İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 399 Hüküm no: 279 Orijinal metin no: [108a-3] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Anton isimli zimminin cizye, avarız gibi yükümlülüklerden muafiyetine dair fermanının cülus münasebetiyle yenilendiği
Mu‘âfiyet fermânı.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- ve iftihârü’l-ümerâi ve’l-ekâbir, müstecmi‘u cemî‘i’l-ma‘âlî ve’l-mefâhir, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-kādir bi’l-fi‘il Dergâh-ı mu‘allâm Yeniçerileri Ağası olan -dâme ulüvvuhû- ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân İstanbul Cizyedârı -zîde mecduhû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Anton nâm zimmî sıgār-ı sinninden beri Bostâniyân-ı hâssa Ocağında ber-vech-i sadâkat ve istikāmet hizmet eylediğinden bahisle emsâli misillü mu‘âfiyeti hâvî mersûm mukaddemâ bâ-arzuhâl emr-i şerîf i‘tâsını istid‘â ve o makūle [108b] ibrâz-ı hüsn-i hizmet ve sadâkat edenler haklarında inâyet ve ihsân-ı şehriyârî bî-dirîğ ve erzân kılınması âdet-i hasene-i cihân-bânî ve şîme-i kerîme-i şehin-şâhî olduğuna mebnî vâki‘ olan hizmet ve sadâkati mükâfâtı olarak milleti beyninde li-ecli’l-imtiyâz mu‘âfiyeti husûsuna irâde-i aliyye ta‘alluk edip ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn sahîfe-pîrâ-yı sudûr olmağla şeref-efzâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn mûcebince vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında bin iki yüz yirmi bir senesi evâil-i Ramazan’ında Hudâvendigâr-ı esbak merhûm ve mağfûrun-leh cennet-mekân, firdevs-âşiyân Sultân Selim Han -tâbe serâhu- zamanında bâlâsı hatt-ı hümâyûn ile muvaşşah sâdır olan emr-i şerîfi ibrâz ve tecdîdin niyâz etmekle mukaddemâ sâdır olan emr-i âlî mûcebince amel olunmak bâbında bin iki yüz yirmi iki senesi evâsıt-ı Şevval’inde Hudâvendigâr-ı sâbık zamanında sudûr eden emr-i şerîfi dahi ibrâz ve bu def‘a cülûs-i hümâyûn-ı meymenet-makrûnum vukū‘una binâen tecdîdin niyâz etmekle vech-i meşrûh üzere amel olunmak fermânım olmağın imdi siz ki mevlânâ ve Yeniçeri ağası ve cizyedâr-ı mûmâ-ileyhimsiz, mersûmun hizmeti mukābelesinde milleti beyninde mümtâz ve ser-firâz olması lâzımeden olduğuna binâen kendisi ve oğulları ve iki nefer hizmetkârlarının mu‘âfiyetleri husûsuna müsâ‘ade-i aliyyem erzânî kılındığı ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i muharrer mersûm ve oğulları ve iki nefer hizmetkârları cizye-i şer‘iye ve avârız-ı dîvâniyye ve tekâlîf-i örfiye ve şâkkadan mu‘âf u müsellem olup cizyedârlar taraflarından tezkire teklîfi ve âhar bahâne ile dahl ve ta‘arruz olunmamak ve mersûmûn kisvesine ve süvâr olduğu bargir ve atına ve âlât ve bisâtına ve kayığına kimesne tarafından bir türlü bahâne ile müdâhale ve ispençe ve kul ve câriye ve bağ ve tarla resmi ve kassâbiye ve kürekci akçesi talebi ve ordu-yı hümâyûnum teklîfiyle ümenâ ve ummâl taraflarından rencîde ve hânesine konak tutulmayıp ve kassâm tarafından tahrîr teklîfiyle resm-i kısmet talebi ve âhar bahâne ile remîde ve kendisi ve hânesine mahsûs olan eşyâsından gümrük ve masdariye ve resm mutâlebe ve kendi bağından hâsıl olan mahsûlü hânesine naklolundukda iskele ve kapılarda zâbitân tarafından mümâna‘at ve harc akçesi talebiyle rencîde olunmayıp ve sâkin olduğu hânesine zâbitân tarafından cebren kimesne girmeyip ve bir kimesne ile ahz ü i‘tâ ve sâir husûsunda umûr-ı şer‘iye vâki‘ oldukda mâdâm ki kendi hattıyla mumzâ ve muharrer temessük veyâhûd hüccet-i şer‘iye olmaya, bilâ-sened-i şer‘î şâhid-i zûr ile kat‘an da‘vâsı istimâ‘ olunmayıp vâki‘ olan da‘vâsı şurût-ı mezkûre üzere Dîvân-ı Âsafî’de istimâ‘ olunup âhar yerlerde istimâ‘ olunmamak ve berren ve bahren bir yere gitmek vâki‘ oldukda kimesne tarafından müdâhale ve ta‘arruz ettirilmemek ve mahûf ve muhâtara olan yerlerde zâbitân tarafından emîn adamlar yanına ta‘yîn olunup mahâlline âminen ve sâlimen îsâl ve her husûsuna himâyet ü sıyânet olunup vüzerâ ve mevâlî ve mîrimîrân ve mîrlivâ ve kādılar ve mütesellimler ve voyvodalar ve sâir zâbitân taraflarından sebeben mine’l-esbâb rencîde ve bu vesîle ile âharı himâye olunmamak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından be-gāyet tehâşî ve mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
Tahrîr[en] fî-evâhiri şehri Cumâdelâhire sene selâse ve işrîn ve mieteyn ve elf.
Be-mahrûse-i Kostantıniyye
|