|
İstanbul Mahkemesi 10 Numaralı Sicil (H. 1072-1073 / M. 1661-1663) cilt: 51, sayfa: 209 Hüküm no: 161 Orijinal metin no: [18b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Caferağa mahallesinden Mehmed Efendi b. Rüstem Ağa’nın kurduğu nukud vakfına ait vakfiye
Hamd-i mevfûr ve senâ-i nâ-mahsûr o[l] alîm-i zât-ı sudûr-ı rabb-i gafûr ve rezzâk ve şekûr kibriyâsına muhtas ve mahsûr ve ol hâlik-i zulmet ve nûr dergâhına râci‘ ve maksûrdur ki, ibâd-ı mü’minîn ve imâ-i mü’minâtı hûr u enhâr ve riyâz u kusûr olan cenâb-ı âliyât içre ni‘amâ-i bâkīyât va‘di ile mesrûr eyledi ve efdalü’s-salavât ve ekmelü’t-tahiyyât ol hâce-i kevneyn ve rasûlü’s-sakaleyn eşrefü’l-halk ve ahsenü’l-hulk Sultan -ı kātıbe-i enbiyâ ve sipehsâlâr-ı kāfile-i evliyâ hâtemü’n-nebiyyîn Muhammedü’n-nebiyyü’l-ümmiyyü’l-emîn hazretine sezâvârdır ki, îcâd-ı âleme sebeb-i vücûd-ı şerîfi ve nizâm-ı cihânbâna bâ‘is-i zât-ı lütfu ol hitâb-ı müstetâb-ı “levlâke levlâke lemâ halektü’l-eflâk” ile muhâtab ve mevsûf ve şerîf “ve mâ ce‘alnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn” kelimâtıyla ma‘rûfdur ve dahi âl ve ashâbına ki tarîk-i hakka hâdîler ve sebîl-i tevfîka münâdîlerdir -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ammâ ba‘d işbu sahîfe-i şer‘iyenin tahrîrine bâdî ve vesîka-i enîka-i mer‘iyyenin tastîrine dâ‘î oldur ki; Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyyeti’l-mahmiyede Şehremini kurbünde vâki‘ Caferağa mahalleside sâkin olup bi’l-fi‘il tuğrâ-yı garrâ-yı sultanî hizmetinde olan iftihârü’l-e‘âlî ve’l-ekâbir müstecmi‘u cemî‘i’l-me‘âlî ve’l-mefâhir el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-meliki’l-kādir Mehmed Efendi b. Rüstem Ağa -dâme ulüvvuhû ve tekabbelellahu hayrâtehû ve dâ‘af ecrehû ve hasenâtehû- taraf-ı şerîflerinden vakf-ı âti’l-beyânı ikrâr ve ba‘dehû da‘vâ-yı rücû‘ ve istirdâda vekîl olduğu İmâm Musa Efendi b. İlyas ve Molla Ahmed Efendi b. Aydın şehâdetleri ile sâbit olan umdetü’l-müderrisîni’l-kirâm Resül Efendi b. Musa meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-evtâd li-ecli’t-tescîl mütevellî nasb u ta‘yîn eylediği hemşîrezâdesi fahrü’l-emâcid ve’l-ekârim Ali Ağa b. Kasım el-cündî mahzarında bi’l-vekâle ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î edip müvekkilim mûmâ-ileyh Mehmed Efendi mebde-i fıtratında müntehâ-yı menziletini tefekkür ve “küllü şey’in hâlikün illâ vechehû” mazmûnunu tedebbür edip bilâhare inkızâ-i âcâl ile bu dâr-ı gurûrdan irtihâl bi’z-zarûre emr-i mukarrer idiğine âbâ ve ecdâdı misâl olup “mâ indeküm yenfedü ve mâ indallâhi bâkin” kavl-i şerîfini îkān ve dahi “izâ mâte ibnü âdeme inkata‘a amelühû