.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 44 Numaralı sicil (H. 1193-1194 / M. 1779-1780)
cilt: 78, sayfa: 168
Hüküm no: 137
Orijinal metin no: [40a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Ekmekçi Poli v. Doçeni’nin vârislerinin Eyüp’teki bir fırın ve iki değirmenin yedi hissesini müzâyede ile borçlu oldukları Muslı Beşe b. Cafer ve ortaklarına dört yüz guruşa sattıkları

Mübâya‘a-i habbâzân

Habbâz tâifesinden Çorbacı Poli v. Doçeni zimmînin verâseti zevcesi Marina bt. Espandoli Nasrâniye ile sulbî sagīr oğlu Eliço ve sulbiye kızları Evdoki ve Enano Nasrâniyelere münnhasıra ve tashîh-i meselesi otuz iki sehimden olup sihâm-ı mezbûreden dört sehmi mezbûre Marina Nasrâniyeye ve on dört sehmi oğlu mesfûr Eliço’ya ve yedişer sehmi kızları mesfûretân Evdoki ve Enano Nasrâniyelerden her birine isâbeti tahakkukundan sonra mesfûre Marina Nasrâniye kendi tarafından asâleten ve sagīr oğlu mesfûr Eliço’nun tesviye-i umûruna vasiye-i mansûbu olmağla vesâyeten ve mesfûretân Evdoki ve Enano taraflarından vekîl olduğu şahıslarını ârifân olan Receb Beşe b. Osman ve Yanko v. Miho şehâdetleriyle sâbit olmağla vekâleten meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde işbu bâ‘isü’l-kitâb Muslı Beşe b. Cafer ve Hasan Beşe b. Hüseyin ve şerîki Novak v. Petko ve İstanko v. Piko muvâcehelerinde bi’l-asâle ve bi’l-vesâye ve bi’l-vekâle ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip işbu akd-i âti’z-zikrin sudûruna değin mûrisimiz hâlik-i mesfûrun yedinde mülk ve hakkı olup mezbûrlara dahi hınta bahâsından bin iki yüz guruş deyni olduğu vech-i şer‘î üzere sâbit olup ve düyûn-i müsbete-i mezkûresini edâya zikri âtî gedik ta‘bîr olunur âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmesinden gayrı ism-i mâl ıtlâk olunur asla nesnesi olmadığından âlât-ı mezkûrenin edâ-i deyn-i mezkûr içün âlât-ı ma‘lûme-i mezkûresinin bi’l-izni’ş-şer‘î bey‘i iktizâ etmekle, medîne-i Ebâ Eyyûb-i Ensârî ‒radıye anhü Rabbühü’l-Bârî‒’de vâki‘ Nişancılar fırını demekle ma‘rûf bir bâb ekmekçi fırını ve ona merbût ittisâlinde vâki‘ on altı sehim i‘tibâr olunup dört horoslu bir bâb değirmen ile kezâlik fırın-ı mezkûra merbût Yeni Çeşme nâm mahâlde kâin on iki sehim i‘tibâr olunup cem‘an yirmi sekiz re’s bargirden mutasarrıf olduğu yedi re’s bargir ve yedi re’s bargire isâbet eden sâir âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmeyi Kapan-ı dakīk’de lede’l-müzâyede bin dört yüz guruşda mezbûrlar üzerlerinde karâr etmekle, zikrolunan yedi re’s bargirleri isâbet eden âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmesiyle tarafeynden îcâb ve kabûlü hâvî şürût-ı müfsideden ve muvâza‘adan ârî bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ve safka-i vâhide ile karâr-dâdesi olan olup el-yevm mislinden ezyed idüği ihbâr olunan bin dört yüz guruşa mezbûrûn Muslı Beşe ve Hasan Beşe ve Novak ve İstanko’ya bi’l-asâle ve bi’l-vesâye ve bi’l-vekâle bey‘ ve temlîk ve teslîm eylediğimde, onlar dahi ber-vech-i muharrer iştirâ ve temellük ve tesellüm ve kabz ve kabûl edip semeni olan meblağ-ı mezkûrun bin iki yüz guruşunu deyn-i mezkûrun ol mikdârına takās ve mahsûb eylediğimde, onlar dahi ber-vech-i muharrer mukāssa ve kabûl ve bâkīsi olan iki yüz guruşu yedlerinden bi’t-tamam ve’l-kemâl ahz ü kabz edip bey‘-i mezkûrun tağrîr ve gabnine ve gedik husûsuna müte‘allika âmme-i de‘âvî ve mutâlebât ve kâffe-i eymân ve muhâsamâtdan mezbûrûn Muslı Beşe ve Hasan Beşe ve Novak ve İstanko’nun zimmetlerini ibrâ-i âm ile ibrâ ve ıskāt eylediğimde, onlar dahi ber-vech-i muharrer ibrâ-i mezkûru kabûl [ve] sâlifü’l-beyân yedi sehim hisse-i şâyi‘ada benim ve vasîsi olduğum mesfûr Eliço ile vekîlleri olduğum mesfûretân Evdoki ve ve Enano Nasrâniyelerin asla ve kat‘â alâka ve medhalleri kalmayup mezbûrûn Muslı Beşe ve Hasan Beşe ve Novak ve İstanko’nun mülk-i müşterâları ve [hakk-ı] sırfları olmuşdur, keyfe mâ yeşâ’ûn ve yahtârûn mutasarrıflar olsun dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.

Fî 6 min-Cumâdelûlâ sene [1]194.

Şuhûdü’l-hâl: Habbâz[ân] Kethudâsı İsmail Ağa, Yiğitbaşı es-Seyyid Mehmed Emin, Sayıcı Molla Osman, es-Seyyid Mehmed Said Ağa, el-Hâc Ahmed Ağa, Mikail v. İstefan, Vartan v. Tomas, Serkiz v. Aleksan, Bedros v. Begos.