İstanbul Mahkemesi 22 Numaralı Sicil (H. 1107-1108 / M. 1695-1697) cilt: 57, sayfa: 156 Hüküm no: 75 Orijinal metin no: [25a-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kara Hasan Ağa b. Oruc’a ait olup kardeşi Mühürdar Mehmed Efendi’nin zaptettiği bostanın varislere iadesi
Mahmiye-i İstanbul’da Na‘llımescid kurbünde İmâm Ali Çelebi mahallesi sükkânından olup bundan akdem vefât eden Kara Hasan Ağa b. Oruc b. Ahmed’in verâseti zevce-i metrûkesi Emine Hatun bt. Abdullah ile vâlidesi Fâtıma Hatun bt. Receb’e ve hîn-i fevtinde sagīr olup hâlâ sinn ve cüssesinin bulûğuna tahammülü olmağla bulûğunu i‘tirâf eden sulbî oğlu Mehmed Çelebi’ye ve sulbiye kızları diğer Emine Hatun ve Rahime ve diğer Fâtıma’ya münhasıra olup kable’l-kısme kızı mezbûre Fâtıma dahi fevt olup verâseti vâlidesi Rukiye Hatun bt. Abdullah ile li-ümmin karındaşı Zeyneb bt. Mustafa b. Abdullah ile ve li-ebeveyn er karındaşı mezbûr Mehmed Çelebi’ye ve li-ebin kız karındaşları mezbûretân diğer Emine ve Rahime’ye münhasıra olup kable’l-kısme mezbûre Zeyneb dahi fevt olup verâseti anası mezbûre Rukiye ile babası mezbûr Mustafa’ya münhasıra olup kable’l-kısme mezbûre Rahime dahi fevt olup verâseti zevci Mustafa b. Ali Ağa nâm sagīr ile vâlidesi Hatice bt. Abdullah nâm hatuna ve li-ümmin karındaşları Ahmed ve Hasan ibney Hüseyin Çelebi b. Hasan nâm sagīrlere münhasıra olup kable’l-kısme sagīr-i mezbûr Hasan dahi fevt olup verâseti babası mezbûr Hüseyin Çelebi ile vâlidesi mezbûre Hatice’ye münhasıra olup kable’l-kısme sagīr-i mezbûr Ahmed dahi fevt olup verâseti babası mezbûr Hüseyin Çelebi ile vâlidesi merkūme Hatice’ye münhasıra ve tashîh-i meseleleri bi-tarîkı’l-münâsahati’ş-şer‘iye on iki bin dokuz yüz altmış sehimden olup sihâm-ı mezbûreden bin altı yüz yirmi sehimi zevce-i mezbûre Emine Hatun’a ve iki bin yüz altmış sehimi vâlidesi mezbûre Fâtıma Hatun’a ve dört bin iki yüz seksen dört sehimi oğlu mezbûr Mehmed Çelebi’ye ve iki bin yüz kırk iki sehimi kızı merkūme Emine’ye ve dört yüz sekiz sehimi merkūme Rukiye’ye ve iki yüz dört sehimi merkūm Mustafa’ya ve bin yetmiş bir sehimi sagīr-i mezbûr Mustafa b. Ali Ağa’ya ve beş yüz doksan beş sehimi mezbûre Hatice’ye ve dört yüz yetmiş altı sehimi merkūm Hüseyin Çelebi’ye isâbet eylediği şer‘an zâhir ve müte‘ayyen oldukdan sonra mezbûrûn Mehmed Çelebi ve Hüseyin Çelebi ve Mustafa ve sagīr-i mezbûr Mustafa’nın babası ve velîsi merkūm Ali Ağa ve zâtlarını ma‘rifet-i şer‘iye ile ârifân Mustafa Çelebi b. Abdullah ve Abdullah Çelebi b. Abdurrahman ta‘rîfleriyle mu‘arrefât olan mezbûrât Emine ve Fâtıma ve diğer Emine ve Hatice ve Rukiye dîvân-ı hazret-i sadrazamîde