illâ an-selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihin yed‘û lehû ve sadakatin câriyetin illâ ve hüve’l-vakfu” hadîs-i şerîfini iz‘ân eyleyip hâl-i hayatında li-yevmi’l-mî‘âd ve zâde kesîrü’l-imdâd (…) i‘dâd edip ber-mûceb-i nazm-ı kerîm “len yenâlü’l-birre hatta tünfikū mimmâ tühibbûne” vech-i câ’î üzre vücûh-ı birre atyeb-i mâlını bezle âzim ve enfes-i menâlini vakfa câzim olup kâffe-i akārîr ve tasarrufâtı nâfize ve âmme-i [takā]rîr ve teberru‘âtı sahîha ve câize olduğu hâlde hâlde atyeb-i mâlından tâmmü’l-vezn üç bin kıt‘a riyâli kebîr guruşu [if]râz ve imtiyâz-ı tâm ile mümtâz kıldıkdan sonra vakf-ı sahîh-i mü’ebbed ve habs-i sarîh-i muhalled ile vakf ve habs edip şöyle şart eyledi ki meblağ-ı mevkūf-ı mezbûr yed-i mütevellî ve ma‘rifet-i nâzır-ı âti’z-zikr ile bezzâzistâna zabt? u hıfz olunup rehn-i menkūl-i kavî ile alâ-vechi’l-helâl onu on bir buçuk hesâbı üzere istirbâh [19a] oluna ve dahi (…) rıbh ile akçe vermek lâzım geldikde nâzır ma‘rifeti ile vere, ma‘rifet-i nâzır olmadıkça kimesneye bir akçe vermeye ve dahi musakkafât rehni ile bir akçe verilmeye lâkin iki üç kıymeti değer kavî rehn-i menkūl ile verile rehin za‘îf verilmek ihtimâli olmaya meğer altın ve cevâhir rehni ola zarûreten mütemevvil ve mütedeyyin yerli ve müte‘ayyin kimesneler kefâletleri ile verilip hüccet etdireler ve râhin va‘d-i muayyenesi hulûlünde vakıf akçeyi edâ etmezse vaz‘ eylediği rehnin bey‘i için bir mu‘temedün-aleyh kimesneyi kassâm-ı askerî katında vekîl nasb edip hüccet etdireler ve dahi mîrî ile alâkası olan bir kimesneye ve kuzâtdan bir ferde vechen mine’l-vücûh bir akçe ve bir habbe verilmeye ez‘âf-ı muzâ‘af rehn-i kavî dahi verirler ise de zîrâ bâ‘is-i iblâkdır? ve dahi vakfı mütevellî her sene nâzır ma‘rifetiyle mal-ı vakfın muhâsebesini görüp sicil-i mahfûza kaydetdireler ve dahi mütevellî senesin geçirip mal-ı vakfı i‘mâl etmezse tekâsülü hasebiyle azl oluna mâdem ki adem-i takayyüdü olmaya hayatda oldukça tevliyet-i mezbûreye mutasarrıf olup hâricden dahl ve ta‘rruz olunmaya ve bi’l-cümle bi-inâyetillâhi’l-meliki’l-müte‘âl meblağ-ı mevkūf-ı mezbûrdan hâsıl olan rıbh ve galleden mahmiye-i mezbûrede zikrolunan Şehremîni kurbünde Ereğli mahallesinde vâki‘ merhûm ve mağfûrun-leh Ebulfeth Sultan Mehmed Han Cami‘-i Şerîfi’nde haftada üç gün ki yevmü’s-sebt ve yevmü’l-isneyn ve yevmü’l-hamîs der-sahn-ı kübrâda cem‘ olup Hazret-i Kur’ân-ı Azîmü’ş-şânı kemâl-i huşû‘ ve âdâb ve nezâfet-i elbise ve siyâb ve nihâyet-i hayâ ve hicâb ile talebeye tecvîd ile ikrâ’ ve ta‘lîm etmek için hâlâ Ebulfeth Sultan Mehmed Han -tâbe serâhu- cami‘-i şerîfinde imâm olan umdetü’l-ulemâi’l-âmilîn