.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 186
Hüküm no: 96
Orijinal metin no: [41b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


İstanbul’daki sandalcı esnafının tezgah sayısının 1.500 adetle sınırlandırıldığı

Sandalcı esnâfının nizâm fermânı. Destgâh: 1.500 aded

A‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn, efdalü’l-fudalâi’l-müteverri‘în, yenbû‘u’l-fazli ve’l-yakīn, hallâlü’l-müşkilâti’d-dîniye, keşşâfü’l-mu‘dılâti’l-yakīniye, miftâhü’l-künûzi’l-hakāyık, mısbâhu rumûzi’d-dakāyık, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-fâyık sudûr-ı ızâmımdan bi’l-fi‘il İstanbul Kādısı Emin Paşazâde Mehmed Emin Bey -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Sandalcı ve bezzâz esnâfının takdîm eyledikleri arzuhâlleri mefhûmunda beynlerinde ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet birle Vakf-ı hümâyûnum mülhakātından mâ‘adâ mevcûd olan bin üç yüz elli aded mikdârı destgâh vâfî ve kâfî olup fîmâ-ba‘d ziyâde ve noksan olmamak ve hâl ve tahammüllerine göre tevzî‘ ve taksîm olunmak üzere taht-ı râbıta[ya] idhâlini istid‘â etmeleriyle mûcebince verilen mufassal evâmir-i şerîfem kaydları ba‘de’l-ihrâc Âsitâne-i aliyyem ve Bilâd-ı Selâse’de kâin Sandalcı esnâfının Kethudâsı es-Seyyid Hâfız Mehmed Emin ve vekîli es-Seyyid Mehmed Sâbih ve Yiğitbaşıları es-Seyyid Ali ve müsin ve ihtiyârlarından Hâfız Hüseyin ve es-Seyyid el-Hâc Mehmed Sâdık ve Âdemzâde Seyyid el-Hâc Mehmed Said ve Bektaşzâde Mehmed Emin ve Hafşezâde? Seyyid el-Hâc Mehmed ve Abdülgani ve es-Seyyid el-Hâc Hüseyin ve es-Seyyid İbrahim ve Aselîzâde? es-Seyyid Abdurrahman ve re‘âyâdan Aşcıbaşı Zahari ve Kigork v. Artin ve Hasköylü Yani ve İstrati v. Andon ve Agop v. Moses ve Kernev Kostantın ve sâirleri Âsitâne-i sa‘âdetim ve Bilâd-ı Selâse’de İstanbul kumaşı nesc olunur iki bin üç yüz elli aded destgâh mevcûd olup ve mikdâr-ı merkūme bi’l-cümle esnâfa vâfî ve kâfî iken bundan akdem bin yirmi üç aded destgâh [42a] Vakf-ı hümâyûnum müsakkafâtından medîne-i Üsküdar’da müceddeden binâ olunan mahallere nakil ve tefrîk olunmağla mah[â]ll-i sâirede destgâh ashâbı yedlerinde lüzûmundan ziyâde ve noksan kalarak noksanı olanlar müceddeden destgâh ihdâsına muhtâc olarak destgâh teksîri[n]i mûcib olup ve el-yevm mevcûd olan amele ve kalfalar ve taşralardan tevârüd eden ipek ve meşdûd ile ancak mezkûru’l-mikdâr destgâhlar i‘mâl ve idâre olunabilip ziyâde destgâh ihdâsında cümlesinin idâresi mümkün olamayıp her birimiz âharın amelesini ziyâde ücret va‘diyle ıtmâ‘ ve tarafına celbe ve bâzergândan ziyâde ipek ve meşdûd iştirâsı için fiyât tezâyüd ederek amele ücretinin ve ipek ve meşdûd fiyâtının terakkīsine bâ‘is olduğundan mâ‘adâ yine beher hâl ekserisi mu‘attal olup encâmında kumaşların zevâid ve galâsına bâdî ve bu sûretde gerek Vakf-ı hümâyûnum mülhakātının ve gerek sâirlerinin bi’l-külliye ihtilâl-i nizâmlarına bâ‘is ve ibâdullâha muzır bir keyfiyet olduğu âşikâr olmağla hâllerine nisbetle yedlerinde lüzûmundan ziyâde destgâh bulunanları ziyâde destgâha muhtâc olanlara verip beynlerinde bi’t-terâzî ta‘dîl ve tesviye ile zu‘afâların himâyet eylemeleri husûsuna ruhsat-ı aliyyem erzân kılınmak istid‘âsını hâvî ber-vech-i muharrer takdîm eyledikleri arzuhâlleri bâlâsına inhisâr