.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 3 Numaralı Sicil (H.1027/ M. 1618)
cilt: 13, sayfa: 462
Hüküm no: 714
Orijinal metin no: [85b-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hidâyetnur bt. Abdullah’ın para vakfı ve şartlarını havi vakıfnâmesi

Hamd-i nâ-mahsûr ve senâ-yı nâ-ma‘dûd ol vâkıf-ı ahvâl-i ins ü cân ve hâlik-i halk u cihân mâlikü’l-mülk ve’l-melekût Rabbü’l-izzeti ve’l-ceberût -cellet hikmetuhû ve allet kelimetuhû- hazretlerinin dergâh-ı azamet-penâhlarına ref‘ olunur ki, nüsha-i insânî ketm-i âdemden ahsen-i takvîm üzre ibdâ‘ ve imlâ ve îdâ‘-ı üslûb-ı kadîm üzre ihtirâ‘ ve inşâ edip, mâlik-i me‘ânı ta‘lîm ve menâhic-i me‘âdı tefhîm eyledi. Ve sad-hezâr dürer-i salât ü selâm ve gurer-i tahiyyet ve peyâm-ı hüceste-nizâm ol âfitâb-ı evc-i levlâk ve mâh-tâb-ı semâ ve mâ erselnâke müstenid-i mesned-ıstıfâ’ Muhammed Mustafa -sallallâhu te‘âlâ aleyhi vesellem- mâ teharreke’ş-şimâl ve tenessem hazretlerinin ravza-i raziyyelerine [nisâr] ve hatîre-i behiyyelerine îsâr olunur ki, ümmetini dîn-i kavîme hidâyet ve tarîk-i müstakīme delâlet eyledi. Ve server-i bî-girân ve derûd-ı bî-pâyân cemâhir-i âl ve evlâd ve ashâb ve ahfâdları ervâh-ı tayyibelerine olsun ki, her biri tarîk-i hakka hâdî ve sebîl-i tevfîki münâdîlerdir -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ve ba‘de işbu sahîfe-i nasîhanın tahrîr ve imlâsına bâ‘is ve vesîka-i enîkanın tastîr ve tenmîkine sebeb-i hâdis oldur ki, Dârü’s-saltanati’l-aliyye Kostantıniyye el-mahmiyye mahallâtından el-Hâc Fahreddin mahallesinde sâkine olan sâhibetü’l-hayrât ve râgibetü’l-müberrât fahrü’l-muhadderât Hidâyetnur Hâtun bt. Abdullah meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde vakf-ı âti’z-zikri tescîl için mütevellî nasb eylediği Hasan b. Ferhad mahzarında ikrâr ve ta‘bîr ani’l-merâm edip, vaktâ ki dünyâ-yı deniyye me’vâ-yı beliyye olduğuna vâkıfe ve gınâsı itâba mütebeddil ve safâsı cefâya mütehavvil idiğine âlime ve ârife oldu ise tedârük-i mevâdd için iddihâr-ı zâd murâd etmeğin, etyab-ı mâl ve ahlas-ı menâlinden on altı bin nakd-i râyic fi’l-vakt akçe ifrâz kılıp, hasbeten lillâhi’l-azîm vakf ve habs edip şöyle şart eyledim ki, meblağ-ı mezbûr her senede rehn-i kavî ve kefîl bi’l-mâl-ı melî ile veya ikisinden biri ile onu on bir akçe ve iki pul üzre ale’l-vechi’ş-şer‘i’l-helâl yed-i mütevellî ile istirbâh ve istiğlâl olunup, hâsıl olan iki bin akçe ribh-i hayâtda olduğumca ben ekl edip, vefâtımdan sonra mahalle-i mezbûrede vâki‘ olan mescid-i şerîfde beher yevm ba‘de salâti’s-subh Kur’ân-ı azîm ve Furkān-ı kerîm’den üç cüz’-i şerîf tilâvet olunup, eczâ-i şerîfenin birinin tilâveti mescid-i mezbûrda imâm olana ve birinin dahi müezzin olana ve birinin dahi mahmiye-i mezbûrede Hatice Sultan Mescid-i Şerîfi’nde imâm olana meşrûta olup, birinin sevâbı benim ile benden mukaddem fevt olan sadrî oğlum Ahmed rûhuna ve birinin sagīr oğlum Mehmed’in rûhuna ve birinin dahi zevcim Ali Beşe nâm müteveffâ ile mu‘takam olan Fahrî Hâtun rûhlarına ihdâ olunup, her birine birer buçuk akçe vazîfe verile. Ziyâdesi ki üç yüz seksen akçe olur, hizmeti mukābelesinde mütevellîye verile. Zikr olunan meblağ-ı mevkūf istirbâh olunmak lâzım oldukda, tüccâr-ı zevi’l-iktidâr ve mütemekkinu fi’l-emsâra verilip, ehl-i sefer ve çingâne kuluna verilmeye. Ve vakf-ı mezbûrun tevliyyeti ve tebdîl ve tağyîri ve taklîl ve teksîri kendi yedimde olup, vefâtımdan sonra re’y-i hâkim ile ahâlî-i mahalle-i mezbûreden bir recül-i sâlih mütevellî olup, ehl-i mahalle üzerine nâzır olalar. Ve mürûr-ı eyyâm ve şühûr ve kürûr-ı a‘vâm ve dühûr ile zikr olunan mesârife sarf müte‘azzir olursa, mârrü’z-zikr ribh fukarâya sarf oluna deyû ta‘yîn-i kuyûd ve tebyîn-i şürût edip, meblağ-ı merkūmu mütevellî-i mezbûra teslîm edip, ol dahi kabz ve tesellüm ve sâir mütevellîler tasarruf eyledikleri gibi iki ay tasarruf edip, cihet-i tevliyyet ta‘yîn olunan ribhinden yüz yirmi akçe vazîfesin bi’t-tamâm ahz ettiğini itiraf edip, ahadühümâ âharı cemî‘-i kelimâtında vicâhen ve şifâhen tasdîk edip, emr-i vakıf tamam ve ta‘yîn-i mesârif encâm oldukdan sonra, vâkıfe-i müşârun-ileyhâ semt-i vifâkdan cânib-i şikāka meyl edip eğerçi tafsîl-i bâyin üzre meblağ-ı merkūmu vakf etdim, lâkin vakf-ı nukūd e’imme-i selâse -rahimehumullah- yanlarında gayr-i sahîh ve zımnında olan şürût gayr-i sahîha olmağın, asl-ı mâl-ı vakfı ve mütevellî-i mezbûrun vazîfe ve bu iki ay istirbâh edip, aldığı yüz yirmi akçenin ecr-i mislden ziyâde olan kırk akçemi taleb ederim deyû da‘vâ ettikde, mütevellî-i mezbûr sevk-i kelâm edip, eğerçi vakf-ı nukūd e‘imme-i selâse-i ma‘hûd katlarında ma‘hûd değildir ve zikr olunan kırk akçe ecr-i mislden ziyâdedir, lâkin e’imme-i Hanefiyye’den Hazret-i İmâm Züfer -aleyhi rahmetü’l-meliki’l-ekber’den- Ensârî rivâyeti üzre, vakf-ı nukūd ve zımnında