.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 10 Numaralı Sicil (H. 1072-1073 / M. 1661-1663)
cilt: 51, sayfa: 782
Hüküm no: 955
Orijinal metin no: [125b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hacı Ahmed Ağa b. Abdullah’ın İstanbul’daki on dört adet oda ve beş adet dükkânını vakfedip Hacı Ahmed b. Abdullah’ı mütevelli tayin ettiği vakfiyesi

Mâ tazammanehû hâze’l-kitâb ve havâhû ve’iştemele aleyhi mantûkûhû ve fehvâhû min-te’sîsi asli’l-vakf ve’ş-şurût ve tebeyyene mesârifuhû ale’n-nemati’l-mebsût cerâ küllühû ledeyye ve vaka‘a cemî‘uhû beyne yedeyye ve innî hakemtü fîh bi’s-sıhhat ve’l-lüzûm mine’l-husûs ve’l-umûm âlimen bi-mevâki‘i’l-hilâf beyne’l-eimmeti’l-eslâf ve mürâ‘iyen li-mâ tecibü ri‘âyetuhû fi’l-hükm bi’l-lüzûmi’l-evkāf

Nemekahü’l-fakīru ileyh sübhânehû

Mehmed b. Ahmed el-müvellâ-hilâfeten

bi-medîneti Kostantıniyyeti’l-mahmiye

-Ufiye anhümâ-

Bi’smillâhi’rrahmâni’rrahîm

Hamd ü sipâs ve şükr-i bî-kıyâs ol hâlik-i âlem, râzık-ı ümem, mübdi‘-i kâinât, muhteri‘-i masnû‘ât, vâhib-i atâyâ, vâkıf-ı hafâyâ hazretlerinin dergâh-ı ‘izzetlerine mahsûs ve lâyık ve mahsûr-ı hakīkdir kâffe-i halayık-ı kavl-i kün ile deryâ-yı ademden nümâyân ve âmme-i hakāyık ol fıtratda sun‘-i bedî‘i ile kemâ-hiye zâhir ve ıyân olup bu cümleden nev‘-i Benî Âdem tâc-ı ibtihâc-ı tekrîmle mükerrem olup nicesi mazhar-ı hudâ ve fâyiz-i derecât-ı âliyât ve nicesi bezl-i sadakātıyla muhriz-i ücûr-ı hasenât oldular ve salavât-ı zekiyyât ve kıvâmât ve teslîmât-ı tayyibât meskenetü’l-nefahât fâtiha-i nübüvvet hâtime-i risâlet sadr-ı enbiyâ ve resûl, fahr-i evliyâ ve hâdî-i sübül, efdal-ı efrâd-ı beşer, şefî‘-i ehl-i rûz-ı mahşer, mekkî-i mekîn, mutâin-i emîn Muhammedü’l-Mustafa aleyhi mine’t-tahiyyât mâ hüve’l-evfâ hazretlerinin ravza-i münevvere ve türbe-i mutahharelerine olsun ki ulüvv-i zâtı âyât-ı kātı‘a ile müeyyed ve sümüvv-i sıfâtı mu‘cizât-ı sâtı‘a ile müşeyyed olup kâffe-i enâmı dâr-ı İslâma da‘vet ve menâhic-i hakk-ı mübîne irşâd ve hidâyet eyledi ve zümre-i âl-i ahbâr ve fırka-i ashâb-ı büzürgvârları üzerlerine olsun ki her biri hâmî-i himâ’-i dîn ve vâlî-i livâ-i fazl ve yakīn tarîk-i hisse-i rehbere sebîl-i hidâyete sa‘y-i tesettür oldular -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în ve alâ-men tebi‘ahüm bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn- çün bu dünyâ-yı dûn ve ferş-i bukalemun dâr-ı bevâr-bünyâdı nâ-pâydâr me’vâsı menâyâ-mesvâsı rızâya lezzeti mesûbe-i elem, sıhhati mashûbe-i sakam mansıbı nasb, rahatı ta‘b üzere idiği her zî-akl-ı selîm re’y-i sedîde