İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738) cilt: 21, sayfa: 300 Hüküm no: 219 Orijinal metin no: [65a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kuşçu Mehmed Ağa’nın Cebeci mahallesindeki selhanesinin kaldırılması
Akzâ kuzâtü’l-müslimîn evlâ vülâtü’l-muvahhidîn ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn râfi‘-i a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn vâris-i ulûmü’l-enbiyâ’i ve’l-mürselîn el-muhtas bi mezîdi inâyeti’l-meliki’l-Mu‘în, İstanbul ve Hâslar kadıları -zîdet fezâiluhümâ- ve iftihârü’l-ümerâ’i’l-ekâbir müstecmi‘u cemî‘i’l-me‘âlî ve’l-mefâhir el-muhtas bi mezîdi inâyeti’l-meliki’l-Kādir dergâh-ı mu‘allâm yeniçerileri ağası olan ( ) ağa -dâme ulüvvühû- tevkī‘ refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki sâdır olan fermân-ı âlîye imtisâlen mahmiye-i İstanbul’da Eğrikapı hâricinde münâza‘un-fîhâ olan mahalle varıp akd-i meclis-i şer‘-i şerîf olundukda Kuşçu Mehmed Ağa demekle ma‘rûf kimesne bâb-ı mezkûr hâricinde Cebecibaşı mahallesinde vâki‘ Harâmî Ahmed Paşa vakfından icâreteyn ile tasarrufunda olan menâzili mukaddemâ selhhâne etmekle müste’cirinin fısk u fesâdından ve zebh olunan ağnâmın ve dimâ-i fazalâtının râyiha-i kerîhasından mutazarrır ve müteezzîleriz deyû ahâlî-i mahalle teşekkî ettiklerinde, mahall-i mezbûr min ba‘d selhhâne olmayıp kömürhâne ve otlakhane etmek üzre merkūm Mehmed’in vekîli Ali [nâm] kimesne Hâslar mahkemesinde huzûr-ı şer‘de ta‘ahhüd eylediği i‘lâm ve zikr olunan selhhâne kat‘â ref‘ olunmak üzre otuz dört senesinde fermân-ı âlî sâdır oldukdan sonra dört gün mukaddem müfettiş-i evkāf tarafından bâ fermân-ı âlî keşf olundukda zikr olunan selhhâne müşrif-i harâb olmağla mezbûr Mehmed ta‘mîr murâd eyledikde ittisâlinde bostan-ı kebîr derûnunda kuyular hafr olunup kazûrâtı mahall-i mezkûra ilkā ve etrâfı taş duvar binâ olundukda kimesneye zararı yokdur deyû ihbâr olunup ba‘zı ashâb-ı ağrâzın hilâf-ı inhâ mümâna‘atlarına müsâ‘ade olunmayıp bî-vech mu‘ârazadan men‘ olunmaları i‘lâm olunmağın, mûcebince fermân-ı âlî sâdır ve lâkin ukūl-ı nâs mütefâvite olmağla sen ki İstanbul kadısı Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin huzûrunda dahi dâhil ve hâric-i sûrdan ba‘zı kimesneler zararı vardır deyip ve ba‘zıları zararı yokdur demeleriyle hakīkat-i hâl ehl-i vukūfdan suâl olundukda mahall-i mezbûr Eğrikapı maksimine karîb olmağla bostan-ı merkūm derûnunda zararını def‘ için hafr olunacak kuyuların mahalli suyun asıl lağımının yüksek tarafında vâki‘ ve mâbeyni otuz bir zirâ‘ olup ve arzı dahi rehâvet üzre olduğuna binâen suya neşf ve sirâyet edip ve makseme dönecek yerde suyun lağımı nefs-i selhhâneye muttasıl olmağla bu vechile zararı emr-i mukarrer olduğunu Hâssa su sâzırı el-Hâc Osman -zîde mecduhû- ve bölükbaşılarından yedi nefer müseccelü’l-esâmî kimesneler haber verdiklerinden mâ‘adâ mevâzi‘-i mezkûre mukaddemâ ashâb-ı kirâm hazerâtı zamânında vâki‘ olan muhâsara mevâzi‘i olduğundan gayrı belde-i tayyibenin Ebü’l-feth Sultân Mehmed Hân -tâbe serâhu- zamânında vâki‘ olan muhâsara ve feth-i tâmmı vaktinde dahi mahall-i ma‘reke ve kıtâl olduğu kütüb-i tevârîhde mastûr ve ma‘lûm-ı sıgār ve kibâr olmağla mekābir-i ehl-i îmân ve merâkıd-ı şühedâ olduğu bî-rayb ü mirâ olup ve zikr olunan kuyulara zebh olunan hayvânâtın dâimâ ve kazûrâtı ve fazalâtı ilkā olundukda ta‘affün edip râyiha-i kerîhasından ahâlî-i mahalle-i mezbûr ve civârında olan sâir mahallât ahâlîsi ve mârre müteezzî ve mutazarrırlar ve mûris-i emrâz-ı mühlike olduğu zâhir ve müte‘ayyin olmağla ol havâlîde olan sıgār u kibârdan olanlar mahall-i mezbûrda selhhâne ittihâzının adem-i münâsebetini i‘lâm ve ihbâr edip ve mukaddemâ dahi selhhâneler Yedikule hâricinde Ayasofya vakfı olan mahalle bâ fermân-ı âlî bi’l-külliye nakl ve âhar yerde îcâr ve ihdâs olunmamak üzre kat‘î evâmir-i aliyye sâdır olup bundan mâ‘adâ altı yanında Ayvansaray’a giden yolun sağ tarafında bir tarafı şişehâne ve bir tarafı mumhâne ve bir tarafı cidâr-ı hısn ve bir tarafı tarîk-i âm ile mahdûd tahmînen dokuz yüz zirâ‘ ve bir kebîr çitlenbik ağacını müştemil arsa kadîmden mekābir-i müslimîn olup ve hâlâ mezâr taşları mevcûd iken, ol mevâzi‘de bulunan çeyrekçi selhhâneleri tarafından mahall-i mezbûre ağıllar yapılıp, içinde koyun vaz‘ı ile mezâristânı telvîs edip ve odun yakdıkları mu‘âyene ve müşâhede olunmağın bu husûsun dahi ref‘i ve men‘i vâcibâtdan olmağla mezbûr Mehmed bundan akdem bâ fermân-ı âlî men‘ olunan sâlifü’z-zikr selhhânesini kemâ fi’l-evvel men‘ ve def‘ ve zikr olunan mezâristâna koyun vaz‘ edip odun yakanlar dahi men‘ ve zecr olunup ve ol havâlîde min ba‘d bu makūle âmme-i nâssa muzır nesne îcâd ve ihdâs olunmamak için sen ki İstanbul kadısı Mevlânâ Ebû Said Mehmed -zîde fezâiluhûsun- i‘lâm etmekle, i‘lâmın mûcebince selhhâne-i merkūm men‘-i küllî ile men‘ ve zikr olunan mezâristâna koyun vaz‘ olunmayıp ve hatab istif olunmayıp def‘ olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki ( ) vusûl [65b] buldukda, bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnu ile âmil olup hilâfına rızâ ve cevâz göstermeyesiz. Şöyle bilesiz, alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren [fî] evâsıtı Rebî‘ilevvel sene tis‘a ve selâsîn ve mi’e ve elf. Be makām-ı Kostantıniyye el-mahrûse.
|