İstanbul Mahkemesi 22 Numaralı Sicil (H. 1107-1108 / M. 1695-1697) cilt: 57, sayfa: 252 Hüküm no: 160 Orijinal metin no: [53b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Musa b. İsmail’in vakfettiği evin kullanım hakkı kendilerine ait olduğu iddiasıyla Mehmed Efendi b. İsmail ile kardeşi Rukiye’nin iddialarını ispat etmeleriyle evin kendilerineteslim edildiği
Mahmiye-i İstanbul’da Ayasofya-i kebîr kurbünde İshak Paşa mahallesinde vâki‘ merhûm Musa b. İsmail nâm sahibü’l-hayrın vech-i âtî üzere evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı utekāsından ve zikri âtî vakfiye [vakfa] meşrûtün-leh olduğunu iddi‘â eden Dîvân-ı âlî kâtiblerinden işbu râfi‘u’l-kitâb Mehmed Efendi b. İsmail nâm kimesne dîvân-ı hazret-i sadrazamîde ma‘kūd meclis-i şer‘-i şerîf-i âlîde hâlâ mahalle-i mezbûrede imâm olup zikri câ’î vakfa hasbî mütevellî olan Ali Efendi b. Ahmed hazır iken mahmiye-i mezbûrede Molla Âşkī mahallesi sükkânından olup zikri âtî menzile vâzı‘u’l-yed idiği şühûd-ı udûlle sâbit ve zâhir olan Ali Efendi b. Mehmed mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip merhûm-ı mezbûr Musa hâl-i hayatında Defterhâne-i âmire’den muhrec işbu sûret-i vakfiye nâtıka olduğu üzere dokuz yüz elli sekiz senesinde zikrolunan İshak Paşa mahallesinde vâki‘ bir tarafdan imâm meşrûtası olan vakf menzil ve bir tarafdan el-Hâc Hasan mülkü ve bir tarafdan merhûm Abdullah Bâkī Bey vakfından olup Mehmed Ağa tasarrufunda olan menzil ve bir tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd dâhilen ve hâricen büyût-ı adîdeyi müştemil menzil yedinde mülk ve hakkı olduğu hâlde şer‘iyâtî Ahmed Efendi b. Abdullah huzûrunda vakf u habs ve tescîl-i şer‘î ve teslîm ile’l-mütevellî edip tasarrufunu evvelen nefsine ba‘dehû beyt-i vâhidini müdebberesi Şirin bt. Abdullah’a ve bâkī büyûtunu kendinin evlâdına ve evlâd-ı evlâdına neslen ba‘de neslin ba‘de’l-inkırâz cümlesini utekāsına ve evlâd-ı utekāsına ve evlâd-ı evlâd-ı utekāsına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı utekāsına sümme ve sümme ba‘de’l-inkırâz İshak Paşa mahallesinde imâm olanlara kendi rûhi’çün külle yevm birer sûre-i Yâsin-i şerîf tilâvet etmek üzere dilerse sâkin olup dilerse âhara îcâr etmek üzere şart ve ta‘yîn edip hâlâ kendinin evlâdı münkariz olup benim cedd-i a‘lâm Musa nâm kimesne vâkıf-ı mezbûrun mu‘takı olup ve ben ve li-ebeveyn kız karındaşım işbu hazır bi’l-meclis Rukiye nâm hatun mezbûr mu‘tak-ı Musa’nın kızı Râbia’nın sadrî oğlu İsmail’in sulbî evlâdı olmağla menzil-i mezbûr ber-mûceb-i şart-ı vâkıf hakk-ı meşrûtamız iken menzil-i mezbûr bizden mukaddem vâkıf-ı mezbûrun sulbiye kızı Neslî nâm hatunun şart-ı vâkıf üzere tasarrufunda olup mezbûre Nesli bilâ-veled fevt oldukda ben diyâr-ı Mısır’da ve mahmiye-i mezbûreye mesâfe-i ba‘îde olan sefer-i hümâyûnlarda bulunmağla mülâkāt müyesser olmayıp mezbûr Ali