.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738)
cilt: 21, sayfa: 116
Hüküm no: 55
Orijinal metin no: [16b-3]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Kavukçu esnafının kethüdâları Hacı Mehmed’den şikâyetleri

Allahü hasbî El-emru kemâ zükire fîh, harrerehu’l-fakīr ileyhi sübhânehû -azze şânühû- Kethüdâzâde Mehmed el-kadı bi Dâri’s-saltanati’l-aliyye -ufiye anhu- Kavukçu Mahrûse-i İstanbul’da kavukçu tâifesinin savb-ı şer‘den mansûb bir müstakil [ve] emîn kethüdâları olmayıp beynlerinde ittifâklarıyla ta‘yîn eyledikleri el-Hâc Mehmed nâm kimesne kethüdâ olduğu günden umûrları muhtel ve müşevveş olup hall ü akd ve tenfîz-i evâmirde tekâsülü mukarrer ve hâlâ sâdır olan fermân-ı âlîşân mantûku icrâda adem-i müsâra‘atı ve ba‘zı ehl-i hırfete cefâ ve gadrinden teşekkî olunmakla, hırfet-i mezbûreye savb-ı şer‘den bir emîn ve müstakil kethüdâ nasb ve ta‘yîn olunmak lâzım ü mühim ve hırfet-i mezbûre erbâbının muhtârları ve sâbıkan kethüdâları olan işbu sâhibü’l-kitâb el-Hâc Ali b. Mehmed kethüdâlık-ı mezbûr uhdesinden gelmeğe her vechile kādir ve pîr ve müstahık olduğunu hırfet-i mezbûre erbâbından olup zeyl-i kitâbda muharrerü’l-esâmî müslimîn ihbâr etmeleriyle, hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâb tûbâ-lehû ve hüsnü me’âb hazretleri dahi sâbıkan kethüdâ olan mezbûr el-Hâc Ali’yi hırfet-i mezbûre erbâbı üzerlerine savb-ı şer‘den kethüdâ nasb ve ta‘yîn ettiklerinde, ol dahi kabûl eyledikden sonra kavuğun iç tarafında kırak ta‘bîr olunur astardan bir parçadır cedîd ve pâk astar olsa beş tanesi bir akçeye olmak mümkün iken eski mülevves palaşdan? edip ve içine vaz‘ ettikleri penbe dahi eski penbeli ıslâh yâhud cedîd ile karışdırıp ve dikişler yine alçak ve kaba iplik ve sâir levâzım alçak olmağla başda ağır ve penbesi dahi bir hoş kavramayıp ve süzülmüş olmamakla birkaç gün giyildikde basılıp bir yanına eğilip ve bir dahi doğrulmayıp ıslâhı mümkün olmamakla kavuğu isti‘mâl eden kimesneler mutazarrır olmuşlardır ve kezâlik nisvân tâifesinin serpûşları dahi kalb ve redî olmağla onlar dahi mutazarrır olmuşlardır. Ba‘de’l-yevm gerek kavuk ve gerek serpûş kalb ve redî olmayıp vech-i meşrûh üzre a‘lâ dikilmek üzre kethüdâ-yı mezbûra kıbel-i şer‘den ba‘de’t-tenbîh kendi dahi râzı ve müte‘ahhid olmağın, mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’s-sânî ve’l-ışrîn min Şevvâli’l-mükerrem sene [1]138.


Şuhûdü’l-hâl: Ali Çelebi b. Hasan Yiğitbaşı, İsmail Ağa b. Hasan, İmâmzâde Ahmed Çelebi, el-Hâc İsmail İmâmzâde, Halebli Tahsin Çelebi.