vâzıh ve her zî-tab‘-ı müstakīm ve reşîde lâyihdır felâ-cerem her fitan-ı lebîbe vâcib ve fenn-i? erîbe lâzibdir ki nazar-ı ayn-ı i‘tibâr ve şuhûd ve tefahhus-ı hakīkat-i ahvâl her mevcûd ve mecârî umûrunda tefekkür ve tefâsîl-i ahvâlinde tedbîr-i kulûb-i sıhhatde dâim, âfiyetde kāim olduğu hâlde ihtilâs-ı fırsat edip kendiye cereyân eden fevâyid-i ni‘am ve feyezân eden avâyid-i keremden ba‘de’s-sarf bilâ-zarûriyât fazlasını sübül-i meberrâta îsâr ve gıbbe’l-hurûc ilâ-mühimmâtihî zâyidi vücûh-i hayrâta ihtiyâr ile iksâr-ı savâlih-i a‘mâl ve iddihâr-ı âcur-ı müsmiretü’l-bevvâl? edip alâ-heyet-i behiye-i mahşûr ve fî-cennetin âliye mübtehic ve mesrûr ola çün bu mukaddimât-ı vâcibetü’l-kabûl ve vesâyâ-yı vâzıhatü’l-medlûl Dâr-ı Saltanat-ı seniyye mahmiye-i Kostantıniyye ve vekāhallâhu ani’l-beliyyede Akbıyık mahallesinde sâkin umdetü erbâbü’l-mecd ve’l-kerem zübdetü ashâbi’l-izzi ve’ş-şiyem fahrü’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘ü’l-mehâmid ve’l-mekârim tâlibü’l-hayrât ve’l-hasenât râgıbü’l-mesûbât ve’l-meberrât el-mahfûfu bi-sunûf-i avârifi’l-meliki’l-âlih el-Hâc Ahmed Ağa b. Abdullah -dâme mecduhû- derûnunda karâr ve gûş-ı hûşunda gûşvâr olmağla “innemâ ye‘muru mesâcida’llâhi men âmene billâhi” mazmûn-ı sa‘âdet-meknûndan âgâh olup mahmiye-i mezkûrede mahalle-i mezkûre civarında Kabasakal Sinan Ağa mahallesinde vâki‘ yine merhûm Kabasakal Sinan Ağa mescidini ta‘mîr ve havâlisinde ahâlîsi kesîr olmağla bi’l-izni’s-sultanî mescid-i mezkûru vaz‘-ı minber-i münîr ile ikāmet-i Cum‘a için câmi‘-i şerîf ve ma‘bed-i latîf kılmağla mesâlihini i‘dâd, mal-ı fukarâya imdâd olmağın bi’n-niyyeti’s-sâfiyye ve’t-taviyyeti’l-vâfiye cemî‘ akārîr ve tasarrufâtı nâfize ve hâyize ve cümle-i tekārîr ve teberru‘âtını sıhhati hâyende olduğu hâlde meclis-i şer‘-i şerîf-i celiyyü’l-bürhân ve mahfil-i dîn-i münîf-i kaviyyü’l-erkân sânehallâhu te‘âlâ mâ te‘âkübe’l-livânda zikri âtî [126a] vakfına li-ecli’d-da‘vâ ve’t-tescîl ve li-itmâmi emrihi’l-cezîl mütevellî nasbedip tevliyeti kabûl eden el-Hâc Ahmed b. Abdullah mahzarında tav‘an ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kılıp enfes-i emvâl ve atyeb-i menâlimden zikri âtî vakfımın sudûruna değin yedimde ve taht-ı tasarrufumda muntazam mülk-i mahzım ve hakk-ı sırfım olup yine mahmiye-i Kostantıniyye’de ( ) mahallesinde vâki‘ bir tarafı Kâtib Musa Efendi Vakfı’na ve bir tarafı Saraylı Hatun bt. Abdullah mülküne ve bir tarafı ( ) vakfı olan odalara ve bir tarafı tarîk-i âmma müntehî vasatı tarîki hâsılı her biri fevkānî ve tahtânî ikişer beyti ve tahta-pûş ve havluyu ve kenîfi müştemil on dört bâb mütezevvicîn odalarını ve beş bâb dükkânları muhtevî cemî‘ akārlarımı dâhiliye ve hâriciye zükire ev lem yüzker sutira ev lem yustar kâffe-i hukūk ve mensûbât ve merâfıkı ve âmme-i menâfi‘ ve müştemilât ve tarâyıkı ile -mütevessilen-bih ilâ hâlikı’l-vedûdi’l-kerîm ve münzeri‘an bîh ilâ râziki’ş-şekûri’l-alîm el-mağfiretü ve’l-afve yevme lâ-yenfa‘u mâlün ve lâ-benûn illâ men etâ’llâhe bi-kalbin selîm- zikri câ’î şurûtum üzere vakf-ı sahîh ile vakf ve tesbîl ve te’bîd ve habs ve sadaka ve tahlîd eylediğimden gayrı ahlas-ı mâlımdan ve enfes-i menâlimden te’kîden li’l-asl ve tavzîhan li’l-kül nısfı iki bin esedî cem‘an dört bin esedî guruş dahi ifrâz ve temyîz edip vakf-ı habs ve tesbîl ve sadaka ve te’bîd eylediğimden sonra cemî‘ akār-ı meşrûhu fâriğan ani’ş-şevâgil ve’l-mevâni‘ ve cemî‘ dört bin esedî guruşu mütevellî-i mezkûra teslîm-i sahîh ile teslîm eyledim ol dahi vakfiyet üzere bi’t-tevliye tesellüm ve kabz eylediğinden sonra şöyle şart eyledim ki zikrolunan cemî‘ on dört bâb odalarının her biri icâre-i mu‘accele ve beher yevm bir buçuk akçe ücret-i mü’eccele ve beş bâb dükkân ki biri berber dükkânıdır ol dahi icâre-i mu‘accele ve beher yevm bir buçuk akçe ücret-i mü’eccele ile ve mâ‘adâ dört bâb dükkân her biri icâre-i mu‘accele ve beher şehr yirmi beş akçe ücret-i mü’eccele ile îcâr oluna ve meblağ-ı mezkûr dört bin esedî guruş dahi yed-i mütevellî ile onu on bir bir pul hesâbı üzere rehn-i kavî ve kefîl-i melî ve lede’z-zarûre ehadühümâ ile iktifâ olunup sahib-i yesâr kimesnelere idâne olunup beher sene devr-i şer‘î ile istirbâh ve istiğlâl oluna ve mutlak akār makūlesi rehin alınmaya -meğer arsa-i sırfa-i hâliye ola- ve mütevellî-i vakf-ı mezkûr idâne ve istifâda esedî verip esedî ala ve zikrolunan akārın icâre-i mü’eccelesinden ve meblağ-ı mezkûrun murâbahasından hâsıl olan rey‘ ve galleden yevmî on akçe cihet-i tevliyet ve yevmî altı akçe cihet-i nezâret ve yevmî iki akçe cihet-i kitâbet ve yevmî üç akçe cihet-i cibâyet olup ba‘dehû tevliyet-i vakf-ı mezkûr ve vazîfe-i mezkûre ile mezbûr el-Hâc Ahmed’e nezâret dahi imâm-ı sultanî olanlara meşrût olup vazîfe-i mesfûreye mutasarrıf olan ve kitâbet dahi sahib-i kalem ve hesâb emîn ve müstakīm kimesneye ve cibâyet dahi mukdim ve perhizkâr kimesneye verilip her biri kemâ-yenbagī emânet ve sedâd ile hizmet maâşları edâda sonra ta‘yîn olunan vazîfelerine müstahık ola ve nâzır olan kimesne her sene mütevellînin celbi ve dakīk muhâsebesini huzûr-ı mürtezika-i âtîde göre ihtilâf-ı fâhiş