Efendi vâkıf-ı mezbûrun evlâdı ve utekāsı evlâdı münkariz olmak üzere menzil-i mezbûra ber-vech-i âtî bi-gayr-ı hakkın vâzı‘u’l-yed olmağın hâlen suâl olunup menzil-i mezbûrdan kasr-ı yed ve bize teslîme mezbûr Ali Efendi’ye tenbîh olunmak matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl mezbûr Ali Efendi cevâbında menzil-i mahdûd-ı mezbûrun şart-ı mezkûre üzere vakfiyetini ikrâr lâkin bin altmış beş senesinde vâkıf-ı mezbûr Musa’nın kendinin ve utekāsının evlâdı münkariz olup nevbet-i tasarruf ber-mûceb-i şart-ı vâkıf mahalle-i mezbûre imâmına gelip galle ve tevliyeti kendiye meşrûta olmak üzere târih-i mezbûrda mahalle-i mezbûrede imâm olan Ahmed Efendi b. Ali menzil-i mezbûru on iki bin akçe mu‘accele-i makbûza ve kendi takdîr eylediği senede yedi yüz yirmi akçe mukāta‘a ile zevcesi Fâtıma bt. Mahmud’a îcâr ve teslîm ol dahi istîcâr ve bin doksan senesine gelince zabtedip ebniye-i mevcûdesi kendi mülkü olmak üzere zevcem diğer Fâtıma bt. İbrahim’e altı yüz elli guruşa bey‘ ve arsasını bâ-izn-i mütevellî ferâğ ve tefvîz edip mezbûre diğer Fâtıma dahi iştirâ ve temellük ve tefevvüz ve kabûl ve bin doksan dört senesi Zilka‘deti’ş-şerîfe’sine gelince zabt u tasarruf edip fevt olmağla ebniye-i memlûkesi benimle sadrî oğlu İbrahim’e isâbet ve arsası müstakillen mezbûr İbrahim’e intikāl etmekle mezbûr İbrahim dahi arsa-i mezbûreyi bâ-izn-i mütevellî bana ferâğ ve tefvîz edip ben dahi tefevvüz ve kabûl etmekle vaz‘-ı yed ederim deyü müdde‘î-i mezbûr ile mezbûre Rukiye vâkıf-ı mezbûrun vech-i muharrer üzere evlâd-ı utekāsından olup ber-mûceb-i şart-ı vâkıf meşrûtün-leh olduklarını inkâr edicek müdde‘î-i mezbûrdan müdde‘âsına mutâbıka beyyine taleb olundukda udûl-i ahrâr-ı ricâl-i Müslimînden olup mahalle-i mezbûre sükkânından Mustafa Efendi b. Mehmed ve Müezzin Abdülbaki Çelebi b. İbrahim ve el-Hâc Mustafa Çelebi b. Hamza ve el-Hâc Ali b. Mahmud ve Mehmed Çelebi b. Osman Efendi ve Berber Halil Çelebi b. İbrahim [ve] Müezzin el-Hâc Ali b. Mahmud ve el-Hâc Mustafa b. Abdülbaki ve Hasan Ağa b. Abdülgaffar ve İbrahim Çelebi b. Nuh ve Hasan Ağa b. Ahmed ve Molla Mustafa b. Mehmed ve civârında vâki‘ Kabasakal Sinan Ağa mahallesi ahâlîsinden Abdurrahman Ağa b. Mustafa nâm kimesneler li-ecli’ş-şehâde meclis-i ma‘kūd-ı mezbûra hâzırûn olup isre’l-istişhâd [54a] fi’l-hakīka işbu müdde‘î-i mezbûr Mehmed Efendi ile kız karındaşı işbu mezbûre Rukiye’nin cedd-i a‘lâları mezbûr Musa vâkıf-ı mezbûr Musa b. İsmail’in kendi mu‘takıdır ve mezbûrân Mehmed Efendi ve Rukiye Hatun mu‘tak-ı mezbûr Musa’nın sulbiye kızı Râbia’nın sadrî oğlu İsmail’in sulbiye kızıdır bâlâda tahrîr olunan menzil-i mevkūf-ı mezbûr ber-mûceb-i şart-ı vâkıf mezbûrânın hakk-ı meşrûtalarıdır biz bu husûsa bu vech üzere şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyü herbirleri edâ-i şehâdet-i şer‘iye eylediklerinde şühûd-ı