeyhü’l-İslâmî’de âsûde olan evkāfın teftîşine meʼmûr müderrisîn-i kirâmdan kıdvetü’l-ulemâʼi’l-mühakkikîn Mevlânâ Serâceddin Mustafa −zîde ilmuhu− mahmiye-i İstanbul’da Topkapısı dâhilinde Bâyezid Ağa Câmiʻ-i şerîfine varıp Müslimîn huzûrlarında akd-i meclis-i şerʻ-i âlî eylediğinde umûr-ı hasbiyede sebk-i daʻvâ şart olmadığına binâʼen mârru’z-zikr Bâyezid Ağa Mahallesi ve Kürkcübaşı Mahallesi ve Çavuş mescidi Mahallesi ahâlîlerinden Mustafa Efendi b. Ali ve diğer Mustafa b. Ali ve Hasan b. Hüseyin ve Ahmed Çelebi b. Yusuf ve Mehmed b. İbrahim ve Mehmed b. Süleyman ve Mehmed b. Halil ve İmam İbrahim Efendi b. Mehmed ve Müezzin Molla Halil ve Hatib Mehmed Efendi b. Hüseyin ve İskender b. Halil ve es-Seyyid Mehmed Çelebi ve Kethüdâ-yı râh-ı âb-ı yân Hasan Çelebi b. Hüseyin ve Halil b. Ali ve el-Hâc Ali b. Muslu ve Ömer Çelebi b. Mehmed ve Hüseyin b. Mustafa ve el-Hâc Ali b. Halil ve Süleyman Beşe b. Ali ve Osman b. Mustafa ve Hasan Beşe b. Hüseyin ve Osman Odabaşı b. Hüseyin ve Mehmed Ağa b. Hasan ve el-Hâc Yusuf b. Ali ve İbrahim Efendi b. el-Hâc Ahmed ve Hasan b. Ahmed ve Molla Mustafa b. Ahmed Efendi ve Ali b. Ahmed ve Hasan b. İsmail ve Halil b. Mehmed ve Ebûbekir b. Mehmed ve Ali b. Abdullah ve Mehmed b. Ali ve Mehmed b. İbrahim ve Mehmed b. Mehmed ve el-Hâc Mehmed b. el-Hâc Şaban ve es-Seyyid Ahmed Efendi b. Hasan ve Ahmed Çelebi b. Ali ve Mehmed Ağa b. Süleyman ve Mustafa b. Ahmed ve Ali b. Mustafa ve eş-Şeyh Ali Efendi b. Ahmed ve İsmail b. Mehmed ve Mustafa b. İbrahim ve Cevrîzâde İmamı Hüseyin Efendi b. Hasan ve Mehmed Ali b. el-Hâc Hasan ve İsmail b. el-Hâc Seydî ve İmam Mehmed Efendi b. Abdullah ve Ali b. Mustafa ve Salih b. Halil ve es-Seyyid el-Hâc Hüseyin ve es-Seyyid Hâfız Ahmed ve es-Seyyid Mahmud b. Cafer ve Hüseyin b. İbrahim demekle maʻrûf kimesneler ile sâir cerîdede mazbûtü’l-esâmî yüz elli neferden mütecâviz kimesneler meclis-i maʻkūd-ı mezkûrda merhûme Hatice Sultan Vakfı’ndan yine Bâyezid Ağa Mahallesiʼnde vâkiʻ maʻlûmetü’l-hudûd hamam ve zikr-i âtî kanavât-ı müsennât ile mahzene maʻlûmu’l-mikdâr mâ-i lezîz-i cârîye bi’l-icâreteyn mutasarrıf ve vazʻ-ı yedi mütehakkık olan Ahmed Efendi b. Mehmed mahzarında vakf-ı mezbûr mütevellîsi Yusuf Ağa b. Abdullah hâzır olduğu hâlde ashâb-ı hayrâtdan Çelebi Kethüdâ demekle maʻrûf Mehmed Ağa b. Muslihiddin merkūm Bâyezid Ağa Mahallesi’nde muʻayyen olan çeşmeyi müceddeden malından binâ ve kanavât-ı müsennât ile muharrer hâlâ hamam-ı mezkûra cereyân eden mâ-i lezîzi kendi yedinde mülk ve hakkı iken çeşme-i mezkûreye icrâ ve vakf ve habsedip seksen seneden mütecâviz müddet minvâl-i muharrer üzere cârî iken bin yüz yirmi altı senesinde merhûme Hatice Sultan hamam-ı mezkûru vakf edip mâ-i mezkûrda bir vechile alâkası yoğiken mezbûr Ahmed Efendi bi-gayr-ı hakkın ez-kadîm çeşme-i mezkûrede cârî olan mâ-i lezîz-i mevkūfu zabt ve hamam-ı mezkûra icrâ eder deyü her biri alâ-vechi’ş-şehâde ihbâr edip ve çeşme-i mezkûrenin ber-minvâl-i muharrer kadîm olduğunu merkūm Ahmed Efendi ve mütevellî-i mûmâ-ileyh mukırr olmalarıyla mâ-i lezîz-i mezkûrdan kasr-ı yedleriyle kadîmî üzere çeşme-i mezkûreden cereyân etmesi içün tenbîh-i şerʻî olunduğu sen ki; mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin seninle müfettiş-i mûmâ-ileyh iʻlâm ve ber-mûceb-i iʻlâm emr-i şerîfim sudûru bâbında âʻlemü’l-ulemâʼi’l-mütebahhirîn efdâlü’l-fudalâʼi’l-müteverriʻîn bi’l-fiʻil Şeyhü’l-İslâm ve Müfti’l-enâm Mevlânâ Mehmed Said −edâmallâhu teʻâlâ fezâʼiluhu− işâret etmeleriyle işâretleri mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki; hükm-i şerîfim vusûl buldukda bu bâbda sâdır olan fermân-ı celîlü’l-kadrim ve iʻlâmınız mûcebince amel ve hilâfına rızâ ve cevâz göstermeyesiz emr-i şerîfimin mazmûn-ı münîfi ile âmil olasın şöyle bilesin alâmet-i şerîfe iʻtimâd kılasın.

Tahrîren (...) Muharremi’l-harâm li-sene selâse ve sittin ve miʼe ve elf.

Be-makām-ı Kostantıniyye