.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738)
cilt: 21, sayfa: 293
Hüküm no: 211
Orijinal metin no: [62b-3]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Ketencilerden başka bazı pamuk iplikçileri ve sabuncuların da kına satabilecekleri

Ma‘rûz-ı dâ‘î-i devletleridir ki Mahmiye-i İstanbul’da Bahçekapısı kurbunda vâki‘ merhûm ve mağfûrun-lehâ Vâlide Sultân-ı Atîk câmi‘-i şerîfi akārâtından olup câmi‘-i mezbûr kurbunda vâki‘ sûk-ı Cedîd’de olan ketenci tâifesinin kethüdâları Ömer Ağa b. Hüseyin ve yiğitbaşıları el-Hâc Hasan b. Abdullah meclis-i şer‘de mahmiye-i mezbûrede Zindankapısı kurbunda olan penbe iplikçi ve sabuncu tâifesinden olan Mehmed b. Mehmed ve Mehmed b. Mustafa ve Hasan b. Halil ve Yusuf b. İbrahim ve Mehmed b. Ahmed ve Hüseyin b. İbrahim ve Mustafa b. Mehmed ve Ebûbekir b. Hasan ve sâirleri mahzarlarında, merhûme-i müşârün-ileyhâ sûk-ı mezbûru binâ ve inşâ eyledikde mahmiye-i mezbûreye gelen keten ve sabun sûk-ı mezbûrda bey‘ olunup hârice bey‘ ve şirâ olunmamak üzre hatt-ı hümâyûn-ı [63a] şevket-makrûn ile mu‘anven müte‘addid fermân-ı âlîler sâdır olmağla imtisâlen-leh biz Mısır cânibinden gelen hınnâyı iştirâ ve sûk-ı mezbûrda olan dükkânlarımızda narh-ı cârî üzre ibâdullâha bey‘ üzre olup mezbûrûn dahi penbe ipliği ve sabuncu olmalarıyla her biri kendi metâ‘larını dükkânlarında bey‘ ü şirâ edip her esnâf kendi metâ‘ını bey‘ ü şirâ ve âharın metâ‘ına müdâhale ve karışmamak üzre cümle beyninde nizâm verilip mûcebince fermân-ı âlîler dahi sâdır olmuşiken mezbûrûn bizim metâ‘ımız olup hâlâ Mısır cânibinden gelen hınnâyı hafiyyeten alıp der mahzen ve ihtikâr ve narh-ı cârîden ziyâde bahâ ile hilâf-ı fermân ve mugāyir-i nizâm bey‘ etmeleriyle, ibâdullâhı ızrâr ve sûk-ı mezbûrun ta‘tîline ve harâb olmasına bâ‘islerdir. Mezbûrlar kendilere mahsûs ve mu‘ayyen olan penbe ipliği ve sabunlarını bey‘ ü şirâ edip bizim metâ‘ımız olan hınnâya karışmayıp müdâhaleden men‘ ve nizâm-ı kadîmimiz icrâ olunmak matlûbumuzdur deyû teşekkî ve mazmûnları takrîr-i meşrûhlarına muvâfık fermân-ı âlîler ibrâz etmeleriyle, imtisâlen-leh hınnânın bey‘ ü şirâsı ketenci tâifesine mahsûs ve sûk-ı Cedîd’de bey‘ olunup âhar mahallerde bey‘i hilâf-ı fermân ve mugāyir-i nizâm olduğu bî-garaz müslimîn ihbârlarıyla müte‘ayyin olmağın, mûcebiyle herkes kendi metâ‘ına kanâ‘at edip ba‘de’l-yevm hınnânın bey‘ ü şirâsına karışmayıp hilâf-ı fermân ve mugāyir-i nizâm hınnâya müdâhale ve mu‘âraza etmemek üzre mezbûrûna tenbîh ve iplikçi ve sabuncu tâifelerine ba‘de’t-tenbîh, tâife-i mezbûreden olup merhûme Vâlide Sultânhamamı kapısında hınnâcı olan Kanbur el-Hâc Hasan kırk elli seneden beri, ba‘dehû oğlu Ebûbekir yirmi seneden beri mahall-i mezbûrda ancak hınnâcılık ile teşvîş ve her bâr narh-ı cârîye ri‘âyet üzre olup ve mahall-i mezbûrda hınnâcının lüzûmu olmağla mezbûr Ebûbekir’e kat‘â müdâhale olunmayıp izin verilip ve her hamam kapısında bir hınnâcının gāyet lüzûmu olmağla onlara dahi izin verilip ve sûk-ı Cedîd-i mezbûrda olan attârân tâifesi dahi Mısır metâ‘ı bey‘ etmeleriyle hınnâ bâyi‘inde dahi ketencilere müşterek olmalarıyla onlara dahi izin verilip gayrı yerlerde bey‘ olunmayıp ve a‘lâ hınnânın beher kıyyesini on iki akçeye ve evsat hınnânın beher vakıyyesini sekizer akçeye ibâdullâha bey‘ etmek üzre narh ve nizâm verilip bâ fermân-ı âlî cümleye tenbîh olunduğu tescîl-i şer‘î ve huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu. El-emru li men lehü’l-emr. Fî 15 Rebî‘ilevvel sene [1]139.