Mevlânâ eş-Şeyh Şaban Efendi -zâdellâhu fazlahû- şeyhü’l-kurrâ ta‘yîn olunup mukābelesinde yevmî on beş akçe vazîfe verile ve meclis-i ders tamam oluncaya değin ...? iştirâ eyleyip eyleyen kimesneye yevmî bir akçe verile ve meclis-i ders tamam oldukda şeyhü’l-kurrâ olan kimesne derse hazır olan talebesi ile birer Yâsin-i şerîf ve akabince üçer İhlâs-ı şerîf ve akabince on birer salavât-ı şerîfe ve akabince birer Fâtiha-i şerîfe tilâvet etdikden sonra du‘â edip sevâbını seyyid-i kâinât ve mefhar-ı mevcûdât habîb-i ekrem -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem- hazretlerinin rûh-ı şerîflerine ba‘dehû bu abd-i âsî ve âciz-i pür-taksîr rûhuna hîbe ve ihdâ edip bu mukābelede dahi şeyh-i mûmâ-ileyhe yevmî beş [akçe] vazîfe verile mecmû‘-ı vazîfe beher yevm yirmi akçe ola ve talebesinden yirmi tâlibe varınca dersine tergīb için birer akçe vazîfe verile ve talebe nâmına olup meclis-i derse vaktiyle hazır olmayan kimesnelere mütevellî vazîfelerin vermeye ve mûmâ-ileyh Şaban fevtinden sonra kemâ-hüve hakkuhû bir fâzıl ve mücevvid ve müteverri‘ kimesne şeyhü’l-kurrâ ta‘yîn olunup vech-i meşrûh üzere edâ-i hizmetden sonra vazîfe-i mu‘ayyenesine mutasarrıf ola ba‘dehû Ereğli mahallesinde vâki‘ câmi‘-i şerîfde haftada bir gün ki yevmü’l-cum‘a der-vakt-i asrdan sonra emsâli beyninde fâik ve hüsnü’s-savt ve’l-hulk Mehmed Çelebi b. Ahmed el-med‘uv bi-Nalbandzâde Muhammediye kırâet edip sevâbını server-i kâinât aleyhi efdalü’s-salavât rûh-ı şerîflerine ba‘dehû bu abd-i âciz rûhuna hîbe eyleye bu mukābelede beher yevm dörder akçe vazîfeye mutasarrıf ola ba‘de vefâtihî bir hüsnü’s-savt kimesne Muhammediyehân olup vech-i muharrer üzere edâ-i hizmetden sonra vazîfe-i mezbûreye mutasrarrıf ola ve nâzırı dahi yevmî on akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve kâtibine dahi yevmî beş akçe vazîfe verile ve iki tuvânâ ve hizmedkâr hıyânetden âbî câbîye beher yevm beşer akçe vazîfe verile ve zikrolunan Ereğli mahallesinde vâki‘ câmi‘-i şerîf kayyimine yevmî bir akçe vazîfe verile ol dahi mukābelesinde her salât-ı mefrûza akabinde üçer İhlâs-ı şerîf tilâvet eyleyip sevâbını Hazret-i Resûl-i Ekrem -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem- rûh-ı şerîflerine ve benim rûhuma hîbe ve ihdâ eyleye ve dahi mesârif-i mezkûrdan her ne fazla kalırsa yine câmi‘-i mezbûrda eczâ-i şerîfe tilâveti için bundan akdem vakf olunan vezâif ve cihat ve şürût ve kuyûdun her hangisine zarûret ârıza olursa ol masrafa imdâd ve i‘ânet (...) def‘-i zarûret oluna ve dahi mûmâ-ileyh Ali Ağa hayatda oldukça kemâl-i istikāmet ve sadâkat ile vazîfe-i mezbûre ile mütevellî ola ba‘de