.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738)
cilt: 21, sayfa: 325
Hüküm no: 242
Orijinal metin no: [72a-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Oturakçı esnafının terekeden müzayede ile alıp sattıkları saraç eşyasına saraçların karışmaması

Allahü hasbî El-emru kemâ fîhi, harrerehu’l-fakīr ileyhi sübhânehû azze şânühû Kethüdâzâde Mehmed el-kadı bi Dâri’s-saltanati’l-aliyye -ufiye anhu- Mahmiye-i İstanbul’da Sipâh sûku demekle ma‘rûf olan sûkda vâki‘ oturakçı tâifesinin kethüdâları olan el-Hâc Mehmed b. Mustafa ve ihtiyârlarından mütevellî el-Hâc Mustafa b. Abdullah ve el-Hâc Mehmed b. Mustafa ve es-Seyyid Eyyûb Ağa b. Abdullah ve Tirkeşçi Osman b. Yusuf ve el-Hâc Mehmed b. EbûBekir ve Mehmed b. Abdullah ve Receb b. Halil ve Solak el-Hâc İsmail b. Mehmed ve el-Hâc Ömer b. Mehmed ve Halil Ağa b. Mehmed nâm kimesneler ve sâirleri Dîvân-ı âlî’de huzûr-ı âlîlerinde ma‘kūd meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde, mahmiye-i mezbûrede merhûm Ebü’l-feth Sultân Mehmed Hân câmi‘-i şerîfi kurbunda olan Saraçhâne-i kebîr’de vâki‘ saraç tâifesinin kethüdâları el-Hâc Mehmed ve yiğitbaşıları Hüseyin ve sâirleri muvâcehelerinde her biri takrîr-i kelâm ve bast-ı merâm edip kadîmden bu âna gelince sûk-ı mezbûrda dükkânlarımızda bey‘ ü şirâ eylediğimiz eşyâ cemî‘ esnâfın emti‘aları olup bey‘ ü şirâlarımız müzâyede ile olmağın, sûk-ı mezbûre ekseriyâ mâl-ı meyyit gelip metrûkâtda her ne bulunursa ba‘de’l-müzâyede ragabât-ı nâs inkıtâ‘ından sonra iştirâ ve dükkânlarımıza vaz‘ ve tâlibi zuhûrunda füruht edip müsta‘mel ve köhne eğer ve ba‘zı saraç metâ‘ı için saraç tâifesi bey‘ ü şirâsı için bize mahsûsdur ve yedimizde fermânlarımız vardır deyû kadîme mugāyir te‘addî ve bu makūle her esnâfın metâ‘larının bey‘ ve şirâlarına mâni‘ olmak lâzım geldikde sûk-ı mezbûrun bi’l-külliye harâb ve mu‘attal olması mukarrer olduğunu ve kadîmü’l-eyyâmdan ilâ hâze’l-ân her esnâfın şeyleri müzâyede ile bey‘ ü şirâ oluna geldiğini bin yüz otuz üç senesinde Dîvân-ı âlî’ye arzuhâl eylediğimizde vech-i meşrûh üzre sûk-ı mezbûr ahâlîsinin bey‘ eyledikleri eşyâya saraç tâifesini kadîmden olugelene mugāyir ol vechile müdâhale ve te‘addî ve rencîde ve mümâna‘at ettirmeyip, men‘ ü def‘ olunmak bâbında yedimize işbu fermân-ı vâcibü’l-imtisâl ihsân olunmağın, nazar olunup mûcebince saraç tâifesinin te‘addîleri men‘ ve def‘ olunup yedimize vesîka i‘tâ olunmak matlûbumuzdur deyû bir kıt‘a emr-i şerîf-i vâcibü’l-imtisâl ibrâz ettiklerinde feth ve kırâat olundukda mazmûnu min külli’l-vücûh takrîr-i meşrûhlarına mutâbık bulunmağın, ber mûceb-i emr-i âlîşân mâl-ı meyyitden müzâyede ile alınan köhne ve müsta‘mel saraç metâ‘ına bî-vech mümâna‘at olunmamak üzre saraç tâifesi mezbûrûna ba‘de’t-tenbîh mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fî evâili şehri Rebî‘ilevvel sene tis‘a ve selâsîn ve mi’e ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Yusuf Beşe çukadâr, el-Hâc Ali Ağa sermuhzırân, Mustafa Efendi kâtib-i vekāyi, el-Hâc İbrahim b. Mehmed.