|
İstanbul Mahkemesi 10 Numaralı Sicil (H. 1072-1073 / M. 1661-1663) cilt: 51, sayfa: 201 Hüküm no: 157 Orijinal metin no: [17a-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Atikalipaşa mahallesinden oturan Emine Hatun’un vakfiyesi
Vakfiye.
Elhamdulillâhi ve’s-salâtü alâ-nebiyyihî Muhammedin ve âlihî ve sahbihi ecma‘în. Ammâ ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî budur ki; Dârü’s-saltanati’s-seniyye-i Kostantıniyyeti’l-mahmiye ani’l-âfât ve’l-beliye mahallâtından Ali Paşa-yı atîk mahallesinde sâkine kıdvetü’l-muhadderât umdedü’l-muvakkarat Emine Hatun bt. el-merhûm Şerefüddin Efendi tarafından vech-i âtî üzere vakf ve tesbîli ikrâra ve ba‘dehû da‘vâyı rücû‘a ve istirdâda vekîl olup mezbûrenin zâtını ma‘rifet-i şer‘iye ile ârifân İmâm Ahmed Efendi b. Yusuf ve Kayyûm İbrahim Çelebi b. Süleyman şehâdetleri ile alâ-vechi’l-hasm vekâleti sâbite olan Suyolcular Kethudâsı fahrü’l-a‘yân Osman Ağa b. Abdülmennan meclis-i şer‘-i kavîm ve mahfil-i dîn-i müstakīmde müşârün-ileyhâ Emine Hatun vaktâ ki bu dâr-ı fenâ bî-sebât ve bî-bekā olup ni‘amî ma‘raz-ı zevâlde mukīmî şeref-i irtihâlde olduğunu mülâhaza kılıp “es-sadakatü fidyetün li’l-me‘âsî yevme yu’hazü’l-mücrimîne bi’n-nevâsî” mefhûmu dahi ma‘lûmu olup “ed-dünyâ mezrâ‘atü’l-âhire” fehvâsınca ukbâda bâ‘is-i ucûr-ı zâhire ve ni‘am-ı behiye-i fâhire olmaği’çün bazı mal-ı helâl ve mülk-i menâlini vücûh-ı hayrât ve sunûf-ı meberrâta sarf etmeğe sıdk-ı niyet ve sıgār-ı taviyyet ile azîmet etmeğe vakf-ı âti’z-zikre mütevellî nasb ve ta‘yîn eylediği Rumeli kuzâtından fahrü’l-kuzâtü’l-İslâm ve vülâti’l-enâm İbrahim Efendi b. Hüsameddin mahzarında bi’l-vekâle ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kılıp müvekkil-i merkūme silk-i mülk-i sahîhinde münselik olup mahmiye-i merkūmede Hadîce Sultan mahallesinde vâki‘ bir tarafı Ali Efendi mülkü ve bir tarafı Âişe Hatun vakfı ve bir tarafı âhar kendi mülkü ve bir tarafı tarîk-i âm ile mahdûd bir bâb tahtânî ve bir bâb fevkānî odayı ve havluyu müştemil menzil ve yine menzil-i mezkûra muttasıl olup bir tarafı mahalle-i merkūme imâmına meşrûta vakf menzil ve bir tarafı Yusuf b. Abdullah mutasarrıf olduğu vakf menzil ve iki tarafı tarîk-i âm ile mahdûd bir bâb tahtânî ve bir bâb fevkānî oda ve muhavvâtayı müştemil menzillerini hasbeten lillâh ve taleben li-rızâ[illah] vakf ve habs edip ve ehâss mâlı ve etyab menâlinden üç yüz seksen kıt‘a esedî guruşu mümtâz ve li-ecli’l-vakf ihrâc ve ifrâz edip şart eylediği zikri mürûr eden menzilân-ı mezkûrânı mâdâmki hayatda ola kendisi mutasarrıfa ola ba‘de vefâtihâ menzil-i evvelde mu‘takı Yusuf b. Abdullah sâkin olup menzil-i sânîde mu‘takı Küçük Yusuf ile müdebberesi Muammere bt. Abdullah sâkin olalar ba‘de vefâtihim evlâdları ve evlâd-ı evlâdları batnen ba‘de batnin ve karnen gıbbe aslı sâkin olalar ve ba‘de inkırâzi’l-evlâd ulemâdan süknâya muhtâc