İstanbul Mahkemesi 12 Numaralı Sicil (H. 1073-1074/M. 1663-1664) cilt: 16, sayfa: 750 Hüküm no: 1013 Orijinal metin no: [101a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır. Fâtıma bt. İbrahim’in terekesinin vârisleri arasında paylaşıldığı Allâhu hasbî mâ fîhi kemâ fî aslihî ketebehû el-fakīru ileyhi sübhânehu ve te‘âlâ Abdurrahim el-muhâsib bi Dâri’s-saltanati’l-aliyye Kostantıniyye el-mahmiyye -afallâhu te‘âlâ anhu-. Mahmiye-i İstanbul’da Unkapanı kurbunda Yavuzer mahallesinde sâkine iken bundan akdem vefât eden Fâtıma bt. İbrahim nâm hâtunun verâseti, sadrî kebîr oğulları Abdülbâkī ve Hüseyin’e ve sadriyye kebîre kızları Havva ve Ümmühânî’ye münhasıra olup kable’l-kısme mezbûr Hüseyin dahi vefât edip verâseti sulbiye kebîre kızları Fâtıma ve Râbia’ya ve zevce-i metrûkesi Ayşe’ye ve li ebeveyn karındaşı Abdülbâkī’ye ve li ebeveyn kız karındaşları Havva ve Ümmühânî’ye münhasıra olup kable’l-kısmet mezkûr Abdülbâkī dahi vefât edip verâseti sulbî kebîr oğlu Ahmed’e münhasıra olup kable’l-kısmet mezbûre Ümmühânî dahi vefât edip verâseti li ebeveyn kız karındaşı mezbûre Havva’ya ve li ebeveyn karındaşı oğlu mezkûr Ahmed’e münhasıra olduğu şer‘an mütehakkik ve tashîh-i mes’eleleri alâ tarîki’l-münâsahati’ş-şer‘iyye beş yüz yetmiş altı sehimden olup sihâm-ı mezbûreden iki yüz altmış beş sehimi mezbûr Ahmed’e ve yüz elli dokuz sehimi mezkûre Havva’ya ve altmış dört sehimi mezbûretân Fâtıma ve Râbia’dan her birine ve yirmi dört sehimi mezbûre Ayşe’ye isâbet eylediği zâhir ve müte‘ayyin oldukdan sonra mezkûr Ahmed asâleten ve merkūme Havva tarafından husûs-ı âtîye vekîl olup mezbûreyi ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olan Süleyman Efendi b. Mustafa el-cündî ve Mehmed b. Süleyman şehâdetleri ile şer‘an vekâleti sâbite olan İbrahim Ağa ve mezkûrât Fâtıma ve Râbia ve Ayşe taraflarından husûs-ı âtîye vekîl olup mezbûrânı ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olan Atâullah b. Hasan ve Ahmed b. Mehmed şehâdetleriyle vekâleti sâbite olan İsmail Ağa meclis-i şer‘-i hatîrde her biri takrîr-i kelâm edip mahalle-i mezbûrede vâki‘ ba‘zan Hacı Muslihiddin vakfına ve ba‘zan Ali Hoca mülküne ve ba‘zan Receb Beşe ve ba‘zan Ahmed Çelebi mülküne müntehî bi’r-i mâ ve bir harâbe müşrif hamamı hâvî arsa-i hâliye bi hükmi’l-münâsahati’ş-şer‘iyye irsen bize isâbet ve intikāl ve bu âna değin müşâ‘an mutasarrıflar idik hâlâ cânib-i şer‘den üzerine varılıp alâ mâ farazallâhü te‘âlâ taksîm olunmak matlûbumuzdur dediklerinde, savb-ı şer‘den Mevlânâ Ahmed Efendi irsâl olunup ol dahi Hâssa mi‘mârlardan üstâd Ali Beşe b. Abdullah ve Şaban Beşe b. Veli ve sâir ebniye ve sukūf ahvâline vukūf ve şu‘ûru olup zeyl-i rakīmde isimleri mastûr olan müslimîn ile arsa-i mezbûre üzerine varılıp, nazar eylediklerinde fi’l-vâki‘ arsa-i hâliye idiği mukarrer oldukdan sonra mi‘mârân-ı mezbûrân mezkûrun mahzarlarında mesâha ve takvîm eyledikde tûlen ve arzen bi hesâb-ı şatrancî iki bin dört yüz seksen sekiz zirâ‘ olup ba‘zan Ali Hoca ve ba‘zan Hacı Muslihiddin ve ba‘zan Ahmed Çelebi ve ba‘zan Râbia taraflarında altı yüz dokuz zirâ‘ arsa yüz elli dokuz sehim hissesi mukābelesinde mezbûre Havva’ya ve ba‘zan Receb Beşe ve ba‘zan Ahmed Çelebi ve ba‘zan Şerbetçi ve ba‘zan tarîk-i âm taraflarından altı yüz altmış zirâ‘ arsa yüz elli iki sehim hisseleri mukābelesinde mezbûre Râbia ve Fâtıma ve Ayşe’ye ve ba‘zan Havva ve ba‘zan Receb Beşe ve ba‘zan el-Hâc Muslihiddin ve ba‘zan Fâtıma ve Râbia ve Ayşe taraflarında bin iki yüz on dokuz zirâ‘ arsa iki yüz altmış beş sehim hissesi mukābelesinde mezbûr Ahmed’e ta‘yîn ve tahsîs ve ifrâz olundukda her biri asâleten ve vekâleten bi’t-terâzî kabûl ve kabz edip beynlerinde alâmet-ı fâsıla vaz‘ eylediğini Mevlânâ-yı mezbûr mahallinde ba‘de’t-tahrîr, ma‘an ba‘s olunan Hasan b. Bayram ile gelip meclis-i şer‘de inhâ ve takrîr etmeğin mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’s-sâdis ve’l-ışrîn min [şehri] Zilka‘deti’ş-şerîfe li sene ihdâ ve seb‘în ve elf. Şuhûdü’l-hâl: Bekir Beşe b. Sâlih, Bayram Çavuş b. Süleyman, İbrahim b. Ali, Mustafa Beşe b. Abdullah, Yusuf b. İbrahim ve gayruhüm.