|
İstanbul Mahkemesi 94 Numaralı Sicil (H. 1222-1223 / M. 1807-1809) cilt: 85, sayfa: 292 Hüküm no: 263 Orijinal metin no: [35a-3] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Pabuçcu esnafının imal ettikleri eşyaların dikici esnafı tarafından imal olunmaması
Vefâ Hanı’nda dikici esnâfına dâir
Ma‘rûz
Dârü’s-sa‘âdeti’ş-şerîfe Ağası nezâretlerinde âsûde evkāfdan Hudâvendigâr-ı sâbık vâlidesi merhûme ve mağfûrun-lehâ Mihrişah Sultan -tâbe serâhâ- evkāfından İstanbul’da Vefa Hanı demekle arîf bir bâb handa beher şehr iki yüz guruş icâre-i vâhide ile müstecir olup re‘âyânın giydikleri siyâh ve kırmızı ve lök sahtiyândan pabûş i‘mâli kendülere mahsûs olan dikici esnâfının Yiğitbaşıları Bogos ve ustalarından Minas ve İstefan ve Haçador ve Serkiz ve Anton ve Rafayel ve sâir bi’l-cümle altmış nefer ustalar meclis-i şer‘-i münîrde dikicibaşı es-Seyyid el-Hâc Osman Ağa ve Başyiğitbaşı es-Seyyid Ömer Usta hâzır oldukları hâlde Âsitâne-i aliyye ve Bilâd-ı selâse’de vâki‘ sarı pabûş tasnî‘ eder esnâfının köşe ustalarından Agob ve Vartan ve Serkiz ve Anparsun ve Zarok ve Sava ve Ağya ve Tarandafil ve Asvador ve Bedros ve Minas ve Artin ve Bıdık ve Pelik ve Karanfiloğlu Bağdisar ve Mardıros ve sâirleri muvâcehelerinde biz zikr olunan handa icâre-i vâhide ile müste’cir olup işbu yedimizde olan bâlâları mübârek hatt-ı hümâyûn ile müzeyyen sene-i sâbıkā Zilhiccesi târihiyle müverrah başka başka iki kıt‘a fermân-ı âlî-şân nâtık olduğu üzere kâffe-i re‘âyânın giydikleri kırmızı ve siyâh ve lök sahtiyândan pabûş i‘mâli zikr olunan Vefa Hanı’nda vakf-ı müşârün-ileyhânın müsteciri olmamızla bizlere mahsûs olduğundan mâ‘adâ mersûmûn kadîmü’l-eyyâmdan berü sarı Pabûş i‘mâliyle melûf olup kırmızı ve siyâh ve lök sahtiyândan pabûş i‘mâl etmeyip husûs-ı mezkûrda hâm-dest olmalarıyla i‘mâl eyledikleri pabûş [35b] kalb ve redî olmağla ibâdullâhın mağbûn ve bizim nizâm-ı intizâmımıza muhil ve hem vakf-ı müşârün-ileyhânın harâbiyetine bâ‘is bir keyfiyet olmağla tarafeynden her birimiz âharın metâ‘ına müdâhale ve işlemeyip şurût-ı mezkûremize ri‘âyet ve her birimiz san‘atımıza kanâ‘at üzere iken işbu sarı pabûş i‘mâl eden dikici esnâfı mersûmûn kendi emti‘alarına kanâ‘at etmeyip hilâf-ı hatt-ı hümâyûn ve mugāyir-i de’b-i kadîm bizim i‘mâl eylediğimiz emti‘amızı i‘mâl ile şurût-ı nizâmımızın muhtel ve müşevveş olmasına bâ‘is ü bâdî olmalarıyla suâl olunup bâ-hatt-ı hümâyûn verilen nizâma ri‘âyet edip bizlere mahsûs olan emti‘a-i mezkûreyi i‘mâl eden kimesnelere mazmûn-ı hatt-ı hümâyûn tefhîm ve gûş-ı hûşlarına ilkā olunmak murâdımızdır deyü işbu târih-i i‘lâm-ı şehrînin on altıncı günü Sadr-ı Rumeli fazîletlü semâhatlü atûfetlü Ahmed Şemseddin Efendi hazretlerinin huzûrunda bâlâları mübârek hatt-ı hümâyûn ile mu‘anven iki kıt‘a fermân-ı âlî-şân mezkûrları ibrâzıyla iştikâ ve ber-vech-i muharrer ibrâz eylediğimiz emr-i âlîler sarı mest dikici esnâfının yiğitbaşısı Ahmed ve sarı çedik dikici esnâfının yiğitbaşısı İsmail ve kezâlik sarı pabûş dikici esnâfının köşe ustaları merkūmûn muvâcehelerinde feth ü kırâet olundukda mazmûn-ı fermân-ı âlî-i mezkûrları merkūmûndan her biri ikrâr ve tasdîk ve fîmâ-ba‘d re‘âyânın isti‘mâl eylediği kırmızı ve siyâh ve lök sahtiyândan pabûş i‘mâl etmemek üzere ta‘ahhüd edip işbu bir kıt‘a fermân-ı âlî-şân dahi sâdır olmuş iken yine kanâ‘at etmeyip el-hâletü hâzihî bizim metâ‘ımızı i‘mâl ve bey‘ etmeleriyle mersûmûnun bu vechile hilâf-ı hatt-ı hümâyûn ve mugāyir-i ta‘ahhüdlerine binâen vaz‘-ı kürek ile tedîb olunmaları murâdımızdır deyü istid‘â ve takrîrlerini musaddık bâlâları hatt-ı hümâyûnla mu‘anven üç kıt‘a fermân-ı âlî-şân ibrâz ve tekrar merkūmûn muvâcehelerinde feth ü kırâet ve mezâmîn-i münîfeleri gûş-ı hûşlarına ilkā olundukda dikici esnâfı merkūmûn dahi mücâb ve mülzem olup ba‘de’l-yevm müdde‘iyûn-ı merkūmûna mahsûs olan bakkām ve siyâh ve lök sahtiyândan re‘âyânın isti‘mâl eylediği emti‘a-yı mezkûreyi i‘mâl ve bey‘ etmeyip ve eğer içimizden i‘mâl eder bulunur ise ahz olundukda ma‘rifet-i şer‘le vaz‘-ı kürek olunup ol-vechile tedîbe râzılarız deyü her biri ta‘ahhüd eylediklerinde hâzır-ı mezbûr Dikicibaşı es-Seyyid Osman Ağa dahi fîmâ-ba‘d bu makūle hilâf-ı emr-i âlî hareket ederi olur ise ahz ü tedîb olunmaları için huzûr-ı şer‘a ihzâr ederim deyü ta‘ahhüd eylediğinde müdde‘iyûn-ı merkūmûn dahi şikâyetlerini tehîr ve bu vechile kat‘-ı nizâ‘ olunup lâkin hilâf-ı ta‘ahhüd hareketleri zuhûr eder ise ahz ü tedîb olunmaları için yedlerinde olan evâmir-i âliyyenin istihkâmlarını hâvî iktizâ edenlere hitâben bâlâsı tuğrâ-yı garrâ ile mu‘anven bir kıt‘a emr-i âlî sudûrunu müdde‘iyûn-ı merkūmûn istirhâm eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı [âlîlerine i‘lâm olundu.]
Fî 28 S sene 1223.
|