vefâtihî [ekber] ve erşed evlâdı batnen ba‘de batnin vazîfe-i mezbûre ile mütevellî ola iyâzen billâhi te‘âlâ evlâdı munkarıza olursa mahmiye-i mezbûrede şeyhülislâm müfti’l-enâm hazretleri her kim bulunursa taleben li-merzâtihî te‘âlâ ve rasûlihî tekayyüd-i şerîf buyurup ma‘rifet-i nâzır ile Ereğli mahallesi ahâlîsin[den] tevliyet uhdesinden gelmeğe kādir birer sâlih ve müstakīm ve müteverri‘ ve müttakīyi mütevellî nasb buyuralar ve mahalle-i mezbûre ahâlîsinden gayrı âhar mahalleden kimesneye vermeyeler ve dahi hayatda oldukça vakfının üzerine mûmâ-ileyh Mehmed Efendi kendi nâzır olup umûmen kabz ü bast ve tasarruf ve tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîr ve bi’l-cümle erbâb-ı cihâtın azl ü nasbı merreten ba‘de uhrâ yedinde ve tasarrufunda ola fevtinden sonra hayme-i hâssa mehterbaşısı olan iftihârü’l-emâcid ve’l-a‘yân hac yoldaşı ve âhiret karındaşı el-Hâc Mustafa Ağa -dâme mecduhû- hazretleri vazîfe-i mezbûre ile vakf-ı mezbûra nâzır ola ba‘de vefâtihî vazîfe-i nezâret olan on akçenin iki akçesi Cafer Ağa Mescidi imâmına meşrût ola ol dahi mukābelesinde vakf-ı mezbûrun hizmet-i nezâretini edâ eyleye bâkī kalan sekiz akçenin dört akçesi mahalle-i mezbûrenin avârızına imdâd oluna dört akçesi dahi mescid-i mezbûrun şem‘ ve hasır ve meremmetine sarf olunup mâbeynde bel‘ ve ketm olunmaya mürûr-ı eyyâm ile icrâ-i şerâ’it müte‘azzir olur ise galle-i mezkûre mutlaka fukarâ-i Müslimîne sarf oluna deyü tebyîn-i şürût ve ta‘yîn-i mesârif ve kuyûd edip meblağ-ı mezbûr üç bin kıt‘a riyâlî kebîr guruşu fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezbûra teslîm ol dahi tesellüm ve kabz ve sâir mütevellîler evkāfı mutasarrıf etdikleri gibi bir ay mutasarrıf edip rub‘-ı mal-ı mezbûrdan zikrolunan bir ayda dört yüz elli akçe ahz u kabz eyledi dedikde gıbbe’t-tasdîk vekîl-i ârif inân-ı kelâmını âhara sârıf olup ber-vech-i me’lûf ve meşrû‘ da‘vâ-yı istirdâd ve rücû‘a şurû‘ edip vakf-ı derâhim ve denânîr eimme-i selâset-i nehârîr -aleyhim rahmeti’l-meliki’l-kadîr- katlarında bâtıl ve ona ta‘lîk olunan şürût dahi hilye-i sedâddan âtıl olmağın vakf-ı [nukūd-ı] mezbûrdan bi’l-vekâle rücû‘ eyledim meblağ-ı mezbûru ve ecr-i misli olan yevmî beşer akçeden ziyâde bir ayda ahz etdiği üç yüz akçeyi (....) kemâ-kân müvekkilimin mülküne idhâl murâdımdır, bilâ-imhâl ve’l-ihmâl cümlesini red ve îsâl eyleye deyü istirdâd ve teslîme (…) fevka mâ yerhâ? isti‘câl etdikde mütevellî-i sühân-sâz cevâba şitâb ile âğâz edip eğerçi hâl bast olunan minvâl üzeredir, lâkin eimme-i dîn-i rahmet-karînden imâm-ı muvakkar ve hümâm-ı muzaffer-i hazret-i İmâm Züfer’den Ensârî rivâyeti üzere