.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 22 Numaralı Sicil (H. 1107-1108 / M. 1695-1697)
cilt: 57, sayfa: 610
Hüküm no: 469
Orijinal metin no: [156b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Sâbık gümrük emini Dilaver Ağa b. Abdullah mastaki sakızı alış-verişinden dolayı Anton’da alacağı olduğunu iddia etmişse de bunu ispatlayamadığı

Sâbıkā gümrük emîni olup hâlâ mahmiye-i İstanbul’da Topkapısı kurbünde Bâyezid mahallesinde sâkin Dilaver Ağa b. Abdullah nâm kimesne Dîvân-ı kāimmakām-ı hazret-i sadrazamîde ma‘kūd-ı meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde mahmiye-i mezbûrede Fenerkapısı kurbünde sâkin işbu râfi‘u’l-vesîka Anton v. Nikola nâm zimmî muvâcehesinde üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip bin yüz üç senesi Cumâdelûlâsı’nın on dördüncü gününden bir sene tamamına değin zabtetmek üzere gümrük emâneti taraf-ı mîrîden der-uhde ve iltizâm eylediğimde gümrük-i mezkûr mülhakātından cezîre-i Sakız’da sene-i mezbûrede taraf-ı mîrî için hâsıl olan üç yüz sandık mastaki sakızının nısfı olan yüz elli sandığını Süleyman ve el-Hâc Mustafa nâm kimesnelere semen-i ma‘lûme bey‘ ve teslîm eylediğimden sonra nısf-ı âharı olan yüz elli sandığın her bir sandığını elli dörder guruşa mezbûr Anton’a bey‘ ve mahâllinde kabzına mezbûru taslît edip ol dahi iştirâ ve kabûl ve semen-i mezbûrun dört bin guruşunu ben ber-vech-i peşîn yedinden ahz u kabz edip ve üç bin yirmi sekiz guruş ile Vefalı el-Hâc Mahmud Çavuş b. el-Hâc Sefer’i mezbûr Anton üzerine havâle edip ol dahi havâle-i mezbûreyi kabûl ve meblağ-ı mezbûr üç bin yüz yirmi sekiz guruşu min-ciheti’l-havâle mezbûr el-Hâc Mahmud Çavuş’a edâ ve teslîm edip ve zikrolunan yüz elli sandık mastaki sakızı şerîki ve vekîli olup cezîre-i mezbûrede sâkin Pandeli nâm zimmî yediyle mahâllinde tamamen ahz u kabz edip semen-i mezbûrdan dokuz yüz yetmiş iki guruş hakkım bâkī kalmışdır, hâlâ suâl olunup alıverilmesi matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl mezbûr Anton cevâbında ber-vech-i muharrer târih-i mezbûrda her bir sandık mastaki sakızı müdde‘î-i mezbûrdan elli dörder guruşa iştirâ ve kabûl etmiş idim, lâkin mukāta‘a-i mezbûrenin senesi üç yüz elli dört gün olup ve üç yüz elli dört günde taraf-ı mîrîye üç yüz dört sandık sakız hâsıl olmağın müdde‘î-i mezbûr Dilaver Ağa gümrük-i mezbûr emânetini bizim? ağadan üç yüz kırk bir gün zabteyledikde azl olunup yerine Ali Ağa b. Abdullah gümrük emîni olmağla kıste’l-yevm hesâbı üzere mezbûrun uhdesinde olan üç yüz kırk bir gün iki yüz doksan üç sandık sakıza isabet edip ve mezbûr Ali Ağa’nın tahvîl ve târihine geçen on üç gün on bir sandık sakız isâbet edip ol vechile mezbûr Dilaver Ağa’nın tahvîl