İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827) cilt: 90, sayfa: 107 Hüküm no: 60 Orijinal metin no: [12a-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Şekerci Hüseyin Usta b. Mehmed’in, Abdullah Ağa b. Ali’ye borcunu edaya taahhüdü ve gedik devrinde vekil tayin ettiği
8500 guruşu muahharan edâya ta‘ahhüd ve şekerci gediğini âhara bey‘a vekâlet-i devriye
Ma‘rûz
Tüccârdan sahib-i arzuhâl el-Hâc Abdullah Ağa b. el-Hâc Ali nâm kimesne meclis-i şer‘-i münîrde Âsitâne-i aliyyede vâki‘ şekerci esnâfından derûn-ı arzuhâlde mezkûru’l-ism Hüseyin Usta b. Mehmed nâm kimesne muvâcehesinde mezbûr Hüseyin Usta’nın üveği oğlu Mehmed Ağa b. Osman ve Uzunçarşı’da parmakçı esnâfından Mustafa Ağa b. Mustafa nâm kimesneler ile esnâf-ı merkūme kethudâsı Hasan Ağa ve yiğitbaşısı İbrahim Usta ve sâir mazbûtü’l-esâmî kimesneler hazır oldukları hâlde işbu yedimde olup bin iki yüz kırk senesi Saferü’l-hayrının dokuzuncu günü târihiyle müverraha ve ol târihde İstanbul kādısı bulunup hâlâ Anadolu Sadâreti pâyesiyle tekrîm buyrulan Ârif Efendi mahdûmu semâhatlü fazîletlü sa‘âdetlü el-Hâc Mehmed Hamdullah Efendi hazretlerinin imzâlarıyla mümzât ve hatmleriyle mahtûme bir kıt‘a hüccet-i şer‘iyyede tafsîl ve beyân olunduğu üzre İstanbul’da Alaca Hamam kurbünde Çelebioğlu mahallesinde Leblebici Hânı karşısında vâki‘ Başmuhâsebe’de mukayyed ve mu‘teber bir bâb şekerci dükkânı derûnunda mevcûde gedik ta‘bîr olunur âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmenin nısf-ı şâyi‘i mezbûr Hüseyin Usta’nın ve nısf-ı şâyi‘-i âharı dahi üveği oğlu hâzır-ı merkūm Mehmed Ağa’nın iştirâken ve şâyi‘an yedlerinde mâlları iken mezbûr Hüseyin Usta nısf hisse-i şâyi‘a-i mezkûresini târih-i mezkûrda kādı-i müşârün-ileyh hazretleri huzûrlarında beş bin guruş semen-i makbûza sûret-i kat‘îde bana bey‘ ve teslîm ettikden sonra mâlımdan üç bin beş yüz guruş dahi karz alıp ba‘dehû kezâlik yedimde olup bin iki yüz kırk bir senesi Muharremi’l-harâm gurresi târihiyle müverraha ve ol târihde İstanbul’da Ahî Çelebi Mahkemesi nâibi bulunan müderrisîn-i kirâmdan Üryânîzâde fazîletlü Mehmed Said Efendi’nin imzâ ve hatmini hâviye bir kıt‘a hüccet-i şer‘iyyede bast ve tasrîh kılındığı üzre ben nısf-ı âlât-ı gedik-i mezkûru [12b] sahîhan mülk-i müşterâm olmak üzre beher şehr seksener guruşdan bir seneliği dokuz yüz altmış guruş ücret kavliyle merkūm Hüseyin Usta’ya îcâr etmişdim lâkin mezbûr Hüseyin Usta’nın nısf gedik-i mezkûru bana bey‘i hakīkatde bey‘ olmayıp semen nâmıyla verdiğim beş bin guruş karz olmağla her ne zaman edâ-i deyn eder ise ben dahi redd-i bey‘ etmek şartıyla olduğundan bey‘-i mezkûr fâsid ve zımnında bulunan akd-i icâre dahi fâside olmağın bu sûretde ber-muktezâ-yı şerî‘at-i garrâ kavl olunan dokuz yüz altmış guruş ücret lâzım gelmediği bundan akdem ve bu def‘a taraf-ı şer‘-i enverden bana tefhîm ve mezbûr Hüseyin Usta dahi cem‘an deyni olan sekiz bin beş yüz guruşun bana edâsıyla ilzâm ve mûcibince tahsîli’çün haps olunmuşdu el-hâletü hâzihî ben ber-vech-i muharrer cem‘an alacağım olan sekiz bin beş yüz guruşun beş bin guruşunu işbu kırk iki senesi Saferü’l-hayrının yirmi ikinci gününden altmış bir gün tamamında ve bakī üç bin beş yüz guruşunu dahi iki yüz -sahh- yirmi iki gün hitâmında bana edâ etmek üzre medyûn-ı mezbûrun emriyle hâzırân-ı merkūmân Parmakçı Mustafa Ağa ve üveği oğlu Mehmed Ağa’dan her biri başka başka kefîl ve zâmin olup ben dahi kefâlet-i mezkûreyi kabûl ve vech-i meşrûh üzre medyûnum merkūmu imhâl ve te’hîr eylediğimden sonra medyûnum merkūm Hüseyin Usta eğer müddet-i mezkûre hulûlünde edâ-i deyn ile âlât-ı gedik-i mezkûru tahlîs edemez ise nısf-ı âlât-ı gedik-i mezkûru semen-i misliyle âhara bey‘a ve semenini kabza ve makbûzundan deyn-i mezkûr sekiz bin beş yüz guruşu bana edâya ve fazlasını kendüye teslîme ve bunlar mütevakkıf olduğu umûrun küllîsine küllemâ azeltüke fe-ente vekîlî mefhûmu üzre azl ve in‘izâlden masûne ve vekâlet-i devriye-i sahîha-i şer‘iyye ile kefîl-i hâzır-ı merkūm Mustafa Ağa’yı vekîl nasb ve ta‘yîn eylediğinde ol dahi vekâlet-i mezkûreyi kabûl ve merâsimini vaktinde edâya ta‘ahhüd ve iltizâm edip bu vechile sûret-i şer‘iyyesine tatbîkan tanzîm ve beynimiz ıslâh ve te’lîf olundu deyü mukırr-ı mezbûr el-Hâc Abdullah Ağa’nın bi’l-cümle takrîr-i meşrûhunu medyûn-ı merkūm Hüseyin Usta tasdîk ve ber-minvâl-i muharrer tevkîl eylediğini ve meblağ-ı mecmû‘-ı merkūm sekiz bin beş yüz guruş zimmetinde sahîhan deyni olduğunu ikrâr ve i‘tirâf ve mühlet-i mezkûre hulûlünde edâya ta‘ahhüd ve hâzırân-ı mezbûrân Mustafa Ağa ve Mehmed Ağa’dan her biri vech-i meşrûh üzre kefîl olduklarını kezâlik ikrâr eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.
Fî 22 S sene 1242
|