İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738) cilt: 21, sayfa: 302 Hüküm no: 220 Orijinal metin no: [65b-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Mürekkepçiler esnafı nizamı
Akzâ kuzâtü’l-müslimîn evlâ vülâtü’l-muvahhidîn ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn râfi‘-i a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn vâris-i ulûmü’l-enbiyâ’i ve’l-mürselîn el-muhtas bi mezîdi inâyeti’l-meliki’l-Mu‘în, Mevlânâ İstanbul kadısı Mevlânâ Mehmed Said -zîdet fezâiluhû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki bundan akdem mürekkebçi tâifesinin mürekkeb nizâmı için akd-i meclis olunup pâk ve aslah işlemek üzre mürekkebçi tâifelerinin icmâ‘ ve ittifâklarına binâen karâr verilip a‘lâ mürekkebin beher vakıyyesi ikişer yüz akçeye olmak üzre ittifâk edip lâkin amele getirdiklerinde pâk ve a‘lâ olmayıp sahkı dahi noksan bulunmağla mukaddemâ üstâdları ve hattâtlar miyânında ve huzûr-ı şer‘de ma‘kūd olup karâr verilen şürûtu mürâ‘î olmadıklarından şürût-ı mezbûreyi bu mahalde zikr edip ve min ba‘d şart-ı âti’z-zikre mürâ‘ât olunup ve taraf-ı şer‘den mürekkeb ahvâlini bilir ve a‘lâsını fark eder ve amellerinde tekâsül ve adem-i tekâsüllerin temyîz eder hattâtlara tavsiye olunmak münâsib görülmekle eşher-i ashâb-ı fenn-i hat olan Mirahor imâmı es-Seyyid Abdullah ve Ömer Efendizâde Mehmed nezâretleriyle mâbeynlerinde müşâvere edip nezâret etmeleriyle, şürûta tâife-i mezbûr ri‘âyet ederlerse febihâ ve illâ mürâ‘ât-ı şürût etmeyip gerek sahkında ve gerek eczâda noksan ve tekâsül ederlerse ba‘de’t-tecrübe hâkimü’ş-şer‘a ifâde edip ekîd-i şedîd haklarından gelinmek üzre nizâm verilip ve şürût-ı mezkûre bu def‘a dahi kemâ yenbağī zikr olundukdan sonra on gün beher gün onar bin tokmak vurula [ve] tamâmen yüz bin tokmak eder ve rengi siyah ve bî-cirm ve dûde az gidip rahîs olmak için vicârı ola çam dûdesi şerbeti katılmayıp ve rengi boz ve haşûş olmayıp kâğıdda tahrîr olundukda hatt-ı mektûbun üzerine el ile hissolundukda ele aslâ bir cirm göstermeyip siyah ve cirmsiz müşâhede oluna hattâ imtihân olunup bir şişe içinde vaz‘ ve nerm ateşde tabh olunup eczâ-yı meshûkası zîrine rüsûb edip üzerinden zamkı ahz ve mâ’iyyeti dahi ahz ve altında olan mersûbu alındıkda eczânın sahkı ve keyfiyyet ve kemmiyeti ehline ma‘lûm olunur deyû eşher-i ashâb-ı fenn-i hat olan mûmâ-ileyhimâ es-Seyyid Abdullah ve Mehmed ile Sultân Mehmed Hân câmi‘-i şerîfi imâmı Mehmed ve Üskübî mahallesinde sâkin İsmail ve Âşık Paşa mahallesinde sâkin Mustafa ve diğer Mehmed ve Osman ve Cerrâhbaşı imâmı Şemseddin ve İbrahim Dede ve Mehmed -zîde ilmuhum-un icmâ‘ ve ittifâklarıyla on iki eczâ mürekkeb keyf ü kemminde noksan ve sahkı bâbında ihmâl ve tekâsül ve fütûr olunmamak şartıyla gāyet a‘le’l-a‘lâ olmak üzre beher vakıyyesine yüz akçe dahi zam olunup dört dirhem bir paraya beher kıyyesi üç yüz akçeye olmak üzre bir vakıyye zamk-ı arabî ve sekiz yüz dirhem dûde-i bezir ve on dirhem lâciverd ve sekiz dirhem sabır ve otuz dirhem rastık taşı ve yüz dirhem mazı ve yüz dirhem mersin yaprağı ve otuz dirhem aftimon ve yirmi beş dirhem zâc-ı Kıbrıs ve on beş dirhem nebât şekeri ve yirmi dirhem anzarut ve beş dirhem meyan balı olmak üzre karâr verilip ve fukarâ ve zu‘afâ için beher vakıyyesi ellişer akçeye olmak üzre harcî ta‘bîr olunur mürekkeb terkîbinden dahi bir vakıyye zamk ve seksen dirhem dûde-i çam sakızı ve yüz dirhem mazı ve yüz dirhem mersin yaprağı ve kırk dirhem aftimonu olup ve hâlâ mürekkebçi tâifesinin kethüdâ ve ihtiyârları Sultân Bayezid’de kethüdâ usta Osman ve usta Hasan ve usta İbrahim ve usta İsmail ve usta Ömer ve usta Ali ve diğer usta Ali ve Derviş Mehmed ve Dikilitaş’da usta Halil ve Sultân Selim’de usta Hüseyin ve usta Hasan ve usta el-Hâc Halil bu hüsn-i nizâmın mürâ‘âtına ta‘ahhüd ve birbirlerine kefîl oldukların i‘lâm etmekle, bu husûs hizmet-i mesâhif-i şerîfe ve kütüb-i ilm ile me’lûf olanlara medâr-ı i‘ânet-i azîm olmağla bu nizâm-ı müstahsen düstûrü’l-amel kılınıp, fîmâ ba‘d hilâfına cevâz gösterilmekden ziyâde ittikā olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki ( ) vusûl buldukda, bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnu ile âmil olup [66a] hilâfından ziyâde ihtirâz ve ictinâb eyleyesin. Şöyle bilesin, alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren [fî] evâsıtı Rebî‘ilevvel sene tis‘a ve selâsîn ve mi’e ve elf. Be makām-ı Kostantıniyye el-mahrûse.
|