ve târihine isâbet eden iki yüz doksan üç sandık sakızın yüz elli sandık sakızımı mukaddemâ mezbûrân Süleyman ve el-Hâc Mustafa’ya bey‘ ve teslîm mâ‘adâsı olan yüz kırk üç sandık sakızı kabza mezbûr Pandeli’yi tarafımdan vekîl eylediğimde ol dahi ba‘de kabûlü’l-vekâlet cezîre-i mezbûrede on bir sandık sakızı ahz u kabz edip semenleri olan cem‘an yedi bin yüz yirmi sekiz guruşun dört bin guruşunu ber-vech-i peşîn kendüye ve üç bin yüz yirmi sekiz guruşunu müdde‘î-i mezbûrun ihâlesiyle merkūm el-Hâc Mahmud Çavuş’a edâ etmiş idim, hatta müdde‘î-i mezbûr Dilaver Ağa zikrolunan sakızın yüz elli sandığını mezbûrân Süleyman ve el-Hâc Mustafa’ya ve mâ‘adâsını bana bey‘ edip yedine ma‘mûlün-bih temessük verdim, âhardan dahl olunmak îcâb etmez iken mezbûr Ali Ağa tarafından ve ba‘zı Efrenc tâifesi müdâhale edip gadr ve te‘addî ederler deyü bin yüz dört senesi Recebi’l-ferdi’nde Dîvân-ı hümâyûna arzuhâl eyledikde Hazîne-i âmirede mahfûz olan Haremeyn mukāta‘ası defterlerine nazar olundukda cezîre-i Sakız’da hâsıl olan mîrî sakız senede üç yüz dört sandık sakız olup emîn-i sâbık ile emîn-i lâhıkın hesâbları kıste’l-yevm hesâbı üzere olup minvâl-i meşrûh üzere emîn-i sâbıkā üç yüz kırk bir günde iki yüz doksan üç sandık sakız isâbet edip ve emîn-i lâhıka dahi on üç günde on bir sandık sakız isâbet eder deyü derkenâr olunup arz olundukda şer‘ ve kānûn üzere derkenârı mûcebince amel olunup kıste’l-yevm hesâbı üzere her birinin hisselerine isâbet eyleyen sakızı şer‘ ve kānûn üzere zabtetdirdip hilâf-ı şer‘ ve kānûn birbirlerine gadr ve te‘addî etdirilmemek bâbında işbu fermân-ı cihân-mutâ‘ dahi ihsân olunmuşdur deyü mazmûnu min-külli’l-vücûh takrîr-i meşrûhlarına muvâfık bir kıt‘a fermân-ı cihân-mutâ‘ ibrâz edip ziyâde-i mezbûreden sekiz sandık sakızı ber-vech-i muharrer kabzını inkâr edicek müdde‘î-i mezbûr Dilaver Ağa’dan müdde‘âsını mübeyyene beyyine taleb olundukda ityân-ı beyyine için istimhâl etmekle mehil-i şer‘î birle kirâren ve mirâren ba‘de’l-imhâl ityân-ı beyyineden [157a] bi’l-külliye ızhâr-ı acz edip tahlîfe dahi tâlib olmamağın mûcebiyle müdde‘î-i mezbûr Dilaver Ağa bilâ-beyyine bî-vech mu‘ârazadan men‘ olunup mâ-hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.

Fi’l-yevmi’l-âşir mine’l-Muharremi’l-harâm sene [1]108.

Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-emâcid ve’l-ekârim Mehmed Ağa Ser Çavuşân, Umdetü erbâbü’t-tahrîr ve’l-kalem Yusuf Efendi Tezkire-i evvel, Zübdetü ashâbi’t-tastîr ve’r-rakām Hâfız Efendi Tezkire-i sânî, Fahrü’l-eşbâh Mustafa Ağa Odabaşı, Fahrü’l-kuzât Mustafa Efendi nâib-i recül, Receb Efendi nâib-i kapan, Mehmed Çavuş b. Abdullah, el-Hâc Ali b. Abd, el-Hâc Ebûbekir b. Sinan, Mehmed Ağa Ser-muhzırân.