İstanbul Mahkemesi 78 Numaralı Sicil (H. 1216-1217 / M. 1801-1803) cilt: 82, sayfa: 411 Hüküm no: 481 Orijinal metin no: [69b-5] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
İstanbul’daki peştamâlci esnafının nizamı
Peştemâlci esnâfına dâir i‘lâm
Ma‘rûz
Dârü’s-sa‘âdeti’ş-şerîfe ağası hazretlerinin nezâretlerinde âsûde evkāfdan Hüdâvendigâr-ı esbak merhûm ve mağfûrun leh cennet-mekân Sultan Ahmed Hân —tâbe serâhunun— saray-ı hümâyûnda vâki‘ kitâbhâne-i Celîleleri vakfı musakkafâtından İstanbul’da Fazlıpaşa Sarayında ve mahâll-i sâirede ham iplik peştemali nesc eden peştemalci esnâfına mülhak ashâb-ı arzuhâl ham alaca ve satrancı ustalarından Ohan v. Mardıros ve Sahak ve Haçador ve Begos ve diğer Haçador ve Manok ve Sanan ve Abraham ve Semaven ve Nikagos ve Aleksan ve Kirkor ve âhar Kirkor vesâir mazbûtü’l-esâmî zimmîler bi’l-ma‘iyye rü’yete me’mur Haremeyni’ş-şerîfeyn müfettişi müderrisîn-i kirâmdan Faziletlü Mehmed Atâullah Efendi ile akd olunan meclis-i şer‘-i münîrde zikr olunan peştemalci esnâfının kethüdâsı el-Hâc Mustafa hâzır olduğu hâlde derûnu arzûhâlde mezkûr bogasi esnâfının kethüdâsı Şükür Ahmed ile zimmî ustalarından yiğitbaşı Aleksan ve Bedros ve Kerih ve İstefan ve Artin ve Cor Markar ve Begos ve Toros nâm zimmîler muvâcehelerinde hâmiş-i arzuhâlde derkenâr olunup işbu yedimizde olan tuğra-yı garrâ ile mu‘anven emr-i âlîşân nâtık olduğu üzere biz saray-ı mezbûrda ve mahâll-i sâirede olan kârhânelerimizde alaca sacı? olup zikri murûr eden peştemalci esnâfına mülhak olmamızla ham alaca ve envâ‘ından satrancı ve beyaz usta alaca bohça ve alaca kuşak nesc etmek bize mahsûs ve peştemalci esnâfıyla işleyip mahsûsiyet iddi‘âsı etmemeğe müte‘ahhide ve bogasıcı esnâfı ile mukaddemâ bi’d-defa‘ât lede’l-murâfa‘a esnâflarına mülhak olduğumuzu iddi‘â ve yedlerinde sened olmadığından mu‘ârazadan men‘ olunduklarından mâ‘adâ mâ-takaddümden beri beynimizde câri olan nizâm-ı kadîmimiz san‘at-ı mezkûrede üstâda varıp hizmet ve tekmîl-i san‘at edip kethüdâ ve yiğitbaşı ve ustalar ma‘rifetleriyle pîr-perver olup başka çıkmadıkça san‘atımıza müdâhale olunmak îcâb etmez iken san‘atta alâkası olmayan hâmdest ve mechûlü’l-ahvâl olan kimesneler merkūmdan bogasıcı ustalarına istinâden kendi kârlarına kanâ‘at etmeyip tama‘-ı hâme teba‘iyyet ile kalb ve redî ve taklîd olarak mârru’z--zikr [70a] ham alaca ve envâ‘ından satrancı ve beyaz üstüne alaca bohça ve alaca kuşağı ve hufyeten nesc ve gāli bahâ ile ibâdullâha bey‘ ve füruht edip ol vechile ibâdullâhı ızrâr ettiklerinden gayrı beynimizde olan nizâm-ı kadîmimizin ihtilâline bâdi ve ibâdullâhın mağbûn olmalarına müeddî ve vakf-ı müşârun-ileyh kârhânelerinin ta‘tiline bâ‘is olacağı bedîdâr olmağla bogasıcı esnâfı mezbûrûnun bu makūle hilâf-ı emr-i âlî ve mugāyir-i nizâm-ı mer‘î hareketleri men‘ ü def‘ olunmak matlûbumuzdur dediklerinde bogasıcı esnâfı merkūmûn cevâblarında müdde‘ûn-ı mezbûrûnun yedlerinde olan emr-i celîlü’ş-şânın mazmûn-ı münîfi ve beynlerinde mâ-takaddümden beri nizâmları vech-i muharrer üzere câri olageldiğini ikrâr u i‘tirâf edip lâkin müdde‘ûn-ı merkūmûn dahi bizim san‘atımıza taklîden bogası envâ‘ı ve çine tülbenti ve astar nesc ederler imiş deyü beynlerinde ba‘de’l-münâza‘a beynleri tevfîk ve ıslâh olunup fîmâ ba‘d kemâ-fi’s-sâbık alacacı ve peştemalci esnâfı mezbûrûnun san‘atlarından olan peştamâl ve havlu ve silecek ve makreme ve ham alaca envâ‘ından satrancı ve beyaz üstüne alaca boğça ve alaca kuşağı nesc edip ve bogasıcı esnâfı merkūmûn dahi kezâlik san‘atlarından olan bogasî envâ‘ı ve çine tülbenti ve astar nesc edip her biri vech-i meşrûh üzere ibâdullâha bey‘ eyleyip ehadühümâ âharın san‘atına müdâhale etmemek üzere tarefeynden her biri müte‘ahhid olup ve eğer hilâf-ı ahd hareket ederler ise ma‘rifet-i şer‘ ve kethüdâları ma‘rifetleriyle tedîbât-ı lâyıkaları icrâsına râzılar olmalarıyla tarefeynin vech-i meşrûh üzere ta‘ahhüdleri ke’l-evvel beynlerinde düstûrü’l-amel tutulması için yedlerinde olan emr-i âlînin istihkâmını hâvi tuğra-yı garrâ ile mu‘anven bir kıt‘a emr-i âlîşân inâyet ve ihsân buyrulmak bâbında istid‘â ve istirhâm eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.
Fî-5 Receb sene [1]217
|