olup kābil-i ıslâh olmadığı mahâlde hâkim-i şer‘-i şerîfe ref‘ eyleyip fasl ü hasm oluna ve yine şöyle şart eyledim ki cemî‘ galle-i vakf-ı mezbûrdan yevmî sekiz akçe ile câmi‘ eylediğim zikrolunan Kabasakal Sinan Ağa mescidinde fukarâ ve ulemâdan mücevvid ve kitâb-ı salâta âlim bir müteverri‘ kimesne hatîb olup minberde kırâet-i hutbe ve ikāmet-i Cum‘a edip vazîfe-i mezkûreye [126b] mutasarrıf ola ve üç nefer fukarâ ve ulemâdan dahi devirhân olup salât-ı Cum‘a’dan mukaddem her biri cehren ve müctemi‘an mahfil-i câmi‘-i mezkûrda tilâvet-i Kur’ân eyleyip ser-mahfil olan kimesne galle-i mezkûreden yevmî on akçeye ve bâkī iki nefer devirhânların her biri yevmî ikişer akçeye müstahık ola ve hatîb-i Cum‘a ser-mahfil olup ser-mahfillik merâsimini ri‘âyet eyleye ve evkāt-i hamse mü’ezzini olan kimesne de yevm-i Cum‘a’da edâ-i te’zîn edip galle-i mezkûreden yevmî dört akçeye müstahık ola ve fukarâdan te’zîne kādir hoş-âvâz kimesne dahi Cum‘a mü’ezzini olup evkāt-ı hamse mü’ezzini ile ma‘an i‘lâm-ı Cum‘a için vakt-i salâda acelû bi’s-salâti nidâsını vakt-i Cum‘a’da merâsim-i te’zîn-i Cum‘a’yı îfâdan sonra galle-i mezkûreden yevmî iki akçe vazîfeye müstahık ola ve yine fukarâdan bir kimesne dahi bir buçuk akçe ile devirhânlar kırâet-i Kur’ân’dan fâriğ oldukdan sonra mu‘arrif olup âdet-i me’lûfe-i ma‘rûfe üzere du‘â eyleyip galle-i mezkûreden bir buçuk akçe vazîfeye müstahık ola ve yine câmi‘-i mezkûrun kayyûmına dahi galle-i mezkûreden yevmî bir akçe vazîfe verile ol dahi vakt-i Cum‘ada feth-i bâb-ı câmi‘ ve kenîfi tathîr ve vâzı‘-ı seccâde-i hatîb ve hıfz-ı minber-i münîr eyleyip vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve yine şöyle şart eyledim galle-i vakf-ı mezkûrumdan yevmî on iki akçe vazîfe ile seb‘a aşereyi tekmîl edip şeyhinden mücâz fukarâ-ı kurrâdan bir sâlih ve mütedeyyin rev‘â-bîn? kimesne dahi câmi‘-i mezkûrda şeyh-i kurrâ olup haftada üç gün tecvîd-ı vücûh-ı kırâete tâlibleri ikrâ ve ta‘lîm-i vücûh-ı kırâet eyleyip vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve kable’l-kırâe tâlibîne i‘âde-i sebk ve ahz-ı tecvîde elyak etmeğe yine fukarâ-i kurrâ-i kâmilinden bir kimesne dahi yevmî iki akçe vazîfe ile mu‘îd olup kemâ-yenbagī hizmet-i i‘âdei edâ ve îfâdan sonra vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve yine galle-i vakf-ı mezbûrdan yevmî on iki akçe vazîfe ile fünûn-ı şettâda bir âlim-i âmil-i sâlih ve kâmil kimesne dahi ders-i âm olup haftada on gün tâlibîne talebleri olup fünûn-ı şettâdan min-gayrı menba‘ ta‘lîm-i ulûm eyleyip tekâsül ve ihmâlden