.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 545
Hüküm no: 409
Orijinal metin no: [145b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Rusya üzerine sefere çıkacak Osmanlı ordusu için 80 adet Sirem arabası hazırlanması

Araba emri.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- ve iftihârü’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ü’l-mahâmid ve’l-mekârim, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’d-dâim Dergâh-ı mu‘allâm Yeniçerileri Sekbânbaşısı -dâme mecduhû- ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Âsitâne-i aliyyem Koçaşlar Kethudâsı ( ) -zîde kadrühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Dînimizin düşmanı olan Moskov keferesinin hâl ve hareketi ve beher tarafdan memâlik-i mahrûseme hücûmu ve küffârın menviyy-i zamîri külliyen şîkest-i beyza-i beyzâ-yı İslâmiye olduğu evvel ve âhir neşrolunan evâmir-i aliyyem tafsîlâtından ve ordu-yı hümâyûnumdan birbirini müte‘âkib vürûd eden telhîsât ve takrîrât mefhûmunda a‘dâ-i dîn Pazarcığa hücûm ve istîlâ eyledikden sonra bir kolu Varna üzerine gelip derûn-ı kal‘ada dîn karındaşlarımızı muhâsara etmekde ve başka kolu dahi Tutrakan’dan Hezargrad’a gelip ilerilere tecâvüz ile ordu-yı hümâyûnumu muhâsara edip ma‘âza’llâhi te‘âlâ Müslimânlığa yakışmaz ve gayret-i dîniye tahammül etmez gûnâ-gûn teklîfât ile zamîrinde olan hıyânetini icrâya ictisâr edeceği ve dîn yolunda kılıç çekip şehîd vererek ecdâd-ı izâmım yanında olan dîn-i İslâm dilâverlerinin fetheylediği bunca memâliki nez‘ eylemek niyet-i fâsidesinde olduğu nümâyândır. Silistre ve Ruscuk ve Yergöğü verâ-yı düşmanda kalıp refte refte küffâr-ı hâk-sâr berilere gelmekdedir. Hamiyet-i İslâmiye ve gayret-i dîniye bunlara nice tahammül eder, eslâf-ı izâmım bu memâliki teshîr eylemiş ise hâsılâtını nefs-i hümâyûnlarına hasretmeyip a‘şâr ve rüsûmunu ve cizye-i şer‘iye ve hâsılât-ı sâiresini gazâ ve cihâd edenlere ve vüzerâsına lâyıkı vechile inâyet ve ihsân buyurup fakat menâbir ve mahâfilde nâm-ı Muhammed -aleyhi’s-selâm-ı ve nâm-ı sâmîlerinin tezkîrine kāni‘ ve şe‘âir-i İslâmiyenin takviyesine bezl-i makdûr eylemişlerdir, işbu memâlik-i İslâmiyeden nidâ-yı ezân-ı Muhammedî munkatı‘ olup yerine sadâ-yı nâkūs ikāme ettirmek gayret-i dîniyesi olanlara uyar mı, bir kerre mülâhaza oluna ve memâlik eyâdî-i küffârda olduğu hâlde ze‘âmet ve tımar ve mukāta‘a ve kulun mevâcibi nereden alınır verilir, cümle ehl-i İslâmdan ma’dûduz, iddi‘âsını eder iken ezân-ı Muhammedî’nin inkıtâ‘ına nice râzı olunur, bunun encâmı külle yevm hakaretle vakit geçirmekden ise şimdi dîn yolunda cân fedâ eylemek dahi a‘lâ değil mi, bunca sıbyân ve nisvân dîn karındaşlarımız vatanlarından dûr olup sefîl ü sergerdân beriyyelerde âh u enîn [146a] ederler iken bizler ne günümüze dururuz, el-hamdü lillâh yedi krala cevâb vermeğe muktedir askerimiz mevcûd, eli kılıç tutan dîn karındaşlarım ile dîn-i mübîn uğurunda çalışırım, cümlemize farz-ı ayn olan gazâ niyeti ile bi’n-nefs harekete