.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 332
Hüküm no: 230
Orijinal metin no: [86b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Kazancı kuyumculuğunun Çakmakçılar Yeni Han’daki kazancı kuyumcuların tekelinde olduğuna dair fermanın iptal edildiği; diğer kuyumcuların da bu işi yapabilecekleri

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ bi’l-fi‘il İstanbul Kādısı es-Seyyid Mehmed Murad -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Kuyumcu esnâfının bi’l-cümle tuhafa müte‘allik sîm ü zerden envâ‘-ı edevât tasnî‘ ve i‘mâl eden Usta Melkon ve Bogos ve diğer Bogos ve sâir zimmîler bi’l-ma‘iyye rü’yete me’mûr Haremeynü’ş-şerîfeyn Müfettişi müderrisîn-i kirâmdan kıdvetü’l-ulemâi’l-muhakkıkīn Mevlânâ Mehmed Fikri -zîde ilmühû- ile ma‘kūd meclis-i şer‘-i münîrde yine tâife-i merkūmeden cennet-mekân, Firdevs-âşiyân merhûm ve mağfûrun-leh Sultân Mustafa Han -tâbe serâh-ün Çakmakcılar kurbünde Hân-ı Cedîd tahtında sîmden leğen ve ibrik ve sini ve tepsi ve mangal ve bunun emsâli edevât i‘mâliyle me’lûf kazgancı kuyumcu ta‘bîr olunur on aded dükkânda müste’cir kırk bir nefer zimmîden Vasil ve Yorgi ve Londari zimmîler ile terâfu‘larında kadîmü’l-eyyâmdan beri çıkrığ-ı tâm ta‘bîr olunur sîm ü zerden buhûrdân ve gülâbdân ve su tası ve kahve ibriği ve ma‘cûn hokkası ve raht takımı ve göbeği ve sâir envâ‘-ı tuhafın müceddeden tasnî‘ ve i‘mâl ve kakması ve nakış ve mıskala ve ta‘mîrini gerek bizler ve gerek mersûmûn cümlemiz edegelip cümlemiz evlâd ü ıyâlimiz ile hoş-hâl olarak ta‘ayyüş üzere iken mersûmûn, cânib-i Vakf-ı şerîfe üç yüz guruş veririz, deyü edevât-ı mezkûrenin i‘mâl ve ta‘mîrlerini kendilerine tahsîs olunması hilâf-ı şer‘-i şerîf ve mugāyir-i hatt-ı hümâyûn-ı şevket-redîf mukaddem târih ile yedlerinde olup inhisârı müştemil ve esnâfın kat‘-ı erzâk olunacağını müstevcib olmağla işbu târihe gelince müddet-i vâfireden beri amel ve i‘tibâr olunmayıp cümlemizin i‘mâl eylediği zâhir ü âşikâr olan fermân-ı âlînin tecdîdini bir takrîb istid‘â ve gıyâb-ı hasmda ihbâra mebnî sâbık Haremeynü’ş-şerîfeyn Müfettişi Mehmed Ataullah -zîde ilmühû- sene-i sâbıkā Zilka‘desi’nin sekizinci günü târihiyle aldıkları bir kıt‘a i‘lâm ile cümlemizi âbâ vü ecdâd ve üstâdlarımızdan tahsîl eylediğimiz san‘at ve kisb ü kâr-ı kadîmemizden men‘ ile evlâd ü ıyâlimiz ile bî-vech kat‘-ı erzâk edip i‘mâl eyledikleri edevât-ı mezkûreyi kendilere münhasır eylediklerinde diledikleri gibi gālî bahâ ile ibâdullâha bey‘ ile gadr ve ızrâr etmeleriyle bizler cümlemiz sınıf-ı vâhid olup mersûmûnun müste’cir oldukları on aded dükkânın ba‘zısı mesdûd ve kırk bir nefer addeyledikleri el-yevm on beş nefere bâliğ olmayıp mersûmûnun arzları ancak bizi tekdîr ve rahne-dâr ve ibâdullâha dahi gadr ve hasâr olmağla cânib-i Vakf-ı şerîfe vermeğe müte‘ahhid oldukları senevî üç yüz guruşu cümlemiz beyninde ta‘dîl ve tesviye vechi üzere taksîm olunup cümlemiz hissemize tarh ve tahmîl olunacak mikdârı cânib-i Vakf-ı şerîfe edâ birle edevât-ı mezkûreyi cümlemizin kadîmi üzere ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf ve ber-mübtegā-yı hatt-ı hümâyûn-ı