ictinâb edip vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve yine şöyle şart eyledim ki galle-i mezkûreden yevmî on akçe vazîfe ile tefsîr ve hadîsde mâhir tezkîr ve takrîrde kādir ehl-i sünneti tefrikadan müctenib mâ-lâya‘nî makūlesini gayr-ı mürtekib kimesneden haftada bir gün ba‘de salâti’z-zuhr câmi‘-i mezkûrda vaz‘ olunan kürsü üzerinde hâzırûn olan cemâ‘ate va‘az ü nasîhat ve şerâyit-i salâtı beyân ve hac [ve] zekât ve savm ıyân eyleyip tarîk-i ehl-i sünnete hidâyet eyleyip vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve yine şöyle şart eyledim ki galle-i mezbûreden yevmî üç akçe vazîfe ile câmi‘-i mezkûrda evkāt-ı hamse imâmı beher yevm ba‘de edâ’i salâti’s-subh hazır olan cemâ‘at-i Müslimîne ba‘de’d-du‘â’i’l-ma‘rûf cehren ve tertîlen bir kere sûre-i Yâsinü’ş-şerîf ve ba‘de salâti’z-zuhr Âmene’r-rasûl ma‘a üç İhlâs-ı şerîf ve ba‘de salâti’l-asr sûre-i Enbiyâ’yı cehren tilâvet ve kırâet edip sevâbını rûhum ve sâir ervâh-ı müminîn ve müminâta ihdâ eyleyip vazîfe-i mezkûreye müstahık ola ve galle-i vakf-ı mezbûrdan beher sene leyle-i beratda yirmi beş vakıyye balmumu iştirâ olunup mihrâbın iki cânibinde vaz‘ oluna ve sene-i âtiyyede kusûr kalan mumun üzerine zam olunup yine yirmi beş vakıyye ola ve câmi‘-i mezbûrda kendim binâ eylediğim mevâzi‘ ta‘mîre muhtâc oldukda galle-i vakf-ı mezbûruyla imâret edeler [127a] ve hasır iktizâ etdikde hasır alınıp câmi‘-i şerîfe vaz‘ oluna ve yine şöyle şart eyledim ki meblağ-ı mezkûr-ı mevkūfumun minvâl-i meşrûh üzere rey‘ine mu‘âdil rey‘ ve galleli mahmiye-i mezkûrede arsa ve akār bulunursa ol meblağ ile akār ve arsa iştirâ olunup meblağ-ı mevkūf mekânında vakıf olup ecr-i misli ile îcâr olunup hâsıl olan ücreti sâbıku’z-zikr akār ücretiyle halt olunup mesârif-i mezkûreye sarf oluna ve yine şöyle şart eyledim ki her bâr ki zikrolunan akār ve meblağ-ı mezbûr ile iştirâ olunacak akār mu‘tâd olunan icâre-i mu‘accele ile verildikde hâsıla olan icâre akçesin minvâl-i meşrûh üzere onu on bir bir pul hesâbı üzere yed-i mütevellî ve ma‘rifet-i nâzır ile rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile istibdâl ve istiğlâl olunup hâsıl olan rey‘ ve gallesi ile akār iştirâ oluna ve her bâr akār mahlûlleri icâre-i mu‘accele ile îcâr olundukda mu‘accelen bu üslûb ile istimlâk olunup hâsıl olan galle ile yine ke’levvel akār iştirâ oluna ve vakf-ı mezbûr Abdülvehhab Efendi b. Abdurrahman ve Mehmed Efendi b. eş-Şeyh Ali vâ‘iz ve şeyh-i kurrâ ve ders-i âm ve sâir ehl-i vezâ’if ve Kabasakal mahallesi imâmı ve ahâlîsi hasbî nâzır olalar ve şartının