.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 18 Numaralı Sicil (H. 1086-1087/M. 1675-1676)
cilt: 18, sayfa: 483
Hüküm no: 516
Orijinal metin no: [140b-2]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Molla Ahaveyn mahallesinden Muharrem Çelebi b. Zeyneddin’in para vakfı kaydı

[Arapça] Sicilde bahsedilenler huzûrumda cereyân etti. vakfın husûsan ve umûmen sıhhatine ve lüzûmuna eimme-i eslâf beynindeki ihtilâfı bilerek ve hüküm şartlarına ri‘âyet ederek hükm ettim. Ben fakīr, medîne-i mahmiye-i Kostantıniyye müvellâsı Abdülkādir’i -ufiye anhü-. Elhamdü lillâhi’l-vâkıf alâ niyyâtı ibâdihi’s-sâlihîn ve’s-salâti ve’s-selâmü alâ rasûlihî Muhammedin el-meb‘ûsi rahmeten li’l-âlemîn ve alâ âlihi’l-ebrâr ve ashâbihi’l-ihtiyâr ecma‘în, ammâ ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî oldur ki Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyye el-mahmiye’de Molla Ahaveyn mahallesi sâkinlerinden mefharü’l-emâsil ve’l-a‘yân Muharrem Çelebi b. Zeyneddin meclis-i şer‘-i şerîfde vakf-ı âti’z-zikre li ecli’t-tescîl ve li emri’l-itmâm ve’t-tesbîl mütevellî nasb eylediği fahrü’l-akrân Ahmed Ağa b. Mehmed mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip hasbeten lillâhi’l-meliki’l-a‘lâ ve haseneten li rûhi rasûlihi’l-müctebâ etyab-ı mâl ve enfes-i menâlimden yüz esedî guruşumu ifrâz ve kemâl-i imtiyâz ile mümtâz kıldığımdan sonra vakf-ı müeyyed ve haps-i muhalled ile vakf [141a] edip şöyle şart eyledim ki meblağ-ı mezbûr yed-i mütevellî ve rehn-i kavî ve kefîl-i melî ya ikisinden biri ile alâ vechi’l-hilâl istirbâh ve istiğlâl olunup bi fazli’llâhi’l-meliki’l-müte‘âl hâsıl olan bey‘ ve nemâsından yevmî birer akçesi mahmiye-i mezbûrede merhûm Mesih Paşa câmi‘-i şerîfi ve ma‘bed-i latîfinde müezzin olan dört nefer kimesneden her birine verilip anlar dahi mukābelesinde câmi‘-i şerîf-i mezbûrda a‘kāb-ı salât-i hamsede on birer kere salavât-ı şerîfe kırâ’ati için hâzır olan müslimîne nidâ ve i‘lâm edip ba‘de’l-kırâ’at bir Fâtiha-i şerîfe tilâvet edip sevâbını rûhuma ihdâ eyleyeler ve vazîfe-i mezkûreden fazla cihet-i tevliyyet olup mütevellî mutasarrıf ola. Mezbûr Ahmed Ağa hayâtında oldukça vakf-ı mezbûra mütevellî ola ve câmi‘-i şerîfe merkūm müezzinleri ve mahalle-i mezbûre ahâlîsi vakf-ı mezbûra hasbî nezâret eyleyeler ve mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı a‘vâm ile şurût-ı mezbûreye ri‘âyet müte‘azzir olursa galle-i vakf-ı mezbûr mutlakā fukarâ-i müslimîne sarf oluna deyû ta‘yîn ve kabûl ve tebyîn-i şurût edip meblağ-ı mezbûr yüz guruşu mütevellî-i mezbûr Ahmed Ağa’ya teslîm ol dahi vakfiyet üzre kabz ve tesellüm edip sâir mütevellîler evkāfda tasarruf ettikleri gibi tasarruf eyledi dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î vâkıf-ı mezbûra da‘vâ-yı rücû‘a şürû‘ edip vakf-ı nukūd ve âna müteferri‘ olan şurût ve kuyûd inde’l-eimmeti’s-selâse nâ-câiz ve nâ-meşrû‘ olmağla vakf-ı mezbûrumdan rücû‘ eyledim, mütevellî-i mezbûr meblağ-ı mezbûru bana red ve teslîm eylesin dedikde mütevellî-i reşîd cevâb-ı bâ sedîde mütesaddî olup eğerçi vakf-ı nukūd ve ona müteferri‘ olan şurût ve kuyûdda her hâl bast olunan minvâl üzredir, lâkin vakf-ı nukūd İmâm-ı Züfer’den Ensârî rivâyeti üzre sahîhdir, rivâyet-i mezbûre üzerine binâen vakf-ı mezbûrun sıhhatine hüküm taleb ederim deyû red ve teslîmden imtinâ‘ edip hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâb bi tevkī‘ihi’ş-şerîfi’l-müstetâb tûbâ-lehû ve hüsnü me’âb hazretleri huzûrunda müterâfi‘ân ve her biri mübtegāsınca fasl ve hasma tâlibân olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh dahi taraf-ı vakfı evlâ görüp, bu bâbda kavl-i müftâ bih? rivâyet-i mezbûra olduğuna binâen vakf-ı mezbûrun sıhhatinde hüküm ettiğinden sonra vâkıf-ı mezbûr inân-ı kelâmını semt-i âhara sârif olup eğerçi hükm-i mezbûr ile vakf-ı mezkûr sıhhat buldu, lâkin İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı efham Ebû Hanîfe el-Kûfî -cûziye hayre’l-cezâ ve kûfiye-hazretleri katında lüzûmu müstelzim olmamağla, benim için tekrâr rücû‘a miknet ve ibtâl-i vakf-ı mezbûra kudret olmağın vakf-ı mezbûrumdan rücû‘ eyledim dedikde meblağ-ı [141b] mezbûru bana edâ ve teslîm eylesin dedikde mütevellî-i merkūm dahi tekrâr cevâb verip rivâyet-i mezkûre üzre vakf-ı mezbûrun sıhhatine hüküm olmağla sâir eimme kavl-i şerîfleri üzre sahîh olup sıhhat ise lâ-siyemâ ba‘de’t-teslîm ile’l-mütevellî İmâmeyn-i Hümâmeyn -rahimehumallâhü te‘alâ-hazretleri katında lüzûmundan müfârık değildir deyû red ve teslîmden ibâ ve lüzûm-ı vakf-ı mezbûra kazâ iltimâsıyla tekrâr mürâfa‘a olduklarında, hâkim-i mûmâ-ileyh hazretleri dahi İmâmeyn-i Hümâmeyn kavl-i şerîfleri üzre vakf-ı mezbûrun lüzûmuna dahi hükm etmeğin min ba‘d vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım olup naks ve nakzına mecâl muhâl oldu fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm, cerâ zâlike ve hurrire fî gurreti şehri Rebî‘ilâhir li sene seb‘a ve semânîn ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Ahmed Efendi b. Ali [el-]İmâm, Mustafa Halîfe b. Mehmed Müezzin-i Molla Ahaveyn, Mehmed Halîfe b. Rıdvan Müezzin-i Mesih Paşa, Hasan Efendi b. Mehmed, Halil b. Mustafa, Mehmed b. Mustafa Müezzin, Süleyman Efendi imâm-ı Mesih Paşa, İmâm Ali Efendi, Ahmed Çelebi b. Yusuf, Osman Halîfe el-Müezzin, İbrahim Çelebi el-Müezzin.