.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 94 Numaralı Sicil (H. 1222-1223 / M. 1807-1809)
cilt: 85, sayfa: 419
Hüküm no: 402
Orijinal metin no: [56b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Satışı bakkallara özgü olan zeytinyağı ve sade yağın Niğdeliler ve Yahudiler tarafından satışına izin verilmemesi talebi

Revgan-ı zeyti bakkāllar bey‘ etmesi

Ma‘rûz

“Tarafeyn yedlerinde olan evâmir-i aliyyeye ba‘de’n-nazar ibâdullâha hayırlu sûrete tevfîk ve nizâmlarına tatbîk ile iktizâsını i‘lâm eyleyesiz” deyü bu dâ‘îlerine hitâben sâdır olan emr-i âlîlerine imtisâlen tarafeynin yedlerinde olan evâmir-i aliyyelere ba‘de’n-nazar sekene-i Dârü’s-Saltanati’l-Aliyye’nin havâyic-i zarûriyelerinden olan bi’l-cümle envâ‘-ı erzâk taşra memâlikden vürûd etdikde ibâdullâhın kileri misillü herbir mahallede bir iki bakkāl dükkânlarında bey‘ olunup bakkāl tâifesi her ne kadar iskelelerden ziyâde erzâk iştirâ ederler ise de dükkânlarında ibâdullâha füruht olunduğu zâhir ve âşikâr iken bir müddetden beri Niğdeli ve Yahûd tâifeleri ve sâir kimesneler küfe ile esvâk ve bâzârda sebzevât ve bakla ve böğrülce ve bunun emsâli eşyâ bey‘ eder iken kāni‘ olmayıp giderek revgan-ı zeyt ve revgan-ı sâde fürûhtuna cüret ve külliyetlü iştirâ ve ekserîsini virânelerde mahzenlerde hıfz ve hufyeten müstemen tâifesine ve deniz aşurı yerlere füruht eylediklerine binâen bakkāl tâifesi iskelelerde vakt ü zamanıyla revgan-ı zeyt bulamadıkları ibâdullâha bir nev‘ hasâr olduğuna binâen bin iki yüz yirmi senesi Şevvâl’in on yedinci günü târihiyle muvarrah bâlâsı sahh-ı âlî ile muvaşşah fermân-ı âlî-şân ile bakkāldan mâ‘adâ küfeci tâifesi ve sâir kimesneler bi’l-külliye revgan-ı zeyt bey‘inden memnû‘lar olup vürûd eden revgan-ı zeyt bakkāl esnâfına bâzârbaşı ma‘rifetiyle tevzî‘ ve taksîm olunup bu vechile amel olunur iken Beyhan Sultan aliyyetü’ş-şân hazretlerinin hâsları Karitena Kazâsı re‘âyâsından otuz üç nefer kadîmü’l-eyyâmdan beri küfeci olan zimmîler Bâb-ı Âlî’ye bir kıt‘a arzuhâl takdîm ve sâbıkā İstanbul kādısı efendi hazretlerine havâle birle mâl-ı tüccârı telef ve zâyi‘ etmeyip ve müstemen tâifesine ve deniz aşurı mahallere ve narh-ı cârîden ziyâdeye füruht etmemeğe ta‘ahhüd ve birbirlerine kefîle rabt ile bi’l-cümle tüccâr ma‘rifetiyle i‘lâm ve bir kıt‘a fermân-ı âlî ve bâlâsına hatt-ı şerîf keşîde kılınıp bu vechile cârî iken bundan iki mâh mukaddem huzûrumuzda Niğdeli ve Yahûd tâifeleri bi’l-cümle tüccâr ve bakkāl esnâfı hâzır oldukları hâlde otuz üç nefer mesfûrûnun muvâcehelerinde bizler küfeci tâifesinden olup iskelelerde bulduğumuz erzâkı iştirâ ve ibâdullâha bey‘ eder iken revgan-ı zeyt ve revgan-ı sâdenin küfe ile bey‘lerini kendilere hasr ve tahsîs kılıp bizleri men‘ etmeleriyle suâl olunup izin ve ruhsat verilmesi matlûbumuzdur dediklerinde evvelen tüccâr ve bakkālân hâzırûn-ı mezbûrûn istintâk olunduklarında bizler metâ‘ımızın beyyâ‘ı ve her ne kadar kesretlü olur ise metâ‘larımızı tiz elden bey‘ etmemizi mûcib olup lâkin bir metâ‘ın beyyâ‘ı kesret üzere oldukça vakt-i kalîlde telef ve zâyi‘ olacağı bedîdâr ve sonra ibâdullâhın müzâyakasına bâ‘is olduğundan mâ‘adâ hayyiz-i müzâyakada bizler dahi mesûl ve mu‘âteb olacağımıza müeddî bir keyfiyet olmağla bu vechile nizâma rabt olunması bizim mâlımızın telef ve hem ibâdullâhın mağbûn ve mutazarrır olmamasını muktezî bir sûret-i müstahsenedir deyü inhâlarına mebnî mezbûrları hilâf-ı fermân-ı âlî hareket etmeyin deyü tenbîh olunmuşken bir ay mukaddem Niğdeli ve Yahûd tâifeleri arzuhâl sunup revgan-ı zeytin küfe ile bey‘ini inhisâr-ı bey‘ ü şirâ zımnında sâdır olan hatt-ı hümâyûna mugāyir otuz üç nefer kimesneler kendilere hasr ve tahsîs ve bizleri men‘le gadr eylediler deyü mezûn olan otuz üç nefer küfecilerin yedlerinde olan bâlâsı hatt-ı hümâyûn ile mu‘anven fermân-ı âlînin kaydı ref‘ ü terkīn ve her isteyen bey‘ ü şirâ etsin deyü fermân-ı âlî ısdâr etdirmişler lâkin sicill-i mahfûzda mukayyed inhisâr-ı bey‘ ü şirâ hakkında sâdır olan hatt-ı hümâyûna ba‘de’n-nazar mefhûmunda erzâk makūlesinde bu nizâma mâni‘ değil havâyic-i zarûriyeden olup vaktiyle bulunmaması ibâdullâha muzır olan şeylerden don yağı ve onun emsâlinin nizâmları dursun sebzevât ve ez-cümle Ankara şalîsi ve bunun emsâli şeyler niçin birer esnâfa mahsûs olsun her isteyen bey‘ ü şirâ etsin deyü musarrah olmağla revgan-ı zeyt ve revgan-ı sâde elzem erzâkdan olup vakt ü zamanıyla bulunması lâzıme-i hâlden olmağın bu tarîkle ibâdullâha hayırlu olduğu ve vaktiyle bulunmaz ise ibâdullâhın müzâyaka çekeceğine bâ‘is olmağla husûs-ı mezbûr ma‘lûm-ı âlîleri buyuruldukda ısdâr etdirdikleri emr-i âlînin kaydı ref‘ ve terkīn ile ke’l-evvel otuz üç nefer küfeci tâifesinin yedlerinde olup nizâma rabt olunan bâlâsı hatt-ı hümâyûn ile [mu‘anven] fermân-ı âlînin tecdîd ve istihkâmen emr-i âlî ısdârı mı irâde buyurulur yohsa her isteyen bey‘ ü şirâ eylemeleri mi irâde buyurulur ne vechile irâde-i aliyye buyurulur ise ol-vechile fermân-ı âlî-şân sudûru iktizâ eylediği İstanbul Mahkemesi’nden huzûr.

Fî 27 Ca sene 1223.