.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 147 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826)
cilt: 89, sayfa: 84
Hüküm no: 46
Orijinal metin no: [17b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Üsküdar Çengelköyü’nde değirmen mutasarrıfı es-Seyyid Mehmed İzzet Efendi b. Mehmed’in kiracıları zimmî ekmekçi ustalarının kirayı fazla bularak kira akdini feshettikleri

Kule bahçesinde değirmen îcârı

Mar‘ûz

Mübârek rikâb-ı kamer-[tâb-ı] hazret-i hilâfet-penâhîye takdîm olunan işbu arzuhâlde mezkûr izzetlü bostancıbaşı bendeleri nezâretinde olan evkāfdan ashâb-ı hayrâtdan sadrâzam-ı esbak merhûm ve mağfûrun-leh Abdullah Paşa Vakfı’nın bi’l-meşrûta mütevellîsi vâkıf-ı müşârun-ileyhin mahdûmu silâhşorân-ı hâssadan Ahmed Bey tarafından husûs-ı âtîde vekîl olduğu Ali Ağa b. Musa ve Mehmed Sâdık Ağa b. İbrahim nâm kimesneler şehâdetleriyle sâbit olan es-Seyyid Mehmed İzzet Efendi b. Mehmed Çarşamba günü arz odasında huzûr-ı hazret-i sadâret-penâhîlerinde bi’l-ma‘iyye istimâ‘a memûr hadîka-i hâssa müfettişi müderrisîn-i kirâmdan Yazıcızâde fazîletlü Hüseyin Efendi dâ‘îleri hâzır olduğu hâlde akd olunan meclis-i şer‘-i münîrde habbâz tâifesinden olup kendi nefsinden asîl ve şerîkleri Agop v. Filipos ve Mikayil v. Ohannes ve Mardiros v. Kirkor zimmîler taraflarından ber-vech-i âtî tasdîka vekîlleri sâhib-i arzuhâl Sahak v. Abraham zimmî muvâcehesinde habbâzân kethüdâsı Mehmed Ağa ve Nizâm Ustalarından Murad Usta ve İbrahim Usta ve Kasım Usta ve sâirleri hâzır oldukları hâlde vâkıf-ı müşârun-ileyh hayâtında medîne-i Üsküdâr’a tâbi‘ Çengel karyesinde vâkı‘ asîl ve müvekkilûn-ı mersûmûnun gediğine mâlik oldukları altı horoslu bir kıt‘a değirmen mahallinde ba‘de’t-temellüki’ş-şer‘î hasbeten lillâhi Teâlâ câmi‘-i şerîf sâhasında bâ-mülknâme-i hümâyûn cânib-i celîlü’l-cevânib-i cenâb-ı zıllullâhîden kendüye temlîk ve ihsân buyurulan mahalle kendi malıyla bir kıt‘a değirmen inşâ ve vakf-ı sahîh ile vakf ve tescîl ve icâre-i vâhide ile âhara îcârını şart ve ta‘yîn ve şehriye ikişer yüz guruş icâre-i vâhide ile bâ-hüccet-i şer‘î mesfûrûna îcâr ve teslîm onlar dahi istîcâr ve kabûl ve gedik-i mezkûru nizâmı üzere [18a] değirmen-i mezbûra nakl ve bu âna kadar i‘mâl etmişler idi el-hâletü hâzihî zimmiyyûn-ı mesfûrûn meblağ-ı mezkûr değirmen-i merkūmun ecr-i mislinden ezyed olup ancak otuz guruşa mütehammil olmağla ziyâdeye kabûl etmeziz deyu fesh-i akd-i icâre ile terk eylediklerinde fi’l-vâkı‘ otuz nihâyet otuz beş guruşa tahammülü olup senevî iki yüz guruş ecr-i mislinden ezyed ve evfer olduğunu kethüdâ ve nizâm ustaları hâzirûn-ı merkūmûn dahi ihbâr etmişler iken zimmiyyûn-ı mesfûrûn nef‘an li’l-vakfı’ş-şerîf altmış beş guruşa kabûl etmeleriyle bu sûretle ziyâdeye tâlib-i âharı olmadığından mikdâr-ı mezkûra îcârı vakf-ı şerîfe enfa‘ ve evlâ olmağın ben dahi değirmen-i mezkûru şart-ı vâkıf üzere şehriye altmış beş guruş icâre-i vâhide ile işbu bin iki yüz kırk bir senesi Zilka‘detü’ş-şerîfe gurresinden i‘tibâr ile aded-i şühûr ve sinîn beyân olunmakszın asîl ve müvekkilûn-ı mesfûrûna bi’t-tevliye îcâr ve teslîm ve fî-mâ ba‘d iktizâ eden cüz’î ve küllî ta‘mîr ve termîmini kendi mallarından teberru‘an li’l-vakf sarfla ru‘yet edip mersûmûndan ta‘mîriyye nâmı ve nâm-ı âhar ile bir nesne mutâlebe olunmamağa bi’l-vekâle ta‘ahhüd eylediğimde vekîl-i mesfûr dahi bi’l-asâle ve bi’l-vekâle istîcâr ve kabûl ve icâre-i mezkûreyi sâ[l]-be-sâl cevr ü ezâ etmeksizin vakit ve zamânıyla mütevellî-i vâkıfa edâ ve teslîme ta‘ahhüd eyledi deyu mukırr-ı vekîl-i mezbûrun bi’l-cümle takrîr-i meşrûhunu asîl ve vekîl-i mesfûr asâleten ve vekâleten tasdîk edip bu vechile tanzîm olunduğu İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.

Fî Selh-i L sene [1]241