ma‘kūd meclis-i şer‘-i şerîf-i âlîde müteveffâ-yı evvel-i mezbûrun li-ebeveyn karındaşı Mühürdâr Mehmed Ağa nâm kimesne mahzarında herbiri üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip arsasının Istabl-ı âmire’ye senede bin akçe mukāta‘ası olup mahmiye-i mezbûrede Yenibahçe kurbünde vâki‘ bir tarafdan ba‘zen merhûm ve mağfûrun-leh İzzetî Şeyh Mehmed Efendi kerîmesi Safiye Hanım tasarrufunda olan bostan ve ba‘zen Hüseyin Efendi tasarrufunda olan bostan ve bir tarafdan ba‘zen tarîk-i âm ve ba‘zen müte’ehhilîn menâzili ve ba‘zen Ahmed Paşa Câmi‘-i şerîfi ve bir tarafdan Kırk odaları demekle ma‘rûf odalar ve bir tarafdan ba‘zen …?zâde mülkü ve ba‘zen Kul kethudâsı Süleyman Paşa bostanı ve ba‘zen tarîk-i âm ile mahdûd zât-ı eşcâr-ı müsmire ve gayrı müsmire ve üç su kuyusu ve iki dolab ve üç havuz ve bir mikdâr taş duvar ve iki bahçevân odasını müştemil bostanın ebniye ve eşcâr ve sâir müştemilâtı <> müteveffâ-yı evvel mezbûr Kara Hasan Ağa’nın ile’l-vefât mülk ve hakkı ve arsası taraf-ı mîrîden tefevvüz olunmağla taht-ı tasarrufunda olup ba‘de’l-vefât ebniye ve eşcâr ve müştemilâtı ırsen bize isâbet ve arsası evlâdı merkūmûna intikāl etmiş iken mezbûr Mühürdâr Mehmed Ağa zikrolunan bostana bi-gayr-ı hakkın vaz‘-ı yed etmekle mârrü’z-zikr bostanı mukaddemâ merkūm Mehmed Ağa’dan taleb ve da‘vâ eylediğimizde benim cihet-i deyn-i şer‘îden karındaşım mezbûr Kara Hasan Ağa zimmetinde ber-mûceb-i temessük altı bin sekiz yüz otuz guruş hakkım olup bin yüz iki senesi şehr-i Rebî‘ülevvel’i gurresinde mezbûr Hasan Ağa hayatında mârrü’z-zikr bostanın ebniye ve arsasını dört bin beş yüz guruşa bana bey‘ ve teslîm ben dahi iştirâ ve tesellüm eylediğimden sonra semen-i mezbûru deyn-i merkūmun ol mikdârına takās ben dahi mukāssa ve kabûl edip hatta mezbûr Hasan Ağa’nın fevtinden sonra sene-i mezbûre Şevvali’l-mükerrem’inin beşinci günü zikrolunan bostanı ber-vech-i muharrer bana bey‘ ve teslîm ve semeni[ni] deyn-i mezbûrun ol mikdârına takās eylediğini Davudpaşa Mahkemesi’nde nâibü’ş-şer‘ olan Yusuf Efendi huzûrunda vâlidesi mezbûr[e] Fâtıma Hatun’un zevci ve vekîli Karakaş Mustafa b. Mehmed muvâcehesinde Halil b. Zeynel ve Murad b. Nebi nâm kimesneler şehâdetleriyle isbât edip yedime hüccet dahi almışımdır deyü zikrolunan bostanı bize teslîmden imtinâ‘ edip [25b] lâkin deyn-i mezbûrun ve akd-i merkūmun kat‘a aslı olmayıp ve arsa-i mezbûr ber-vech-i muharrer arz-ı mîrî olmağla ebniye-i mezbûre ile ma‘an mülkiyet üzere bey‘ sahîh olmadığından gayrı ol târihde mezbûr Hasan Ağa taraf-ı Devlet-i aliyye’den sicn-i sultânîde mahbûs olup sicn-i mezkûrda mahbûsen fevt olduğundan mâ‘adâ şâhid ikāmet eyledim dediği kimesneleri İstanbul’da veyâhûd âhar diyârda bir mahâlde oldukları mezkûr olmayıp mekânları ve şahısları nâ-ma‘lûm olup ve mezbûr Hasan Ağa’nın hîn-i vefâtında biz diyâr-ı Mısır’da bulunmağla mezbûr Mehmed Ağa tezvîre sâlik olup vâlidesi mezbûre Fâtıma Hatun’un haber ve âgâhı yoğiken vasî nasbetdirip mezbûrenin zevci Karakaş mezbûr Mustafa vasî [ve] vekîl olmak üzere mahkeme-i mezbûreye varıp hîle ile hüccet tahrîr etdirip bize gadr murâd eylediğini bundan akdem rikâb-ı hümâyûna arzuhâl eylediğimizde husûs-ı mezbûr istînafen istimâ‘ ve icrâ-yı hak olunmak bâbında hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâb emr-i şerîf-i cihân-mutâ‘ ile mütevellî ta‘yîn buyruldukda biz dahi Âsitâne-i sa‘âdet’e Sadâret-i uzmâ ve vekâlet-i kübrâ kāimmakāmı