turûku ve tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîr merreten ba‘de uhrâ yedimde ve meşiyetimde ola ve mürûr-ı eyyâm ile şerâyit-i mezkûreye ri‘âyet mümkün olmazsa rey‘ ve galle mutlak fukarâ-i Müslimîne sarf oluna deyü kelâmını itmâm ve şurûtunu bu vechile hatm ü ibrâm edip mütevellî-i mûmâ-ileyh dahi vâkıf-ı müşârün-ileyhi tesellüm-i mevkūf-ı mesfûrda vichâne tasdîk ve şifâhen tahkīk etdikden sonra vâkıf-ı müşârün-ileyh ahsena’llâhu te‘âlâ ileyh kelâm-ı vifâkdan semt-i hilâfa âzim ve vech-i âtî üzere husûmete câzim olup vakıf ve akār imâm-ı muhtâr-ı muktedâ-yı küll reh-nümâ-i sübül sirâcü’l-ümme kâşifü’l-gumme Ebû Hanife-i Kûfî cüziye bi’l-hayr ve kûfiye hazretleri katlarında vakıf ve akār vech-kār ve nehc-vâr üzere eğerçi sahîh olmuşdur lâkin lüzûmu olmadığı hod beyne’l-eimme sarîhdir ve vakf-ı nükūd ve ona müteferri‘a şurût ve kuyûd dahi inde’l-eimmeti’s-selâse bâtıl idiği muhakkak olmağın zikrolunan cemî‘-i vakfımdan rücû‘ eyledim deyü vakf-ı mezkûrunu mütevellî-i mezkûrdan istirdâd edecek mütevellî-i mezkûr müvekkilen ale’llâhi’ş-şekûr cevâb-ı bâ-savâba mütesâddî olup eğerçi cemî‘ hicâca vâkıf-ı mûmâ-ileyh mukarrir ve cemî‘ kütübde musattardır lâkin vakf ve akār imâm-ı hudâ-yı zîverây ve ihtidâ Ebû Yusuf imâm-ı sânî katında mücerred lafz-ı vakaftü ile câiz ve lüzûmu hâiz idiği inde’l-fukahâ’i’n-nübehâ âşikâr ve hüveydâdır. Husûsan ba‘de’d-teslîm ile’l-mütevellî inde’l-İmâm Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî aleyhi’r-rahmetü yesbeğa’l-mennân sıhhat ve lüzûm biri birlerini müstelzim idiği vâzıh ve inde’l-eimme münkeri fâzihdir ve vakf-ı nükūd İmâm Züfer aleyhi rahmetullâhi’l-aliyyü’l-ekberden tilmizi İmâm Abdullah el-Ensârî rivâyeti üzere sahîh idiği sarîhdir deyü vakf ve akār ve nükūdu redden imtinâ‘ ve vâkıf-ı mûmâ-ileyhi bu vechile vefâ edip vakf-ı akār-ı sâbık ve mârrın sıhhatine ve lüzûmuna ve nükūd-ı meşrûhanın ve şurût-ı mezkûresinin sıhhatine hükm-i şer‘î iltimâs ricasıyla sadr-ı kitâbı kalem-i müşgîn-fâmı ile tevşîh eden hâkim-i âdil ve fâsıl, fâzıl-ı gayr-ı muâdil hazretleri huzûrlarında ma‘a’l-vâkıf el-mûmâ-ileyh mürâfa‘a-i sahîh eylediklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh ahsena’llâhu te‘âlâ eliyh hazretleri tarafeynin kelâmını ısgā ve taraf-ı vakfı [127b] min-külli’l-vücûh tercîhde evlâ göricek imâmeyn-i hümâmeyn bedreyn-i münîreyn Ebû Yusuf ve Muhammed b. el-Hasan mezheb-i şerîfe ve re’y-i münîfleri üzere şerâyit-i hükmü mürâ‘î olduğu hâlde vakf ve akār-ı mezkûrun sıhhat lüzûmuna ve vakf-ı nükūd-ı mezkûrun ve şurûtunun