.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Galata Mahkemesi 65 Numaralı Sicil (H. 1051 - 1053 / M. 1641 - 1644)
cilt: 39, sayfa: 200
Hüküm no: 170
Orijinal metin no: [49a-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mahmud Çelebi b. Mehmed’in vakfiye kaydı

Hamd-i lâ-yû‘ad ve senâ-i bî-had ol hâlik-i hayât ve memât ve vâkıf-ı ahvâl-i mahlûkāt hazretlerine olsun ki nev‘-i insânı ta‘lîm-i esmâya lâyık ve cümle halâyıkdan mümtâz ve fâik eyledi ve dâr-ı âhiretde ziyâde ihtiyâcları zamânında vasiyyetlerin hayr-dât ve zahr-ı mî‘âd kıldı ve salât-ı selâm ol merkez-i dâire-i vilâyet ve matla‘-ı sitâde-risâlet pîşvâ-yı ısâbe-i evliyâ ve muktedâ-yı cemâ‘at-i asfiyâ Ebülkasım Muhammed Mustafa hazretlerinin rûh-ı münevvere-i kabr-i mu‘attarlarına olsun ki ümmetine vasiyyet edip seyl-i savâba delâlet ve tarîk-i sevâba hidâyet eyledi dahi âl-i evlâd ve ashâb-ı emcâdlarına olsun ki her biri nefislerin ve malların sebîl-i hayrâta sarf ve tarîk-i meberrâta atf eylediler -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în-. Ammâ ba‘d işbu kitâb-ı müstetâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî oldur ki mahrûse-i Galata’ya tâbi‘ kasaba-i Tophâne mahallâtından Mustafa Ağa mahallesi sâkinlerinden sâhibü’l-hayrât ve râgıbü’l-hasenât Mahmud Çelebi b. Mehmed nâm râcil vaktâ ki cenâb-ı Rabbü’l-erbâb mâlikü’l-emlâk -cellet azametühû ve alet kudretuhû- hazretlerinin kendiye in‘âm ve ihsân eylediği ni‘am-ı celiyye ve minen-i cüz’îyi kemâl-i tenbîh ile tefekkür ve mülâhaza eyleyip ahsin kemâ ahsenallâhu ileyke emrinden gaflet üzere olunmayıp hadîs-i şerîf-i “İzâ mâte ibnü Âdeme inkata‘a amelühû illâ an selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihin yed‘û lehû ve sadakatin câriyetin” vefkince erbâb-ı hasenât-ı bâkiye ve ashâb-ı sadakāt-ı câriye silkine münselik olmağa râgıb olup âmme-i tasarrufâtı sahîha olduğu hâlde meclis-i şer‘-i şerîfe-i garrâ ve mahfil-i tarîka-i münîf-i zehrâda vakf-ı âti’l-beyâna li ecli’t-tescîl mütevellî nasb eylediği Hızır Efendi b. Kemal mahzarında ikrâr ve i‘tirâf edip silk-i mülk-i sahîhimde muntazam olan emlâkden mahrûse-i mezbûreye tâbi‘ nefs-i İstinyede vâki‘ bir tarafı Hüseyin Bölükbaşı vakfı’na ve bir tarafı Osman b. Ebce mülkü ve iki tarafı tarîk-i âm ile mahdûd olup bir beyt-i süflî ve fırını ve üç bi’r-i mâyı müştemil mülk bahçemi mülkümden ihrâc ve hasbeten lillâhi’l-meliki’s-Samed vakf-ı sahîh-i müebbed ve haps-i sarîh-i muhalled kılıp şöyle şart eyledim ki ben libâs-ı hayâtı lâbis ve mesned-i âfiyetde câlis oldukça bahçe-i mezbûreyi mutasarrıf olam vefâtımdan sonra evlâdım evlâd-ı evlâda ve evlâd-ı evlâda evlâdım neslen ba‘de neslin ve fer‘an gıbbe aslin ile’l-inkırâz zükûr [ve] inâs ale’s-seviyye mutasarrıf olalar ve evlâdımdan sonra zevcem Şerife bt. Abdullah nâm hâtun mutasarrıf ola ba‘de