.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 418
Hüküm no: 299
Orijinal metin no: [114a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hukuki gerekçesi olmadan veya varislerin isteği dışında tereke yazımı yapılmaması, yazımı yapılan terekelerden kâtibiye, huddamiye gibi çeşitli adlar altında ücret veya vasîlik ve nafaka hüccet harcı ve binde 25’ten fazla resm-i kısmet alınmaması

Resm-i kısmet bin guruşda yirmi beş guruşdan ziyâde alınmamak emri.

“Mûcebince amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet oluna.”

A‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn, efdalü’l-fudalâi’l-müteverri‘în, yenbû‘u’l-fazli ve’l-yakīn, keşşâfü’l-müşkilâti’d-dîniye, hallâlü’l-mu‘dılâti’l-yakīniye, miftâhu künûzi’l-hakāyık, mısbâhu rumûzi’d-dakāyık, el-mahfûfu bi-sunûf-i avâtıfı’l-Meliki’l-a‘lâ Anadolu Kādıaskerliği pâyesiyle bi’l-fi‘il İstanbul Kādısı olan Mevlânâ Mehmed Tahir -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Nizâm-ı dîn ve devletim şerî‘at-i garrâya kemâl-i ihtimâm ve ri‘âyet ile olduğuna mebnî kâffe-i ibâdullâhın vâki‘ olan masâlih-ı şer‘iyesinde ber-muktezâ-yı şer‘-i kavîm im‘ân ve dikkat-i tâm ve bâ-husûs muhâfaza-i emvâl-i ( ) eytâm cümle hükkâm-ı şer‘a vâcibe-i zimmet iken bir müddetden beri hükkâm-ı bilâd ve emsârın tama‘-ı hâm ve hademe-i mahâkimin irtikâb ve adem-i ( ) nâşî şer‘an mûcib-i tahrîri olmayan terekeleri celb-i mahsûl dâ‘iyesiyle tahrîr ve mûcib-i tahrîri olanlarda dahi resm-i âdîye kanâ‘at olunmayıp binde yirmi beşden ziyâde resm-i kısmet ve nafaka ve vasî hüccetlerinden istedikleri gibi mahsûl almağa cesâret birle ( ) ve eytâm ve erbâb-ı hukūka olan gadr ve te‘addîleri mugāyir-i rızâ-yı Bârî ve muhâlif-i ruhsat-ı cihân-dârânem olmağın eğerçi bundan akdem mevâdd-ı sâlifetü’l-beyânın men‘ ü nehyi hakkında evâmir-i aliyye ısdâr olunmuş ise de mürûr-i vakt ile hükkâm-ı şerî‘atın adem-i ri‘âyetleri âşikâr olmağla fîmâ-ba‘d mûcib-i tahrîri olmayan terekeleri vereseleri tâlib olmaksızın tahrîr etmeyip ve mûcib-i tahrîr[i] olanlardan dahi fukahâ-i müteahhirîn -aleyhim rahmetü Rabbi’l-âlemîn-in tecvîz eyledikleri -ke-rub‘i’l-öşri fi’z-zekât- kavilleri üzere binde yirmi beşden ziyâde resm-i kısmet ahz olunmamak ve kâtibiye ve huddâmiye nâmıyla bir akçe ve bir habbe alınmamak ve vasî ve nafaka hüccetlerinden dahi harc ahz olunmamak ve eğer ahz olunduğu mesmû‘ olur ise azl ile iktifâ olunmayıp nefy ve iclâ ve âhara ibret mu‘âmeleleri haklarında icrâ olunmak zımnında sen ki mevlânâ-yı [114b] müşârün-ileyhsin, sana ve sâir iktizâ edenlere hitâben emr-i şerîfim sudûrunu bi’l-fi‘il Şeyhülislâm ve Müfti’l-enâm olan a‘lemü’l-ulemâi’l-mütebahhirîn, efdalü’l-fudalâi’l-müteverri‘în, Mevlânâ Ahmed Es‘ad -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- bu def‘a bâ-takrîr ifâde etmekle ol vechile râbıta-gîr-i karâr olup mâşâallâhü te‘âlâ düstûrü’l-amel tutulmak ve vakten mine’l-evkāt hilâfına hareket olunmamak bâbında irâde-i seniyyem müte‘allik olmak hasebiyle vech-i meşrûh üzere amel ve hareket olunmak fermânım olmağın tenbîhen bâlâsı hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûnumla muvaşşahan işbu emr-i şerîfim ısdâr olunmuşdur. İmdi ba‘de’l-yevm mûcib-i tahrîri olmayan terekeler vereseleri tâlib olmaksızın tahrîr olunmayıp ve mûcib-i tahrîri olanlar dahi bâlâda beyân olunan kavl-i münîf üzere binde yirmi beşden ziyâde resm-i kısmet ahz olunmaması ve kâtibiye ve huddâmiye ve sâir nâm ile bir akçe ve bir habbe alınmaması ve vasî ve nafaka hüccetlerinden dahi harc ahz kılınmaması husûsuna mezîd i‘tinâ ve dikkat olunmak matlûb-ı kat‘î-i şâhânem idiği ve rızâu’llâh ve re’y-i hümâyûnumun hilâfı ve tenbîh-i mülûkânemin mugāyiri ednâ hareket olunduğu mesmû‘ olur ise cesâret edenler haklarında b[â]lâda mezkûr va‘îdât-ı şâhânem [bîlâ]-imhâl icrâ olunacağı ve bu husûs sâir lâzım gelen mahaller[e] dahi bâlâları hutût-ı hümâyûnumla muvaşşah başka başka evâmir-i şerîfem ısdârıyla tenbîh ve te’kîd kılındığı ma‘lûmun oldukda ber-vech-i muharrer amel ve hareket ve tenfîz-i emr-i şerîfime kemâliyle ihtimâm ve dikkat olunmak ve hilâfı vaz‘ ve hâlât tecvîz olunmamak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eylesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Tahrîren fî-evâhiri şehri Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene selâse ve işrîn ve mieteyn ve elf.