sûreti tecvîz olunmayarak ruhsat-ı seniyyemi muhtevî sâdır olan fermân-ı âlî-şânım mûcebince Vakf-ı hümâyûnum mülhakātından olan bin yirmi üç aded destgâhdan mâ‘adâ Âsitâne-i aliyyem ve Bilâd-ı Selâse’de mevcûd bin üç yüz elli aded destgâhlar ile her birleri hâllerine nisbetle bi’t-tav‘ ve’r-rızâ bir adedden yedi adede varınca ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet ederek bâ-hüccet-i şer‘iye iktisâm edip bi’l-cümle erbâb-ı san‘at yedlerinde destgâhlarının [bin] dört yüz kırk iki adede bâliğ oldukdan sonra el-yevm san‘at-ı mezkûrede kalfa ve şâkird olup tekmîl-i san‘at ile kā‘ide-i kadîmeleri üzere üstâd olduklarında kendilere tahsîs ve ta‘yîn olunmak için elli sekiz aded destgâh dahi i‘tibâr olunup min-haysü’l-mecmû‘ bin beş yüz aded destgâha resîde olmağla Vakf-ı hümâyûnum mülhakātından mâ‘adâ Âsitâne-i sa‘âdetim ve Bilâd-ı Selâse’de vakt ü hâle ve mevcûd olan kalfalara ve taşralardan vürûd edecek ipek ve meşdûda kıyâsen bu mikdâr vâfî ve kâfî ve şimdilik mikdâr-ı mezkûrdan ziyâde destgâh ihdâsı bâlâda tafsîl ü beyân olunan vechile kalfa ve amele ücretlerinin ve ipek ve meşdûd fiyâtının terakkīsine ve kumaşların zevâid ve mal-ı tüccârın telef ve zıyâ‘ına ve nizâm ve şurûtlarının ihtilâline bâ‘is ü bâdî olacağı bedîhî ve bâhir olmağla fîmâ-ba‘d destgâh bey‘ u şirâsı vukū‘ buldukça şurût-ı nizâmları mûcebince erbâbına İstanbul kādıları muvâcehelerinde hüccet-i şer‘iye ile bey‘ u şirâ olunup ve bundan böyle amele ve ipek ve meşdûda vüs‘at ve kesret hâsıla olur ise bâ-fermân-ı âlî-şân teksîr ve ihdâsı câiz olmak şartıyla şimdilik bin beş yüz aded destgâh Başmuhâsebe’ye kayd ve yedlerine i‘lâm-ı hâl[i] hâvî emr-i âlî-şânım i‘tâsını takrîr ve istid‘â eylediklerini sen ki Mevlânâ-yı müşârün-ileyhsin, memhûren i‘lâm eylediğin ecilden bin iki yüz üç senesi evâil-i Zilka‘desi’nde sâdır olan hatt-ı hümâyûnumda; bu makūle esbâbın ziyâde olduğunun sebebini suâl eyledim, gelen şeylerin hepsini bir esnâf kendine hasredip fermânlar yaptırıp âharı alamadığından neşet edermiş, erzâk makūlesinden bu nizâm mâni‘ değil, her isteyen alsa vaktiyle <> zahîre bulunmaz, lâkin bu makūle bir esnâfa mahsûru ve âharın bey‘ u şirâ edememesi ne için olsun, o misillülerin birer kaydlarını ihrâc ile bekāsı muzır olanları arz olunarak kaydları terkīn ve ibâdullâha rahne-dâr olmayacak vechile nizâm verilmesi muktezâ-yı hatt-ı hümâyûnumdan olduğu Dîvân-ı Hümâyûn’umdan ba‘de’l-ihrâc imdi bu vechile inhisâr bâ-hatt-ı hümâyûn-ı [42b] şevket-makrûnum memnû‘ olmakdan nâşî bu vesîle ile inhisâr sûretine konmayıp ba‘d-ezîn destgâh ilâvesi iktizâ ettikçe muhâlefet olunmayarak kuzât-ı İstanbul ma‘rifetiyle tanzîm olunmak şartıyla i‘lâmın mûcebince Vakf-ı hümâyûnum mülhakātından mâ‘adâ Âsitâne-i aliyyem ve Bilâd-ı Selâse’de bin beş yüz aded destgâh Başmuhâsebe’ye kayd ve şurût-ı nizâmları mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi i‘lâmın mûcebince ol mikdâr destgâh Hazîne-i âmiremde mahfûz Başmuhâsebe defterlerine sebt ü kaydolunmuş olduğu ma‘lûmun oldukda şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şânımın mazmûn-ı münîfi birle âmil olup hilâfına rızâ ve cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.

Tahrîren fî 24 [min]-şehri Rebî‘ülûlâ sene 1220

Kostantıniyye-i mahrûse