mevhibet-redîf i‘mâlimize muhâlefet olunmamak üzere mersûmûna tenbîh olunmak murâdımızdır, dediklerinde mesfûrûn cevâblarında, edevât-ı mezkûrenin cümlesi müceddeden i‘mâl ve tasnî‘i ve ta‘mîr ü termîmi ancak kırk bir nefere mahsûs ve münhasırdır deyü mârrü’z-zikr Haremeyn Müfettişi’nin ihbâra mebnî verdiği i‘lâmı mûcebince ısdâr ettirdikleri fermân-ı âlî-şânı ibrâz eylediklerinde mazmûn-ı emr-i âlî-şâna nazar olundukda; fi’l-hakīka mersûmûnun inhisârı istid‘âya medârları ancak senede cânib-i Vakf-ı şerîfe üç yüz guruş vermeğe ta‘ahhüd etmiş oldukları müstebân ve Vakf-ı hümâyûn müste’cirlerinden olan esnâfın san‘atlarına ta‘arruz ederi olur ise men‘ olunmak şurût-ı Vakf-ı şerîfden olup lâkin sınıf-ı vâhidden olan esnâfın içlerinde ba‘zıları hilâf-ı şer‘ ve hilâf inhâ [ve] ihbâr ile bu makūle esnâfın küllîsine san‘at-ı kadîmden bî-vech men‘leri hilâf-ı [87a] şurût-ı nizâm olduğundan başka kâffe-i husûsda inhisâr şerî‘at-i mutahherenin hilâfı ve iki yüz on üç târihinde inhisârı[n] men‘ u def‘i bâbında şeref-bahşâ-yı sudûr eden mübârek hatt-ı hümâyûn-ı ma‘delet-makrûna dahi muhâlif olup nef‘an li’l-Vakf mersûmûnun verecekleri üç yüz guruşu ta‘dîl ve tesviye vechi üzere cümlesi edâya râzılar iken şer‘-i şerîf ve mübârek hatt-ı münîf muktezâsınca kadîmi üzere cümlesinin ale’t-tesâvî i‘mâl ve tasnî‘ ve ta‘mîr ve tecdîdine ruhsat verilmesi muktezâ-yı şerî‘at-i mutahhere olduğundan başka el-hâletü hâzihî cemî‘ mevâddın şer‘-i şerîfe tatbîk ile adl ü adâlet husûsuna irâde-i aliyyem ta‘alluk eylediğine binâen müdde‘ûn-ı mersûmûnun da‘vâ-yı şer‘iyeleri üzere kadîmü’l-eyyâmdan beri olageldiği vech üzere cümlesinin i‘mâl ve bey‘ u şirâlarına şer‘an izin verildikden sonra müste’cirûn-ı merkūmûnun Vakf-ı hümâyûna edâsına müte‘ahhid oldukları senevî üç yüz guruşu ta‘dîl ve tesviye vechi üzere hisselerine tarh ve tahmîl olunan meblağı cânib-i Vakf-ı hümâyûna müdde‘ûn-ı mezbûrûn dahi rızâlarıyla edâ ve teslîme ta‘ahhüd etmeleriyle müste’cirûn-ı mersûmûnun yedlerinde olan inhisârı hâvî fermân-ı âlînin kaydı ref‘ ü terkīn ve cümlesinin ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf i‘mâllerine izin ve ruhsatı hâvî bâlâsı tuğrâ-yı garrâ-yı şâhânemle muvaşşah müdde‘ûn-ı merkūmûn yedlerine müceddeden bir kıt‘a fermân-ı âlî-şânım i‘tâsını sen ki İstanbul Kādısı mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, seninle müfettiş-i mevlânâ-yı mûmâ-ileyh ile bi’l-iştirâk i‘lâm etmenle vech-i meşrûh üzere amel olunmak fermânım olmağın Rikâb-ı müstetâb Dîvân-ı Hümâyûn’umdan işbu emr-i şerîfim ısdâr olunmuşdur. İmdi sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, bâlâda muharrer inhisârı hâvî sudûr eden emrin kaydı ref‘ ü terkīn olunmak üzere Haremeyn Muhâsebesi’ne ilmühaberi i‘tâ olunduğu ma‘lûmun oldukda mesfûrları fîmâ-ba‘d kaydı murakkan emr-i mezkûra mebnî inhisâra ruhsat verilmemek ve vech-i meşrûh üzere verilen nizâm mâşâallâhü te‘âlâ düstûrü’l-amel tutulmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olasın. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Tahrîren fî-evâhiri Cumâdelûlâ sene isnâ ve işrîn ve mieteyn ve elf.