olan düstûr-ı mükerrem Mustafa Paşa hazretleri huzûr-ı âlîlerinde ma‘kūd meclis-i şer‘-i hatîrde hâkim-i müşârün-ileyh huzûrunda mürâfa‘a-i şer‘ olup zikrolunan bostanı merkūm Mühürdâr Mehmed Ağa’dan taleb ve da‘vâ eylediğimizde ol dahi cevâbında bostan-ı mezbûru karındaşım mezbûr Hasan Ağa hayatında ber-vech-i muharrer bana bey‘ ve semeni[ni] deyn-i mezbûrun ol mikdârına takās etmişidi deyü iddi‘â ve mârrü’z-zikr hücceti ibrâz edip biz dahi bi’l-külliye inkâr eylediğimizde mezbûr Mehmed Ağa müdde‘âsına ikāmet-i beyyine için istimhâl etmekle ba‘de’l-imhâl bin yüz altı senesi şehr-i Rebî‘ülevvel’inden bizi husûs-ı mezbûrun aslını isbâta kādir olmadığından gayrı mazmûn-ı hüccet-i mezkûreyi dahi bir vechile isbâta kādir olmamişiken zikrolunan bostana ke’l-evvel bi-gayr-ı hakkın vaz‘-ı yed eder hâlâ suâl olunup kasr-ı yed ve bize teslîme tenbîh olunmak matlûbumuzdur dediklerinde gıbbe’s-suâl mezbûr Mehmed Ağa cevâbında karındaşım müteveffâ-yı mezbûr Kara Hasan Ağa zimmetinde ber-vech-i muharrer altı bin sekiz yüz otuz guruş hakkım olmağla mârrü’z-zikr bostanı dört bin beş yüz guruşa bana bey‘ ve teslîm ben dahi iştirâ ve tesellüm edip semeni olan meblağ-ı mezbûru deyn-i merkūmun ol mikdârına takās ben dahi mukāssa ve kabûl edip ba‘de’l-vefât ber-vech-i muharrer bey‘ ve takāsını târih-i mezbûrda mahkeme-i merkūmede nâib-i mezbûr huzûrunda mezbûrân Halil ve Murad şehâdetleriyle mezbûr Karakaş Mustafa muvâcehesinde isbât edip işbu hüccet tahrîr olunmuşidi deyicek gıbbe’l-istintâk ve’l-inkâr mezbûr Mehmed Ağa’dan husûs-ı mezbûr için ke’l-evvel beyyine taleb olundukda şâhidân-ı mezbûrânın mekânları ma‘lûmum değildir lâkin âhar şâhidlerim vardır ikāmet ederim deyü istimhâl etmekle tekrar iki ay mikdârı bi’d-defa‘ât târih-i kitâba gelince imhâl olunup mezbûr Mehmed Ağa husûs-ı mezbûrun aslını bir vechile beyâna kādir olmayıp ve mazmûn-ı hücceti dahi isbâtdan bi’l-külliye izhâr-ı acz ile istihlâf etmeğin fi’l-hakīka mûrisler müteveffâ-yı mezbûr Kara Hasan Ağa’nın cihet-i mezbûrdan mezkûr Mehmed Ağa’ya altı bin sekiz yüz otuz guruş deyni olduğunu bilmeyip ve bostan-ı mahdûd-ı mezbûru dört bin beş yüz guruşa mezbûr Hasan Ağa merkūm Mehmed Ağa’ya bey‘ ve teslîm ve semenini deyn-i mezbûrun ol mikdârına takās ol dahi mukāssa ve kabûl eylediğini bilmediklerine kesîrler olan mezbûrûndan herbirine yemîn teklîf olundukda alâ vefki’l-mesûl half billâhi’l-aliyyü’l-azîm etmeleriyle sagīr-i mezbûr Mustafa için mevkūfen ale’l-yemîn mûcebiyle zikrolunan bostandan kasr-ı yed ve verese-i mezbûrûna teslîme mezbûr Mehmed Ağa’ya tenbîh olunup mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.
Fi’l-yevmi’l-âşir min-Recebi’l-ferd li-sene seb‘a ve mie ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-erbâbü’t-tahrîr ve’l-kalem Mustafa Efendi Tezkire-i evvel, zübdetü ashâbi’t-tastîr ve’r-rakām Mehmed Efendi Tezkire-i sânî, fahrü’l-emâcid ve’l-a‘yân Yusuf Bey Ser-çavuşân, fahrü’l-a‘yân ve’l-ekfâ Muhzır el-Hâc Mehmed Ağa, fahrü’l-akrân Odabaşı Mustafa Ağa, fahrü’l-eşbâh el-Hâc Mehmed Ağa.
|