olan iki kimesneye meşrût ola ve içinde sâkin olduklarınca günde birer sûre-i Mülk kırâet edip sevâbını rûh-ı vâkıfeye ihdâ edeler ve imâret ve meremmet lâzım geldikde içinde sâkin olanlar mâllarından teberrü‘an imâret ve meremmet eyleyeler ve nukūd-ı mezbûr her sene onu on bir buçuk ziyâde olmak üzere rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile istiğlâl ve istirbâh olunup üç yüz otuz guruşunun hâsıl olan gallesi her fende derse kādir bir recül-âlime ve fâzıla verilip ol dahi mahalle-i mezbûrede merhûm Ali Paşa binâ eylediği câmi‘-i şerîfde Çarşamba ve Perşembe ve isneyn günlerinde tâlibine ders okudup yevmî yedişer akçe vazîfe verile ve câmi‘-i mezkûrda yevmî ikişer akçe vazîfe ile ba‘de salâti’z-zuhr üç eczâ-i şerîfe kırâet olunup ikisinin sevâbı Resûl-i ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-ı şerîflerine ihdâ ve birinin sevâbı vâkıfe-i mezbûrenin sadrî oğlu Ömer Çelebi rûhuna ihdâ oluna ve yevmî üç akçe vazîfe ile vakf-ı mezbûrun tevliyeti müşârün-ileyh İbrahim Efendi’ye meşrûta ola ve kitâbete kādir bir müstakīm kimesne yevmî bir akçe vazîfe ile câbî ola ve meblağ-ı mezbûrun elli guruşundan hâsıl olan nemâ zikrolunan Ali Paşa mahallesi fukarâsı avârızına verile ahâlî-i mahalle-i merkūme vakf-ı mezbûra hasbeten lillâhi’l-kādir nâzır olup şurût-ı mezbûreye ri‘âyetde bezl-i kudret ve sarf-ı miknet edeler deyip menzilân-ı mezbûrânı ve nukūd-ı mezbûreyi mütevellî-yi müşârün-ileyh İbrahim Efendi’ye teslîm ol dahi cümlesini vakfiyet üzere kabz ve tesellüm eyledi dedikde vekîl-i mezbûr ikrâr-ı meşrûhundan mütevellî-yi mezbûr bi’l-muvâcehe tasdîk edicek emr-i vakf ve teslîm-i ikmâl ve tetmîm olundukdan sonra vekîl-i mezbûr mütevellî-yi merkūm mahzarında da‘vâ edip İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı akdem Ebû Hanife Numan b. Sâbit el-Kûfî cûziye hayrü’l-cezâ ve kûfiye hazretleri katında vakf-ı akār sahîh iken menzile-i âriyetde olmağla gayr-ı lâzım ve vakf derâhim ve denânîr dahi eimme-i selâse-i nehârîr katlarında bâtıl ve ona müteferri‘ olan şurût ve kuyûd dahi hilye-i sıhhat ve kabûlden âtıldır. Binâen alâ-zâlik mütevellî-yi mezbûrun üç akçe vazîfe-i tevliyet için ahz eylediği bin seksen akçenin yedi yüz yirmi akçe ecr-i mislinde zâ’id olmağla lâzımü’l-istirdâddır binâen alâ-zâlik asl-ı mal-ı mârrü[‘l-beyân] ve mütevellînin ziyâde aldığı meblağ-ı ma‘lûmü’l-mikdâr bi’l-vekâle bana reddolunmak taleb ederim dedikde mütevellî-yi sâbıku’z-zikr istintâk olundukda cevâb-ı bâ-sevâba mütesâddî olup İmâmeyn-i Hümâmeyn ve Sadreyn-i Kamkameynden İmâm Ebû Yusuf katında vakf-ı akār mücerred “vakaftü” demekle ve İmâm Muhammed katında “teslîm ile’l-mütevellî” olunmağla vakf-ı lâzım olup ve vakf-ı nukūd dahi imâm-ı mu‘teber İmâm Hazret-i Züfer’den İmâm Ensârî radıyallâhu anhü’l-bârî rivâyeti üzere sahîh ve câiz olup fî-zamâninâ vülât ve hükkâm rivâyet ile hükme müvellâ oldukları tuğrâ-yı garrâ-yı sultanî ile mücellâ olan menşûrlarında mastûrdur deyü redden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ edip sadr-ı kitâbı tevkî‘-i müstetâbı ile muvakkı‘ olan efendimiz hazretleri huzûrunda mürâfa‘a olduklarında hâkim-i müşârün-ileyh dahi [17b] İmâmeyn-i Hümâmeyn mezheb-i şerîfleri üzere akār-ı mârrü’z-zikrin lüzûmuna ve nukūd-ı mezbûrenin dahi İmâm Züfer kavli üzere sıhhatine ve zımnındaki şurûtun meşrûtiyyetine hükmetdikden sonra vekîl-i mezbûr inân-ı kelâmını semt-i âhara atf edip eğerçi hükm-i mezbûr ile vakf-ı nukūd sahîh oldu lâkin sıhhat lüzûmu müstelzim olmayıp rücû‘ meşrû‘ olmağın tekrar yine zikrolunan vakf-ı nukūddan rücû‘ eyledim. Mütevellî-yi mezbûr bana teslîm etmek taleb ederin dedikde mütevellî-yi mezbûr dahi tekrar cevâb verdi husûs-ı vakf-ı nukūdda sıhhatine hükm çünki İmâm Züfer kavli üzerine cârî olup şek yokdur sıhhat-ı sâir eimme mezheblerine sârî olmuşdur. Zîrâ hükm-i hâkim-i ârif fasl-ı müctehidün fîhe müsâdif olsa ol hüküm nâfiz ve mübrem ve bi’l-icmâ‘ makbûl ve müsellem olup kabûl ve irtizâsı lâzım ve tenfîz ve aksâmını emr-i mütehakkım olup pes mâ nahnü fîhde asl-ı sıhhat cumhûr-ı ulemâ-i ümmet katlarında mütehakkık olıcak İmâmeyn-i Hümâmeyn katlarında sıhhat ve lüzûm ikrâra mütelâzımândır. Ol iki imâm-ı celîlü’ş-şân ve celîlü’l-bürhân kavilleri üzerine lüzûmuna dahi hükm taleb ederim deyü tekrar hâkim-i müşârün-ileyh hazretlerine müterâfi‘ân fasl ü hükme tâlibân olduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh hazretleri dahi cânib-i vakfa nazar ve mubtıl-i hayr olmakdan hazer buyurup İmâmeyn-i Hümâmeyn re’y-i reşîd ve kavl-i sedîdleri üzere nukūd-ı mezbûrenin dahi lüzûmuna alâ-vechi’l-mütehâsımeyn hükm buyurup fîmâ-ba‘d hükm-i mezbûr ile vakf-ı mezkûr alâ-cemî‘i’l-mezâhib vakf-ı sahîh ve lâzım olup naks ve nakzına mecâl muhâl ve ibtâl ve ihlâli mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. “Fe men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahu fe innemâ ismühû alellezine yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyü’l-cevâdi’l-kerîm.
Cerâ zâlike ve hurrire fî-gurreti şehri Şa‘bâni’l-mu‘azzam li-sene isneyn ve seb‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Mefharu’l-mevâliyi’l-izâm Hazret-i Caferzâde Efendi, Fahrü’l-müderrisîni’l-kirâm Şeyh Mehmed Efendi b. el-mezbûr, Eşref-i kuzâtü’l-kirâm Ömer Efendi b. Ebîbekir, Umdetü’l-kuzât Ömer Efendi b. Şaban, Zübdetü’l-kuzât Ubûdîzâde İbrahim Efendi, Umdetü’l-kuzât Çavuşzâde Ali Efendi, Mefharu’s-sâdâti’l-kirâm Mustafa Efendi b. Ali, el-Hâc Mehmed Çelebi b. Hasan el-müezzin, Fahrü’l-a‘yân Mehmed Ağa er-râcil, Hâfız Mustafa Efendi b. Yusuf, Yahya Çelebi el-kazzâz, Kayyûm İbrahim Çelebi b. Süleyman, Ali Çelebi b. Abdullah er-râcil, Halil Çelebi b. Şeyh İbrahim er-râcil, Bekir Bey b. Hüsameddin, Osman Bey b. Abdullah, Receb b. Osman ve gayruhum.
|