hâzırım. Rûhâniyet-i Resûl-i Ekrem -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem- efendime tevessül ve cenâb-ı hayrü’n-nâsırîn -İnnâ fetahnâ leke fethan mübînen- sırrına mazhar edip sâyesine ilticâ eylediğimiz livâ-i sa‘âdet hürmetine inşâallâhu te‘âlâ Mevlâm mu‘înimizdir, ümmet-i merhûme-i mü’minîn cihâd ile ve emr-i ulü’l-emre itâ‘atle me’mûr olup sell-i seyf-i Nebevî ile hareket-i hümâyûnum musammemdir, ulemâ-i a‘lâm ve yedi ocağım ricâli ve ricâl-i devletim ceddim Sultân Mehmed Han Câmi‘-i şerîfinde akd-i meclis-i meşveret olunarak mehâmm-ı seferiye ve akçe ve zahîre ve asker husûsları dahi mütâla‘a olunup huzûr-ı hümâyûnuma arz olunması mazmûnunda beyâz üzerine hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum şeref-rîz-i sudûr olduğuna binâen bi’l-cümle ulemâ-i a‘lâm ve ricâl-i Devlet-i aliyyem ve yedi ocaklarım zâbitân ve ihtiyârları Câmi‘-i mezbûrda tecemmu‘ birle akd-i meclis-i meşveret olundukda “Küffârın [metinde “küffâres”] derece-i hücûmu ve ehl-i İslâm hakkında olan ihâneti âmme-i âlemiyâna ma‘lûm olduğundan cihâd ve gazâ cümle mü’minîne farz-ı ayndır ve bunda şudur, budur diyecek yokdur. Bu husûs dîn gavgāsı olmak hasebiyle cemî‘ ehl-i îmân yeksân olarak farzıyet-i gazâ umûmîdir” deyü bi’l-cümle ulemâ-i a‘lâm tarafından şer‘an cevâb verildiğinden mâ‘adâ hareket-i hümâyûnumu dahi tasvîb ve re’y-i hasen gördüklerinden avn ü inâyet-i hazret-i Nâsır’a vüfûr-ı i‘timâd ve rûhâniyet-i cenâb-ı Fahrü’l-mürselîn’e istinâd olunarak i‘lâ-yı kelimetullâhi’l-ulyâ niyet-i hâlisasıyla şefî‘imiz olan hazret-i Seyyidü’l-kevneynin livâ-i sa‘âdet-ihtivâsı sâyesiyle bi’n-nefs sefer-i nusret-esere teveccüh ve azîmet-i şâhânem mukarrer olarak müsta‘înen billâhi te‘âlâ hemân Davutpaşa Sahrâsı’na nasb-ı hıyâm olunmak üzere olmağın siz ki mevlânâ ve sekbânbaşı-i mûmâ-ileyhimâsız, ma‘iyet-i şâhânemde mevcûd olan asâkir-i muvahhidînin ahmâl ü eskālleri tahmîli için Başmuhâsebe’den ihrâc ve derûn-ı [metinde “varak-ı”] emr-i şerîfime mevzû‘an memhûr ve mümzâ sûret-i defter nâtık olduğu üzere Âsitâne-i sa‘âdetimden seksen kıt‘a Sirem arabası tertîb olunmağla ma‘rifetiniz ve Âsitâne-i aliyyem Koçaşlar Kethudâsı merkūm ma‘rifetiyle tehiyye ve tanzîm ve bir gün akdem Sahrâ-yı merkūmeye ihrâcına mezîd-i sa‘y ü gayret eylemeniz fermânım olmağın işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( ) irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda tahrîr ve sûret-i defterde tastîr olunduğu üzere Âsitâne-i sa‘âdetimden müretteb ol mikdâr arabaları metîn ve müstahkem olarak bir kadem akdem ve bir sâ‘at mukaddem tehiyye ve tedârük ve Sahrâ-yı merkūmeye tesyîri husûsuna mezîd-i sa‘y ü gayret ve hilâf-ı emr-i âlî-şânım vaz‘ ve hareketden tehâşî ve mücânebet eyleyesiz ve sen ki kethudâ-yı merkūmsun, sen dahi mûceb-i emr-i şerîfimle amel ve hareket eylemen bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı münîfi üzere âmil olasız. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Fî-selhi Cumâdelûlâ sene 1225