İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 362 Hüküm no: 248 Orijinal metin no: [95b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kasap esnafının kestikleri hayvanların baş ve ayaklarını satın alma ve pişirip satmanın paçacı esnafının tekelinde olmadığı; aşçı esnafının da bunları satın alıp pişirip satabileceği
Aşcı esnâfı, paçacı esnâfı, kasab esnâfı.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- ve iftihârü’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ü’l-mahâmid ve’l-mekârim, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’d-dâim Dergâh-ı mu‘allâm Sekbânbaşısı ( ) -dâme mecduhû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
İstanbul’da ve Bilâd-ı Selâse’de vâki‘ bi’l-cümle paçacı esnâfının Kethudâları Molla Mustafa ile esnâfdan Molla İsmail ve Cafer ve Ali Alemdâr ve Fazlı Usta ve diğer Cafer ve Halil ve Abdullah ve Mehmed ve Yusuf ve Musa ve Süleyman nâm kimesneler evvelen Çarşamba günü Arz Odası’nda Kāimmakām huzûrunda ve ba‘dehû mevlânâ-yı mûmâ-ileyhin hânesinde ma‘kūd meclis-i şer‘-i enverde Kassâbân Kethudâsı Süleyman ve Eğrikapı Kethudâsı es-Seyyid Mehmed Salih ve esnâfından Hacı Hâfız ve es-Seyyid Ahmed ve diğer el-Hâc Osman ve el-Hâc Mehmed ve diğer Uzun Ömer ve Yeğen Mustafa ve Topal Feyzullah ve İbrahim ve sâir mazbûtü’l-esâmî kasab ustaları hazır oldukları hâlde Âsitâne-i aliyyemde ve Bilâ[d]-ı Selâse’de vâki‘ bi’l-cümle Aşcı ve Çorbacı ve Kebabcı esnâfının Kethudâları es-Seyyid el-Hâc Hasan ile esnâfından Hacı Mustafa ve Osman Usta ve Ahmed Usta ve Salih ve diğer Osman ve Hacı Hüseyin ve Ahmed ve Hacı Hasan ve Ömer ve Salih Usta ve el-Hâc İdris ve el-Hâc Mehmed ile zimmî ustalarından Dimo ve Yorgi ve Mihal ve Yako ve Kiryako ve Yorgi ve Tanaş ve Hristo ve Angeli ve Kosto ve Yorgi ve Yuvan ve Marko ve Dimo ve Tanaş ve Karabet ve sâirleri muvâcehelerinde hâzırûn-ı mezbûrûnun Âsitâne-i aliyye ve Bilâ[d]-ı Selâse’de bi’l-cümle selhhânelerde zebh eyledikleri hayvanâtın sakat ta‘bîr olunur baş ve ayağı bizim metâ‘ımız olup kadîmü’l-eyyâmdan beri iştirâsı bize mahsûs ve münhasır iken bu esnâda kasab esnâfı zikrolunan baş ve ayağın ba‘zısını mugāyir-i kadîm aşcı esnâfına bey‘ onlar dahi iştirâ ve tabh ve dükkânlarında ibâdullâha bey‘ ile bizim kisb ü kârımıza halel târî olmağla bizler paçacı esnâfı olup kadîmden metâ‘-ı mahsûsamız olan <> baş ve ayağı, yedimizde olan bâlâsı tuğrâ-yı garrâ ile muvaşşah bir kıt‘a fermân-ı âlî mantûkunca, kasab esnâfı hâzırûn-ı mezbûrûn ancak bizlere bey‘ eylesin ve aşcı esnâfı dahi iştirâ ve tabh ve bey‘inden men‘ olunmaları murâdımızdır, deyü ba‘de’d-da‘vâ ve’s-suâl aşcı esnâfı cevâblarında yedlerinde olan hüccet-i şer‘iye mûceblerince zikrolunan baş ve ayağı kadîmden beri kasab esnâfından iştirâ ve tabh ve ibâdullâha bey‘ edegelmiş iken bundan akdem müdde‘ûn-ı mezbûrûn, bizim metâ‘-ı mahsûsamızdır deyü yedlerinde olan inhisâr-ı bey‘ u şirâyı hâvî fermân-ı âlî-şânı bir takrîb tecdîd ve hilâf-ı şer‘-i şerîf iştirâ ve bey‘ini tahsîs ve bizleri men‘ edip bir müddet kendilere hâs olarak iştirâ ve bey‘ eylediklerinden sonra hâzırûn bi’l-meclis kasab esnâfının yedlerinde olan senedât-ı şer‘iye mûceblerince bi’d-defa‘ât münâza‘adan sonra zikrolunan baş ve ayağı sayf ve şitâ müsâvî olarak yedişer paraya iştirâ ve bey‘a râzı ve ittifâk ve ahd [ü] mîsâk etmişler iken hengâm-ı şitâ mürûr edip zamân-ı sayf geldikde mukaddemâ olan ittifâk [ve] ahdlerinden rücû‘ [96a] ve beşer