.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 129
Hüküm no: 60
Orijinal metin no: [21b-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Varislerin ve alacaklıların haklarının korunması amacıyla mirastan çıkarma ve sebepsiz yere bütün malın başkasına hibe edilmesine veya satılmasına dair kimseye hüccet verilmemesi

Eşyâ mübâya‘ası hücceti verilmemek üzere.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü’l-ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Bi’l-fi‘l Rumeli Kādıaskeri olan a‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn Mevlânâ Mîr es-Seyyid <> İbrahim İsmet -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- tarafından Derbâr-ı şevket-karâr-ı mülûkâneme takdîm olunan bir kıt‘a takrîrinde; ekser nâs veresesini mirasdan mahrûm etmek için nefy-i mülk edegeldiklerinden bundan akdem bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn nefy-i mülk maddesi istimâ‘ı memnû‘ olmuş iken ba‘zı kesân işbu nefy-i mülk maddesini kalıb-ı diğere ifrâğ ve hîle-i şer‘iye sûretiyle altın ve gümüşden masnû‘ huliylerini hîbe ve eşyâ-i sâirelerini semen tesmiyesiyle mübâya‘a <> sûretiyle hüccet ettirdikleri ve ba‘de’l-vefât mazmûn-ı hücceti isbât ile dâyin ve veresenin hukūkunu ibtâl ile kemâ-fi’s-sâbık nefy-i mülkü mutazammın hâlâta ictisâr eyledikleri rû-nümâ olup hatta bu esnâda Kayserili Mehmed Emin nâm kimesnenin hânesinde müteveffiye olan Âişe nâm Hatun’un sekiz yaşında Mehmed Salih nâm bir nefer oğlu mevcûd iken merkūm Emin ve zevcesi Âişe Arz Odası’nda Sadrazamım huzûrunda Üsküdar Kādısı sâbıkın imzâ ve hatmiyle birer kıt‘a hüccet ibrâz ve müteveffiye-i mezbûre mâlike olduğu kâffe-i huliy ve eşyâ ve emvâlini bizlere hîbe ve bey‘ eyledi, diyerek sagīr-i merkūmu külliyen mirasdan mahrûm ve bu vechile gadre tesâddî eyledikleri meşhûd olup zikrolunan hüccetler her ne kadar hîbe ve mübâya‘a sûretiyle muharrer ise dahi veresenin hırmânını mûcib olmakdan ihtirâzen men‘ olunmuş olan nefy-i mülkü mutazammın olduğu ve binâenaleyh müteveffiye-i merkūmenin huliy ve eşyâ-i sâiresi oğlu sagīr-i merkūm için tahsîl olunmak iktizâ eylediğini inhâ ve ber-vech-i muharrer ba‘zı kimesneler kemâl-i hîlesinden nâşî nefy-i mülk maddesini hîbe ve mübâya‘a sûretine ifrâğ ile dâyin ve veresenin hukūkunu ibtâl edegeldikleri mesmû‘ olduğundan başka bu def‘a müteveffiye-i merkūmenin eşyâsı maddesinde meşhûd olarak zâhire çıktığı ve bu vechile nefy-i mülk maddesinin [istimâ‘ının] memnû‘i[ye]ti bir nesneyi müfîd olmadığı bâhir olmak hasebiyle bu husûsun dahi nefy-i mülk maddesi misillü istimâ‘ı memnû‘ olunsa dâyin ve veresenin ibtâl-i hukūkları ârızası [metinde “ârızasını”] ber-taraf olacağını dahi şifâhen ifâde edip fi’n-nefsi’l-emr işbu hîbe ve mübâya‘a maddesi nefy-i mülk sûretine girip dâyin ve veresenin ibtâl-i hukūkunu mûcib olduğu bedîhiyâtdan olmağla fîmâ-ba‘d ol makūle cemî‘ eşyâsını bilâ-mûcib hîbe ve bey‘ murâd edenlere hüccet verilmemek ve birinin hîn-i vefâtında, [22a] müteveffâ cemî‘ eşyâsını bize hîbe ve bey‘ eyledi deyü da‘vâya tesâddî eder olur ise bir vechile istimâ‘ olunmamak husûsu bi’l-cümle mahâkim sicillâtı[n]a sebt ü kaydettirilmek bâbında tenbîhi hâvî sen ki Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, sana ve Rumeli Kādıaskeri mevlânâ-yı müşârün-ileyh ile bi’l-fi‘il Anadolu Kādıaskeri a‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn Mevlânâ Mehmed Sâdık -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû-ya başka ve Rumeli ve Anadolu’da vâki‘ kazâların kuzât ve nüvvâbına hitâben dahi başka başka evâmir-i şerîfem sudûru lâzımeden olduğunu bi’l-fi‘il Sadrazam-ı sütûde-şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü’l-himemim düstûr-ı ekrem, müşîr-i efham, nizâmü’l-âlem, nâzımu menâzımü’l-ümem Gāzi Yusuf Ziya Paşa -edâmallâhü te‘âlâ iclâlehû ve zâ‘afe bi’t-te’yîdi ikbâlehû ve iktidârehû- Atebe-i ulyâ-yı mülûkâneme bâ-takrîr lede’l-arz; “Takrîr mûcebince tanzîm oluna.” deyü mübârek hatt-ı şerîf-i şevket-redîfim şeref-yâfte-i sudûr olmağla vech-i meşrûh üzere amel ve hareket olunmak fermânım olmağın i‘lâmen ve ifhâmen mahsûsan işbu emr-i âlî-şânım ısdâr olunmuşdur. İmdi şeref-efzâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum mûcebince fîmâ-ba‘d o makūle cemî‘ eşyâsını bilâ-mûcib hîbe ve bey‘ murâd edenlere hüccet verilmeyip ve birinin hîn-i vefâtında, müteveffâ cemî‘ eşyâsını bize hîbe ve bey‘ eyledi deyü da‘vâya tesâddî eder olur ise bir vechile istimâ‘ olunmamak ve işbu nizâm mâşâallâhü te‘âlâ mer‘î ve düstûrü’l-amel tutulmak ve vakten mine’l-evkāt hilâfı hareket vukū‘a gelmemek husûsuna dâimen ve müstemirren i‘tinâ ve nezâret olunmak ahass-ı matâlib-i cihân-dârânem olduğu ve husûs-ı mezbûr ber-vech-i muharrer müşârün-ileyhimâya ve sâir iktizâ edenlere hitâben başka başka evâmir-i şerîfem ısdâr ve tisyârıyla tenbîh ve te’kîd kılındığı ma‘lûmun oldukda işbu emr-i şerîf-i itâ‘at-redîfimi feth ü kırâet ve mazmûn-ı münîfini iktizâ edenlere i‘lân ve işâ‘at ve sicillât-ı mahâkime kayd ü sebt birle ale’d-devam mûceb ü muktezâsı üzere amel ve hareket ve ser-i mû hilâfı hâlet vukū‘una irâet-i ruhsatdan hazer ve mücânebet olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle ( ) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve ser-i mû hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.

Tahrîren fi’l-evâsıtı şehri Zilka‘deti’ş-şerîfe sene [1]218

Be-makām-ı Kostantıniyye-i mahrûse