vakf-ı nükūd ve ona müteferri‘ olan şürût ve kuyûd sahîh ve câiz ve fî zamâninâ husûs-ı vakf-ı nükūda [fetvâ] [19b] ve emr-i sultanî ânın re’y-i şerîfleri ile amel üzere olmağın imâm-ı mezbûr kavl-i mebrûru üzere vakf-ı nükūda hükmeden [hâkim] ecr-i cezîle ve zikr-i cemîl hâiz olur ve ahz etdiğim vazîfe ber-mûceb-i şart-ı vâkıf hakk-ı sarîhimdir deyü cümlesin redden imtinâ‘ etmekle beynlerinde nizâ‘ tezâyüd ve irtifâ‘la olmağın sadr-ı kitâb hurşîd-i tabla tevkî‘-i vekī‘i ve hatt u hâtem-i refî‘i vâki‘ olan hâkim-i hâsim-ı mâlikü’n-nakz ve’l-ibrâm lâ-zâle mesnedü’l-hükûmeti münevveren bi-envâri adlihî ilâ inkızâi’l-eyyâm hazretlerinin huzûrlarında müterâfi‘ân olup hükm-i şer‘î taleb etdiklerinde ol hâkim-i hatîr ve cesîr -sehhelellâhu te‘âlâ aleyhi küllî asîr- cânibeynin delîline nazar ve mubtıl-i hayr olmakdan hazer edip zikrolunan meblağın vakfının sıhhatine İmâm Züfer mezhebi üzere hükmetdikden sonra vekîl-i ârif bu yüzden merâmına necâh ve bu vechile murâdına fevz u felâh bulmayacak, semt-i âhara sâlik olup sıhhat-i vakfa hüküm çünkü bu minvâl üzere cârîdir, lâkin pişvâ-yı küll reh-nümâ-yı sübül İmâm-ı A‘zam ve ekrem ve hümâm-ı akdem ve efhâm Ebu Hanife el-kûfiye- hazretleri katında sıhhat mültezim-i lüzûm olmayıp rücû‘ meşrû‘ olmak ile vakf-ı mezbûrdan bi’l-vekâle tekrar rücû‘ eyledim nükūd-ı mezbûreyi istirdâd ederim dedikde mütvelli-i mezbûr e‘ânellahu’l-melikü’ş-şekûr cevâb-ı bâ-savâba şurû‘ edip kaçan ki, hükm-i hâkim-i ârif mahâll-i ictihâda müsâdif olsa ol hüküm nâfiz ve mübrem ve bi’l-icmâ‘ makbûl ve müsellem olup sâir hükkâma kabûlü lâzım ve âmme-i vülât-ı âlî-makāma tenfîz ve imzâsı emr-i mütehattimdir …? çünkü vakf-ı nükūd İmâm Züfer kavli üzere cârîdir sıhhat bilâ-ümerâ sâir eimmenin mezheb-i güzînlerine sârîdir asl-ı vakıfda sıhhat mukarrere olucak, imâmeyn-i hümâmeyn hazretleri katlarında sıhhat lüzûm-ı lâzımdır diye nizâ‘ edip tekrar mürâfa‘a olduklarında hâkim-i müşârün-ileyh lâ-zâle beyne’l-enâm müşârün-ileyh hazretleri ol iki imâm celiyyü’l-bürhân re’y-i reşîd ve mezheb-i sedîdleri üzere vakf-ı nükūdun lüzûmuna dahi hükmedip hükm-i sâbıkı ihkâm ve kazâ-i lâhıkını itmâm buyurmağla min-ba‘d vakf-ı mezbûr cümle eimme kavilleri üzere sahîh ve lâzım olup ibtâl ve ta‘tîli adîmü’l-ihtimâl oldu “fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû alellezîne yubeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfu ale’l-hayyü’l-cevâdi’l-kerîm inâle bi-hürmeti’n-nebiyyi’l-ümmiyyi’l-emîn cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’l-âşir min-Recebi’l-esab li-sene isneteyn ve seb‘în ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: es-Sâbıkūn
|