.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 78 Numaralı Sicil (H. 1216-1217 / M. 1801-1803)
cilt: 82, sayfa: 377
Hüküm no: 438
Orijinal metin no: [63a-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


İstanbul Odunkapısındaki peynirciler ile bakkalların peynir nizamına dair

Odunkapısı peynircileri ile bakkālânın peynir nizâmı

Ma‘rûz

Âsitâne-i aliyyede vâki‘ bakkāl esnâfının zikri âtî husûsu istirhâm bâbında takdîm eyledikleri arzuhâlleri bâlâsına işbu arzuhâl ve derkenâra nazar ve tarefeyni huzûrunuza ihzâr ve istintak ve nizâmlarına muvâfık ve ibâdullâha hayırlı ve enfa‘ sûret nedir ve bakkālânın bu vechile istid‘âlarında bir gûnâ hîle ve fesâd ve şâibeleri var mıdır yok mudur erbâb-ı vukūfdandahi sırren ve alenen gereği gibi tahkīk ve iktizâsını tafsîlen i‘lâm eyleyesiz deyü bu dâ‘îlerine hitâben sâdır olan musahhah fermân-ı âlîşâna imtisâlen bakkāl esnâfının usta başıları Zahraki ve Aleksi ve Nikola ve Dimitri ve Anderiko ve Tarkanus ve Kabasakal Yorgi ve İsak ve Tegofilos ve kabz-ı mal Luka ve Yazıcı Nikola vesâir söz sâhibleri meclis-i şer‘a götürülüp odun kapısı tüccârının kethüdâları Hasan Ağa ve ustalarından Peynirci Ali Ağa ve Bakkāl Mehmed ve Kabasakal Halil ve Derviş Ahmed ve Ali ve Abdurrahman ve Ahmed ve Mehmed Yazıcı ve Ahmed Yazıcı ve Kıvâmlıoğlu Hacı Mehmed ve Derviş Ömer Yazıcı ve Alaybeyi oğlu Mehmed Yazıcı ve Halil Usta ve Çamurcu Mehmed ve Ellialtı Hasan ve Hacı Osman oğlu es-Seyyid Ömer ve Tulumbacı es-Seyyid Hasan ve Tokâdî Mehmed ve Alâiyyelizâde Molla Mustafa ve Seyyid Ahmed Yazıcı ve Ömer Yazıcı vesâir söz sâhibleri ile bakkāl tâifesinin pazarbaşı vekîli Ahmed ve manav tâifesinin pazarbaşı vekîli Hâfız İsmail Efendi hâzır oldukları hâlde evvelâ bakkāl tâifesi istintak olundukda taşradan Âsitâne’ye tüccârın getirdikleri envâ‘-ı kaşkaval ve envâ‘-ı tulum peyniri bizim yedimizde olan bâlâsı hatt-ı hümâyûn ile mu‘anven bir kıt‘a fermân-ı âlî nâtık olduğu üzere emti‘a-i mahsûsamızdan olup bey‘i bize mahsûs iken odun kapılı merkūmun zikr olunan envâ‘-ı peyniri tüccârdan iştirâ ve bizim gibi ibâdullâha bey‘ edip nizâmımızın ihtilâline bâ‘is bâdi olmağla suâl olunup fîmâ ba‘d odun kapılı merkūmun kat‘an envâ‘-ı peyniri iştirâ etmeyip biz tüccârdan iştirâ ve narh-ı cârisi üzere bey‘ edip fermân-ı âlînin muktezâsı icrâ olunmak murâdımızdır dediklerinde sâniyen odunkapılı merkūmun istintak olundukda cevâblarında zikr olunan envâ‘-ı peynirin kadîmü’l-eyyâmdan beri ekserimiz tüccârı olup taşrada şerîklerimiz olmağla dâimâ biz ve âhar tüccârlar Âsitâneye celb küfeci ve pazarcı ve ibâdullâha bey‘ edip ol vechile bir sınıfa mahsûs emti‘adan olmayıp her kim dilerse iştirâ ede gelip hatta zikr olunan envâ‘-ı peynir kıbel-i şer‘den beher sene es‘ârı için tarefeyn pazarbaşıları yedlerine verilen muvarrah ve mümzâ narh tezkirelerinde mezkûr olup bakkālân tâifesi merkūmun zikr olunan envâ‘-ı peyniri kendilere mahsûs kılıp tüccârdan iştirâ ve ihtifâ ve gallâsı zuhûrunda birkaç kat za‘afıyla