para teklîf eylediklerinden onlar dahi bizlere ve âhara bey‘ eylemek mülâhazasında iken tekrar nizâ‘ ve mücâdeleye tesâddî edip, baş ve ayak bizim metâ‘-ı mahsûsamızdır; yedimizde olan fermân-ı âlî-şân mûcebince elbette beşer paraya bizlere bey‘ eylesin; âharın iştirâsına râzı olmayız deyü kassâbânı bey‘den ve bizi iştirâdan hilâf-ı şer‘-i şerîf men‘ ile inâd ve huşûnetlerinde ısrar ve ol vechile baş ve ayak birkaç gün kassâbân yedinde kaldığından ta‘affün edip tabh ve ekle salâhiyeti kalmamağla deryâya ilkā ile bî-vech zarar ve hasârete dûçâr olduklarından tekrar terâfu‘-ı şer‘ olduklarından paçacı esnâfının bâlâda zikr <> u beyân olunduğu üzere kendilere tahsîs ve inhisâr da‘vâları şer‘-i şerîfe muhâlefet ve mukaddem eyledikleri ta‘ahhüdlerine mugāyir olmağla muktezâ-yı şer‘-i şerîf üzere bey‘ u şirâdan men‘ olunmamağla baş ve ayağı diledikleri kadar gerek müdde‘ûn-ı mezbûrûn ve gerek bizler ve gerek sâir muktezî olan kimesneler iştirâ ve tabh ve ibâdullâha bey‘ ile herkes intifâ‘ ve ta‘ayyüş etmek üzere ruhsat-ı şer‘î verildiğini nâtık kıbel-i şer‘den Kasabbaşı yedlerine bir kıt‘a i‘lâm-ı şer‘î i‘tâ olunmağla binâenaleyh cümle iştirâ ve bey‘ ederiz, eğer müdde‘ûn-ı mezbûrûn ordu-yı hümâyûnum ihrâcında ihrâc edegeldikleri haymeleri müstakillen ihrâcında te‘allül ederler ise bizler dahi bi’l-munâsafe ve yine imtinâ‘ ederler ise külliyen ihrâcında müte‘ahhidiz deyü mazmûn-ı takrîrlerine mutâbık ibrâz eyledikleri bir kıt‘a i‘lâm-ı şer‘iyenin mazmûnunu paçacı esnâfı müdde‘ûn-ı mezbûrûn bi-tamamihî ikrâr ve i‘tirâf lâkin, baş ve ayağın kadîmden iştirâ ve tabh ve bey‘i bâ-fermân-ı âlî-şân ancak bizlere mahsûs ve münhasır iken bu vechile âharın iştirâ ve tabh ve bey‘ine râzı olmayız ve sayf ve şitâda kıymeti mütegāyir olarak dilediğimiz bahâya elbette iştirâ ederiz deyü muktezâ-yı hilkatleri üzere şerî‘at-i garrâya muhâlefetde ısrar etmeleriyle mûceblerince Âsitâne-i aliyye ve Bilâd-ı Selâse’de vâki‘ bi’l-cümle selhhânelerde zebh olunan hayvanâtın zikrolunan baş ve ayağını gerek müdde‘ûn-ı mezbûrûn ve gerek aşcı ve sâir muktezî olanlar şer‘an iştirâ ve tabh ve bey‘ etmeleri ve her birleri âharı men‘ etmeyerek cümlesi intifâ‘ ve ta‘ayyüş etmeleri muktezâ-yı şerî‘at-i mutahhere olmağla müdde‘ûn-ı mezbûrûn yedlerinde olan inhisâr fermânına mübtenî eyledikleri mahsûsıyet da‘vâları[yla] aşcı esnâfına bi-gayr-ı hak [ve bî]-vech-i şer‘î mu‘ârazadan ba‘de’l-men‘ müdde‘ûn-ı mezbûrûnun yedlerinde olup mazmûn[u] şer‘-i şerîfe muhâlif olan fermân-ı âlî-şânın kaydı ref‘ ü terkīn ve şer‘-i şerîf üzere cümlesinin iştirâ ve tabh ve bey‘ine ruhsat verildiğini hâvî emr-i âlî-şânım ısdârını aşcı esnâfı istid‘â eylediklerini sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Muradzâde Mehmed Murad -zîdet fezâilühû-sun, i‘lâm eylediğin ecilden i‘lâmın mûcebince emr-i merkūmun kaydı ref‘ ü terkīn olunmağla imdi vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi ber-vech-i muharrer emr-i mezkûrun kaydı Hazîne-i âmirem defterlerinden ref‘ ü terkīn olunmuş olmağla i‘lâmın mûcebince şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i âlî-şânımın mazmûn-ı münîfi birle âmil olup hilâfına ruhsat ve cevâz göstermeyesin ve sen ki Sekbânbaşı-i mûmâ-ileyhsin, sen dahi mûceb-i emr-i şerîfimle amel ve hareket eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Tahrîren fi’l-yevmi’r-râbi‘ [min]-şehri Cumâdelâhir sene isnâ ve işrîn ve mieteyn ve elf.
Be-makām-ı Kostantıniyye
|