.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 12 Numaralı Sicil (H. 1073-1074/M. 1663-1664)
cilt: 16, sayfa: 744
Hüküm no: 1005
Orijinal metin no: [99b-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Rüstem Ağa mescidi müezzini Şaban’ın para vakfına Mansur Çelebi b. Mansur’u mütevellî tayin ettiği

Sernâme-i hasbihâl-i perâne-i hamd-i vâkıfü’l-ahvâl melik-i müte‘âl celle ani’l-vehm ve’l-hayâl ile terşîh ve tezyîn ve zîver-i salât u selâm resûl-i rabb-i zi’l-celâl sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve alâ âlihî ve ashâbihî hayru’l-ashâb ve hayru’l-âl ile tevşîh ve tezyîn kılındıkdan sonra bâ‘is-i tastîr-i kitâb-ı şer‘î oldur ki mahmiye-i İstanbul’da Hoca Kasım Günanî mahallesi sükkânından olup mahalle-i mezbûrede vâki‘ Rüstem Ağa mescid-i şerîfinde müezzin olan sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât ve râgıbü’l-meberrât ve’s-sadakāt Şaban b. ( ) meclis-i şer‘-i celîl-i lâzımü’t-tebcîlde vakf-ı âti’z-zikre li ecli’t-tescîl mütevellî nasb ve ta‘yîn eylediği Mansur Çelebi b. Mansur mahzarında bast-ı kelâm ve ta‘bîr ani’l-merâm edip hasbeten lillâhi te‘âlâ ahlas-ı mal ve etyab-ı menâlimden yetmiş iki esedî guruş ibrâz ve sâir emvâlimden ifrâz edip vakf-ı sahîh-i şer‘î ve haps-i sarîh-i mer‘î ile vakf ve haps edip şöyle şart eyledim ki meblağ-ı mezbûr her sene onu on bir hesâbı üzre rehn-i kavî ve kefîl-i melî veya ikisinden biri ile istirbâh ve istiğlâl olunup bi fazli’l-lâhi’l-meliki’l-müte‘âl hâsıl olan gılâli mâdemki hayâtda olam kendim mutasarrıf olup ba‘de’l-vefât mescid-i mezbûrda her kim imâm ve müezzin olursa iki akçe tevliyyeti vazîfesinden mâ‘adâsını alıp beynlerinde ale’s-seviyye iktisâm edip her biri mukābelesinde günde üç İhlâs-ı şerîf okuyup sevâbını rûhuma ihdâ edeler ve tevliyyet benden sonra merkūm Mansur Çelebi’ye meşrûta olup cihet-i tevliyyet deyû yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf ola, ba‘de vefâtihî re’y-i hâkime müfevvaz ola ve eğer mürûr-ı eyyâm ile şart-ı mezkûreye ri‘âyet müte‘azzire olursa mutlakā fukarâ-yı müslimîne sarf oluna deyû meblağ-ı merkūmu mütevellî-i mezbûra def‘ ve teslîm edip ol dahi vakfiyet üzre kabz ve tesellüm eyledim dedikden sonra gıbbe’t-tasdîki’l-mu‘teber vâkıf-ı mezbûr inân-ı kelâmını semt-i rücû‘a ve zimâm-ı merâmını savb-ı âhara sarf edip vakf-ı nukūd eimme-i selâse katlarında gayr-ı câiz olmağın vakf-ı mezbûrdan rücû‘ edip nukūd-ı mezbûreyi istirdâd ederim deyicek mütevellî-i merkūm cevâb-ı bâ savâba tasaddî edip eğerçi vakf-ı nukūd eimme-i selâse katlarında gayr-ı câizdir, lâkin İmâm Züfer’den Hazret-i İmâm Ensârî rivâyeti üzre câiz ve meşrû‘ olup anların rivâyetleri üzre vakf-ı mezbûrun sıhhat ve cevâzına hükm taleb ederim deyû hâkim-i muvakki‘-i kitâb tûbâ-lehû ve hüsnü me’âb hazretleri huzûrunda müterâfi‘ân ve fasl u hasma tâlibân olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh -esbağallâhu ni‘amehû aleyh- dahi cânib-i vakfa nazar edip re’y-i merkūm üzre vakf-ı mezbûrun sıhhatine hükm ettikden sonra vâkıf-ı mezbûr semt-i rücû‘a âhar yüzden tulû‘ edip eğerçi hâkim hükmü ile vakfa sıhhat hâsıla oldu, lâkin İmâm Ebû Hanîfe katında sıhhat müstelzim-i lüzûm olmayıp rücû‘ meşrû‘ olmağın vakf-ı mezbûrdan tekrâr rücû‘ eyledim meblağ-ı mezbûru mütevellî-i merkūmdan tekrâr taleb ederim dedikde mütevellî-i mezbûr dahi tekrâr cevâba mütesaddî olup eğerçi İmâm-ı a‘zam hazretleri katında sıhhat lüzûm ifâde etmediği ganî ani’l-beyândır, lâkin imâmeyn hazretleri katlarında sıhhat ve lüzûm tev’emân ve mütelâzımân olup hükm-i sâbık ile vakf-ı mezbûra sıhhat hâsıla olıcak anların re’y-i şerîfleri üzre lüzûmuna dahi hüküm taleb ederim deyicek hâkim-i müşârün-ileyh dahi teşyîd-i mebânî-i vakfı evlâ ve ahrâ görüp meblağ-ı mezbûrun re’y-i imâmeyn-i hümâmeyn üzre lüzûmuna dahi hükm ve hükm-i sâbıkını ihkâm etmekle min ba‘d vakf-ı mezbûr cümle eimme kavilleri üzre sahîh ve lâzım olup ibtâl ve ta‘tîli adîmü’l-ihtimâl oldu. Femen beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm cerâ zâlik. Hurrire fi’l-yevmi’l-hâmis min şehri Rebî‘ilâhir li sene erba‘a ve seb‘în ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-a‘yân İmâmzâde Mehmed Efendi, Şaban Çelebi b. İsmail, Mehmed b. el-Hâc Şaban, el-Hâc İsmail b. ( ), Mehmed Bey el-Cündî Muharrem Çelebi el-muhzır ve gayruhüm.