ibâdullâha bey‘-birle rahnedâr etmek murâdları olduğundan mâ‘adâ bakkālân tâifesi terkaşkaval ve câir ve dil peynirleri bize mahsûsdur deyü istid‘âlarına şer‘-i şerîf-i mutahharaya ve taşradan gelen cemî‘-i eşyâda ref‘-i inhisâr-ı bey‘ şirâ-yı hâvî şerefrîz-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı azamet-makrûn mazmûnuna tatbîk ile iltifât olunmayıp mûcebiyle bî-vech mu‘ârazaları men‘ olunmuşdu deyü bin iki yüz on dört senesi Zilhiccesinin yirmi sekizinci günü târihiyle muvarrah bir kıt‘a fermân-ı âlîşân ibrâz ve husûs-ı mezkûr erbâb-ı vukūfdan sırren dahi tecessüs olundukda envâ‘-ı peyniri bakkāl tâifesi kendiye tahsis mahsûs kılıp mâl-ı tüccârı nesîe’ten iştirâ ve semenlerini inkâr ile telef ve ızâ‘at ve iştirâ eyledikleri peyniri dahi ketm ve ihfâ ve hafiyyeten birkaç kat za‘afıyla bey‘ ve âharda bulunmamak ibâdullâha zarar ve muzâyakalarına bâ‘is ve bu vechile da‘vâ-yı mezkûrelerinde şâibe-i fesâd olduğu zâhir ve inhisâr-ı bey‘ [u] şirâ câiz olmayıp hatt-ı hümâyûna dahi mugāyir olduğundan mâ‘adâ eşyâ-i mezkûrenin bakkāl esnâfına tahsîsi kıllet ve gallâsına bâdi ve tüccâr-ı merkūmun ve ibâdullâha gadr ve hasâra mü’eddî olduğu ma‘lûm-ı devletleri buyruldukda fîmâ ba‘d tüccârın taşradan getirdikleri kaşkaval ve tulum ve envâ‘-ı peyniri bakkāl ve odun kapılı ve pazarcı vesâir ibâdullâha bey‘ ve tarefeyn pazarbaşı ma‘rifetleriyle esnâflarına tevzî‘ ve taksîm ve narh-ı cârisi üzere ibâdullâha bey‘ eylemeleri için fermân-ı âlîleri sudûru yâhud bakkāl tâifesine mutlak tahsîs ile fermân-ı âlî [63b] leri sudûru kangı tarafa irâde-i aliyye ta‘alluk buyrulması husûsu re’y-i âlilerine menût olduğu takrîr-i dâ‘îleriyle savb-ı vâlâ-yı âsafânelerine ifâde olundukda bâlâsına tarefeyni tekrar huzûrunuza celble Dersaadet’e vârid olan ecnâs-ı peynirden sülüsânını bakkāllar iştirâ ve ibâdullâha narh-ı cârisi üzere füruht etmelerini tenbîh ve sülüsânını dahi odun kapılı ve küfeciler alıp kezâlik onlar dahi narh-ı cârisi üzere ibâdullâha satıp tarefeynden her kim aldığı peyniri narhdan ziyâdeye satmak fikriyle ketm ve ihtifâya cesâret ederse cezâsı tertîb olunacağını gûş-ı hûşlarına ilkā ve bu vechile nizâma rabt ve sûret-i râbıta ve nizâmını huzûrumuza i‘lâma mübâderet eyleyesiz deyü sahh-ı âlî ile muvaşşah sâdır olan fermân-ı celîlü’ş-şâna imtisâlen tarefeyni tekrar meclis-i şer‘a ihzâr ve fermân-ı âlîşân muvâcehelerinde feth ve kırâet ve mazmûn-ı münîfi gûş-ı hûşlarına ilkā olundukda onlar dahi sem‘an ve tâ‘aten merâsimini ba‘de’l-edâ fîmâ ba‘d Âsitâne-i aliyyeye vârid olan ecnâs-ı peyniri vech-i meşrûh üzere pazarbaşıları ma‘rifetiyle tüccârdan iştirâ ve narh-ı cârisi üzere bilâ-ketm ve ihfâ ibâdullâha bey‘e ta‘ahhüd ve hilâfı hareket eder olur ise tedîb ve tertîb-i cezâlarına tarefeynden her biri râzılar olup bu vechile sûret-i râbıtaya bend olunup ve işbu nizâm-ı müstahsene düstûrü’l-amel tutulmak için bir kıt‘a fermân-ı âlîşân istirhâm eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.

Fî-12 min Ca sene [1]217