vefâtihâ mezkûr İstinye’de vâki‘ Derviş Çelebi mescidi’nde her kim imâm olursa bahçe-i mevkūfe-i mezbûrede sâkin ve mutasarrıf olup mukābelesinde her gün eyyi vaktin kân bir sûre-i Yâsîn-i şerîf tilâvet edip sevâbını vâkıf-ı mezbûr rûhuna ve ecdâdı rûhlarına ihdâ eyleye ve bahçe-i mezkûrun lâzım gelen meremmetini mevkūfun aleyhim olanlardan sâkin olan kimesne eyleye ve şurût-ı mezkûrenin merreten ba‘de uhrâ tebdîl ve tağyîri hayâtda oldukça yedimde ola ve eğer surûf-ı hudsân ile ri‘âyet-i şurûta mecâl imkân olmaz ise galle-i vakıf fukarâ-i ehl-i İslâm’a ve îmâna sarf oluna ve bahçe-i mezbûre fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezbûr bundan akdem teslîm edip ol dahi kabz ve tesellüm edip ve vakfiyyet üzere tasarruf edip mütevellî-i mezbûr vâkıf-ı mezkûrun kelimât-ı meşrûhasında [49b] vicâhen tasdîk ve şifâhen tahkīk edip emr-i tesâduk tamâm oldukdan vâkıf-ı mezbûr vakf-ı mezkûrdan rücû‘ da‘vâsına şurû‘ edip vakf-ı akār İmâm-ı Muhtâr Ebû Hanife Nu‘mân b. Sâbit el-Kûfî hazretleri katında lâzım olmamağın vakfından rücû‘ edip bahçe-i mezkûre kemâl? evvelâ mülküme idhâl murâdımdır deyû mütevellîden istirdâd ettikde mütevellî-i mezbûr nizâ‘ edip eğerçi vakf-ı akār tamâm, imâm-ı müşârün-ileyh katında lâzım lâkin hıyâr-ı eimme-i Hanefiyye ekremehumu’llâhu bi eltâfi’l-celiyye ve’l-hafiyyeden “el-vakfu izâ sahha lezime” diyenlerin kavli üzere sahîh ve lâzım deyû redden imtinâ‘ ve biri biriyle muhâsama ve nizâ‘ edip muvakki‘-i sadr-ı kitâb huzûrunda murâfa‘a olduklarında hâkim-i müşârün-ileyh -esbağallâhu te‘âlâ ni‘amehû aleyh- evlâ ve ahrâda sebeb-i ücûr-ı mesûbât olduğiyçün cânib-i vakfı evlâ ve ahrâ görüp alâ kavli men yerâhu mine’l-eimmeti’l-müctehidîn rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în vakf-ı mezbûrun sıhhatine ve lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î edip bahçe-i mezbûre vakf-ı lâzım ve müseccel ve haps-i lâzib ve sebl edip min ba‘d nakz-ı nakzına mecâl muhâl ve tebdîl-i şurûtda vâkıfdan gayrı tebdîl mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. Fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’s-sânî min şehri Rebî‘ilâhir li sene isneyn ve hamsîn ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: eş-Şeyh Mehmed Efendi b. Ramazan, Mehmed Efendi b. İbrahim, el-Hâc Şükrullah Bey b. Mehmed, Halil Çelebi b. Hızır el-Müezzin, Mustafa Çelebi b. Hüseyin, el-Hâc Mehmed er-Râcil, el-Hâc Ali, Mehmed b. Hüseyin, Abdi Dede b. İskender, Ali Dede b. İlyas, Ahmed b. Mehmed, Hasan Beşe b. Ali, el-Hâc Receb b. Abdullah, el-Hâc Ahmed b. Abdullah, Mehmed Dede b. Abdullah, el-Hâc Mehmed b. Abdullah er-Râcil, Kaytas b. Abdullah, Ali Bey b. Abdullah, Yusuf b. Abdullah, Mehmed Çelebi b. el-Hâc Fazlı, el-Hâc Süleyman b. Mehmed, Receb Halîfe b. Veli, kayıkçı Ahmed, Hatîbzâde Mehmed, Derviş b. el-Hâc Receb ve gayruhüm.