mezbûrûn sırren ve alenen ta‘dîl ve tezkiye olundukda şehâdetleri makbûle olmağın mûcebiyle ba‘de’l-hükm ve’t-tenbîh mezbûr Ali Efendi kendi tarafından asıl ve oğlu İbrahim tarafından husûs-ı âti’z-zikre vekîl olduğu mahmiye-i mezbûrede Çukur mahallede sâkin Mehmed Efendi b. Hasan ve Beyceğiz mahallesinde sâkin el-Hâc ( ) b. Abdullah şehâdetleriyle hasm-ı şer‘î-i câhid mahzarında şer‘an sâbit ve sübût-ı vekâletine hükm-i şer‘î lâhık oldukdan sonra meclis-i şer‘de mezbûrân Mehmed Efendi ve Rukiye Hatun mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip menzil-i mezbûru ber-vech-i muharrer hükm-i hâkimü’ş-şer‘le mezbûrân Mehmed Efendi ve Rukiye Hatun’a edâ ve teslîm onlar dahi yedinden ahz u kabz etmişler idi lâkin menzil-i mezbûra bizden mukaddem mutasarrıfe olan mezbûre Fâtıma Hatun bâ-izn-i mütevellî nefsi’çün binâ edip ba‘dehû semen-i ma‘lûma zevcem mezbûre diğer Fâtıma’ya bey‘ ol dahi iştirâ eylediği ebniye-i memlûke ve ba‘dehû zevcem mezbûre dahi kezâlik izn-i mütevellî nefsi’çün mâlıyla binâ etdiği ebniye-i ma‘lûme fevtinden sonra bi’l-irsi’ş-şer‘î bana ve oğlum müvekkil-i mezbûr İbrahim’e isâbet eylediğinden biz dahi kezâlik nefsimiz için mâlımız ile bâ-izn-i mütevellî ebniye-i ma‘lûme ihdâs etmişidik hâlâ menzil-i mahdûd-ı mezbûrda mevcûd olan bi’l-cümle ebniye-i memlûkemizin kal‘ı vakfa muzır olmağla kıymet-i şer‘iyesini mezbûrândan ba‘de’d-da‘vâ ve’l-münâza‘a vesâtat-ı muslihîn ile da‘vâ-yı mezbûremizden mezbûrân Mehmed Efendi ve Rukiye Hatun ile üç yüz guruş üzerine beynimizde akd-i müsâlaha olundukda biz dahi sulh-ı mezbûru kabûl ve bedel-i sulh olan meblağ-ı mezbûr üç yüz guruşu yedlerinden tamamen ahz u kabz edip menzil-i mezbûrun atîk ve cedîd bi’l-cümle ebniyesine ve arsa-i mevkūfesine müte‘allika âmmed-i de‘âvî ve mutâlebât ve eymân ve muhâsamâtdan asâleten ve vekâleten mezbûrân Mehmed Efendi ve Rukiye Hatun’un zimmetlerin ibrâ-i âmm-ı kātı‘ü’n-nizâ‘la ibrâ ve ıskāt eyledim min-ba‘d menzil-i mezbûra müte‘allika mezbûrân ile vechen mine’l-vücûh ve sebeben mine’l-esbâb da‘vâ ve nizâ‘ımız kalmadı dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.
Fi’l-yevmi’l-hâmis aşer min-şehri Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene [1]107
Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-erbâbü’t-tahrîr ve’l-kalem Tezkire-i evvel Mustafa Efendi, zübdetü ashâbi’t-tastîr ve’r-rakām Tezkireî-i sânî Mehmed Efendi, umdetü’l-eşbâh ve’l-a‘yân Yusuf Bey Ser-çavuşân, fahrü’l-akrân ve’l-ekfâ Muhzır Mehmed Ağa, fahrü’l-eşbâh Odabaşı Mustafa Ağa, umdetü erbâbü’t-tahrîr Mehmed Efendi, Mehmed Efendi vekîl-i defterdâr-ı sâbık, Receb Efendi b. İbrahim Nâib-i Kapan, İsmail Çelebi b. Mehmed, Mustafa Efendi b. Ahmed, Mustafa Çelebi b. Hasan, Abdullah Çelebi b. Mehmed, Mustafa Çelebi b. Mehmed, Mehmed Çelebi b. Mehmed.
Yevmü’l-isneyn fî 14 min-şehri Ramazani’l-mübârek sene 1107
|