.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 22 Numaralı Sicil (H. 1107-1108 / M. 1695-1697)
cilt: 57, sayfa: 641
Hüküm no: 494
Orijinal metin no: [166a-3]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Vakıf ve mîrî gelirlerin düşmemesi için satılacak olan zahire ve eşyaların Ayasofya-i kebir vakfı olan balkapanından başka yerden tevzi edilmemesi

A‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn efdalü’l-fudalâi’l-müteverri‘în yenbû‘u’l-fazl ve’l-yakīn keşşâfü’l-müşkilâti’d-dîniye hallâlü’l-müdekkıkātü’l-ayniyye el-muhtas mezîd-i inâyeti’l-meliki’l-mu‘în hâlâ Anadolu kādıaskeri pâyesiyle İstanbul kadısı olan Mevlânâ ( ) -edâmallâhu te‘âlâ fezailehû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki, iftihârü’l-havâs ve’l-mukarrebîn muhtârü’l-izzü ve’l-mekîn mu‘temedü’l-mülûk ve’s-selâtîn bi’l-fi‘il Dârü’s-sa‘âdetim ağası olup hâlâ Haremeyn-i muhteremeyn evkāfı nâzırı olan el-Hâc Ali Ağa -dâme ulüvvühû- Dîvân-ı hümâyûnuma arz gönderip merhûm ve mağfûrun leh Ebulfeth Gāzi Sultân Mehmed Hân’ın -tâbe serâhu- Ayasofya-i kebîr câmi‘-i şerîfine vakf eylediği Balkapanı demekle ma‘rûf olan hâna kadîmden berü gelen bal ve Rumeli tarafından gelen yağ ve don yağı zeytin yağı ve penbe keten ve şeker ve kahve ve Trablus ve Urla ve Haleb ve İzmir sabunu ve pasdırma ve peynir ve fındık ve galebe taşı ve Eflak tuzu ve sâir eşyâ ve revâc olan zehâir kapan-ı mezbûrdan zabtolup matbah-ı âmireye lâzım oldukça İstanbul kadısı olanlar ma‘rifetiyle teslîm olunur iken hâlâ revâc olan beylikçiler mahzâ kendi intifâ‘lari’çün mîrî nâmıyla iskelelerde olan mahzenlerde zabtedip bir mikdârı matbah-ı âmireye ve mâ‘adâsını marde ile bakkāllara ve madrabazlara füruht edip kapan-ı mezbûra gelmemekle resm-i mîrîye kes ve noksan ve vakf-ı mezbûra küllî gadr olunmağla zikrolunan eşyâ ve zehâir kadîmü’l-eyyâmdan olageldiği vech üzere tüccâr tâifesi kapan-ı mezbûra getirip matbah-ı âmîreye lâzım oldukça olageldiği üzere kapandan verilip iskelelerde beylikçiler ve pazarbaşılar tevzî‘ ederler ise men‘ u def‘ olunup ve Yahûdî tâifesi peynir ve sâir eşyâları gelip bu bizim metâ‘ımızdır deyü sâir yerlerde tevzî‘ etmeleriyle cânib-i mîrîye ve vakf-ı şerîfe gadr-i küllî terettüb etdirilmekle zikrolunan zehâir geldikde kadîmden bal kapanına gelip hân-ı mezbûrda tevzî‘ olup âhar yerlerde tevzî‘ olunmayıp cânib-i mîrîye ve vakf-ı mezbûra gadr etdirilmemek üzere emr-i şerîf verildiği Haremeynü’ş-şerîfeyn muhâsebesinde mastûr ve mukayyed olup mûcebince amel olunmak lâzım iken hâlâ pazarbaşı ve eşyâ sahibi ve kantarcı olanlar hilâf-ı emr-i hümâyûn [166b] âhar yerlerde vezn ve tevzî‘ etmeleriyle resm-i vezne ve taraf-ı mîrîye gadr olunmağla mukaddemâ sâdır olan emr dahi mûcebince amel olunup zikrolunan zehâir mutlak hân-ı mezbûrda mu‘tâd-ı kadîm üzere vezn ve taksîm ve tevzî‘ olup pazarbaşılar ve eşyâ sahibi ve kantarcı hilâf-ı fermân-ı şerîf olagelmişe muhâlefet ve mu‘âraza etdirilmemek bâbında müceddeden emr-i şerîf-i âlîşânım verilmek recâsına i‘lâm etmeğin imdi mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur, buyurdum ki, hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi mukaddemâ hâlâ vârid olan evâmir-i şerîfenin mazmûn-ı mesfûruna mugāyir kimesneye bir dürlü vaz‘ ve tecâvüz etdirmeyesin, şöyle bilesin, alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.