İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 138 Hüküm no: 69 Orijinal metin no: [24b-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Nalbant esnafı ile onlara nal getirip satan tacirlerin nizamı
Nalband esnâfının nal nizâmına dâir fermân.
A‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn, efdalü’l-fudalâi’l-müteverri‘în, yenbû‘u’l-fazli ve’l-yakīn, keşşâfü’l-müşkilâti’d-dîniye, hallâlü’l-mu‘dılâti’l-yakīniye, miftâhu künûzi’l-hakāyık, mısbâhu rumûzi’d-dakāyık, el-mahfûfu bi-sunûf-i avâtıfı’l-Meliki’l-a‘lâ Anadolu Kādıaskerliği pâyesiyle bi’l-fi‘il İstanbul Kādısı olan Mevlânâ Mehmed Emin -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Âsitâne-i aliyyemde mukīm taşradan at nalı celb eden tüccârdan el-Hâc İsmail ve Mehmed ve Mustafa ve Za‘îm Mustafa ve sâirleri Âsitâne-i aliyyeme vürûd eden nalın bir çubuğu yüz altmış aded otuz vakıyye olup her bir çubukda beş altı nal sakat ve kırık zuhûr eylediğinden mâ‘adâ bahâsı dahi gün be-gün mütezâyid ve bir mikdârı esnâ-yı râhda Tekfurdağı’nda ve mah[â]ll-i sâirede telef olmağla Der-aliyye’mde nalın kıllet ü nedretine bâ‘is ü bâdî olurlar deyü esnâf-ı mezbûre bunlardan iştikâ etmeleriyle bunlar dahi ba‘de’l-yevm Âsitâne-i aliyyeme getirecekleri nalı sağ ve temiz olarak ve her dânesi esnâ-yı râhda Tekfurdağı ve mah[â]ll-i sâirede zâyi‘ ve telef olmaksızın doğru Âsitâne-i aliyyeme getirip fiyâtı tenzîline dahi sa‘y ve ihtimâm edip ol vechile nalband esnâfına her birleri füruhta huzûr-ı şer‘de eğerçi ta‘ahhüd ve ber-vech-i muharrer ta‘ahhüdlerini nâtık hüccet-i şer‘iye tahrîr ve yedlerine i‘tâ olunup lâkin ba‘zıları Âsitâne’de nal muhtekirlerine mâlların bey‘ edip muhtekir tâifesi dahi sakatı ve kırığını fark ve temyîz etmeyerek [25a] gālî bahâ ile nalband esnâfına bey‘ eylediklerinde bunlar müttehem ve mu‘âteb olacağı zâhir olduğu beyânıyla ba‘de’l-yevm taşradan celb olunan nalın her bir çubuğundan bir veyâ ikiden ziyâde kırık nal zuhûr etmeyip ve fiyâtı tenezzül bulup terakkī etmemek üzere ancak nalband esnâfına füruht olunup muhtekir tâifesine füruht olunmamak ve celeb tâifesinden biri mâlını kable’l-bey‘ maslahatı zuhûr eder ise li-ecli’l-bey‘ muhtekir tâifesine emânet etmeyip tarafından adamını veyâhûd Âsitâne’de mukīm at nalı nalburu esnâfından birine ihâle birle bi’l-külliye muhtekir tâifesinin memnû‘iyetiyle taht-ı râbıtaya idhâl olunmak için tuğrâ-yı garrâ ile mu‘anven emr-i âlî-şânım sudûrunu istid‘â eylediklerin sen ki Mevlânâ-yı müşârün-ileyhsin, bâ-takrîr ifâde etmenle vech-i meşrûh üzere amel olunmak fermânım olmağın imdi fîmâ-ba‘d taşradan celb olunan nalın her bir çubuğundan bir veyâ ikiden ziyâde kırık zuhûr etmeyip ve fiyâtı tenezzül bulup terakkī etmemek üzere ancak esnâf-ı mezbûra füruht olunup muhtekir tâifesine füruht olunmamak ve celeb tâifesinden biri mâlını kable’l-bey‘ maslahatı zuhûr eder ise li-ecli’l-bey‘ muhtekir tâifesine emânet etmeyip men‘ u def‘i ve taht-ı râbıtaya idhâline ihtimâm ve dikkat olunmak matlûb-ı kat‘î-i mülûkânem olduğu ma‘lûmun oldukda ber-vech-i muharrer amel ve harekete mezîd i‘tinâ ve dikkat olunmak ve hilâfı vaz‘ ve hâlât tecvîz olunmamak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.
Tahrîren fi’l-evâsıtı şehri Rebî‘i’l-âhir sene tis‘a-aşer ve mieteyn ve elf.
Kostantıniyye-i mahrûse
|