sıhhatine gāyet-i mezkûre ile mahzar-ı vâkıf-ı müşârün-ileyhde hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î kılıp vakf-ı akarda vâkıf-ı mûmâ-ileyh min-külli’l-vücûh mâ-lezime ve tedârük-i cevâbda ebkem olduğundan sonra vakf-ı nükūd-ı mezkûrede vâkıf-ı müşârün-ileyh lâ-zâle beyne’l-enâm müşârün-ileyh i‘âde-i kelâm ve bast-ı merâm edip eğerçi vakf-ı nükūd ona müteferri‘a şurût ve kuyûd ile bi’l-hükmi’l-meşkûr sıhhat-pezîr olduğu gayr-ı setrdir lâkin inde’l-imâmi’l-hümâm Ebû Hanife Numan b. Sâbit aleyhi rahmetullâhi bi-adedi’s-sevâbit sıhhat-i lüzûmuna cedâ eylediği beyân olduğu üzere hüveydâdır bu vechile benim için bâb-ı rücû‘ meftûh ve istirdâd emr-i meşrû‘dur deyü tekrâren da‘vâ-yı rücû‘ ve istirdâd edecek mütevellî-i pâk-derûn yine bî-pâk hâk-nümûna müteveccih olup eğerçi hâl bu minvâl üzeredir lâkin emr-i vakıfda her kaçan libâs-ı sıhhatle mütelebbis ola pes imâmeyn-i hümâmeyn Ebû Yusuf ve Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî mezhebleri üzere sıhhat müfârık-ı lüzûm olduğu emr-i meczûmdur öyle olucak imâmeyn-i mezkûreyn mezhebleri üzere vakf-ı nükūd-ı mezkûr sahîh ve lâzımdır deyü yine redden ibâ eyleyip tekrar hâkim-i mûmâ-ileyhe mürâfa‘a-i sahîha eylediklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh -esbağallâhu ni‘amehû aleyh- hazretleri hükm-i sâbıkını kazâ-i lâhık ile ihkâma âzim olup imâmeyn-i mûmâ-ileyhimâ mezheb-i münîfleri üzere vakf-ı nükūd-ı mezkûrun lüzûmuna bahr-i hükm-i sahîh-i şer‘î eyleyip min-ba‘d cemî‘ vakfeyn-i mezkûreyn bil-hükmi’l-mezkûr hilâf ve ihtilâfdan berî ve kâffe-i zaman ve âvân sıhhat-i lüzûmda ahrâ olup ebede’l-ebed ve mürûre’l-meded bir vechile nakz, tebdîl ve tağyîre [mecâl] muhâl ve mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu ve “men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyü’l-cevâdi’l-kerîm cerâ zâlik ve hurrire ve vaka‘a’l-hükmü ve’l-kazâ ve’l-işhâd aleyh ve kefâ billâhi şehîden

Fi’l-yevmi’l-hâdî ve’l-işrîn min-Zilka‘deti’ş-şerîfe li-sene isneteyn ve seb‘în ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Efdalü efâdılı’l-müderrisîn Ahmed Efendi b. Muhyiddin, Umdetü’l-meşâyihi’l-kirâm Ahmed Efendi b. Ali, Umdetü’s-sâlikîn Şeyh Abdülvehham Efendi b. Ali, Umdetü’l-emâsil ve’l-a‘yân Ahmed Ağa b. ( ) ser-bevvâbân-ı Dergâh-ı âlî, Zahru’l-vâsılîn Şeyh Mehmed Efendi b. Ali, Fahrü’l-eimme Mehmed Efendi b. Ahmed bi-câmi‘-i Kabasakal, mefharu’s-sulehâ Üveys Efendi b. Hüseyin, Fahrü’l-eşbâh Mustafa Ağa b. Mehmed, Umdetü’l-a‘yân Mustafa Çelebi b. Muhyiddin, Umdetü’l-eşbâh Mehmed Ağa b. ( ) ser-muhzırân hâlâ.