.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827)
cilt: 90, sayfa: 143
Hüküm no: 91
Orijinal metin no: [19b-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Harisi bt. Maryen’in Langa’daki bostan rehninden sebepsiz yere Ayşe bt. Ali’ye dava açamayacağı

Bostan nizâ‘ı bî-vech mu‘ârazadan men‘

Sahibe-i arzuhâl şahsı mu‘arrefe Harisi bt. Maryen Nasrâniye meclis-i şer‘-i münîrde derûn-ı arzuhâlde mezkûreti’l-ism mu‘arrefetü’z-zat Âişe bt. Ali nâm hatun muvâcehesinde benim mezbûre Âişe Hatun’a cihet-i karzdan deynim olan bin altı yüz yirmi guruş mukābelesinde İstanbul’da Langa-i Kebîr kurbünde Cellâd Çeşmesi nâm mahâlde vâki‘ Kosti Bostanı demekle meşhûr ma‘lûmü’l-hudûd bir bâb bostan derûnunda mevcûde gedik ta‘bîr olunur bâ-hüccet mâlike olduğum âlât-ı lâzıme ve eşyâ-i ma‘lûmeyi rehin vaz‘ ve dâyinem mezbûreye teslîm ol dahi irtihân ve kabz ettikden sonra deyn-i mezkûrun tahsîli’çün iki yüz otuz sekiz senesi Saferü’l-hayrının on dokuzuncu günü bâ-i‘lâm-ı şer‘î haps olunup ba‘dehû mübârek rikâb-ı kamer-tâb-ı hazret-i zıllullâhîye mahbûse arzuhâl takdîmiyle istid‘â-yı inâyet eylediğimde mahbûsen terâfu‘-i şer‘-i şerîf olunmak bâbında sâdır olan fermân-ı âlî-şâna imtisâlen otuz dokuz senesi Muharremi’l-harâmının on altıncı günü şer‘iyyâtî-i sadr-ı Rumeli bulunan müderrisînden merhûm İç-illi es-Seyyid Ahmed Efendi huzûrunda dâyinem mezbûre Âişe Hatun ile lede’l-mürâfa‘a meblağ-ı mezkûr bin altı yüz yirmi guruş zimmetinde cihet-i mezkûreden mezbûre Âişe Hatun’a sahîhan deynim olduğunu meclis-i şer‘-i şerîfde tâyi‘aten ve kat‘iyyen ikrâr ve i‘tirâf edip ancak hâlâ edâya kudretim olmadığından istimhâl etmemle dâyine-i mezbûre dahi hâlime merhameten üç ay imhâl ve te’hîr eylediğinde ben dahi kabûl ve eğer deyn-i mezkûru müddet-i mezbûre tamamında dâyinem mezbûreye edâ ve rihân-ı mezkûreyi fekk-i tahlîs edemez isem rihân-ı mezkûreyi semen-i misliyle âhara bey‘ ve kabz-ı semen ve semeninden deyn-i mezkûremi ba‘de’l-istifâ fazla kalır ise bana teslîme ve husûs-ı mezkûr mütevakkıf olduğu umûrun küllîsine küllemâ azeltüke fe ente vekîlî mefhûmu üzre azl ve in‘izâlden masûne ve akd-i rehinde meşrûta vekâlet-i devriye-i sahîha-i şer‘iyye ile mezbûre Âişe Hatun’u tarafımdan vekîl ve nâib-i menâb nasb ü ta‘yîn ol dahi vekâlet-i mezkûreyi kabûl edip ol vechile tanzîm olunmağla benim hapisden ıtlâkımı şer‘iyyâtî-i mûmâ-ileyhe i‘lâm etmekle bâlâsına işbu i‘lâm-ı mübârek-rikâb-ı şâhâneye lede’l-arz manzûr-ı lahza-i cenâb-ı pâdişâhî olmuş ve şer‘an rü’yet ve tanzîm kılınmış olmağla mûcibince amel olunmak bâbında sene-i mezbûre Şa‘bânü’l-mu‘azzamının yedinci günü târihiyle müverrah ve musahhah fermân-ı âlî-şân sâdır olup mûcibince hapisden ıtlâk olunduğumdan sonra mühlet-i mezkûre mürûr edip edâ-i deyn ile fekk-i rehn etmediğime binâen sene-i mezbûre Recebi’l-ferdinin beşinci günü vekîlim mezbûre Âişe Hatun rehin olan âlât-ı gedik-i mezkûru bi’l-vekâle bir münâdî ile mecmâ‘-ı nâs olan mevâzi‘-ı adîdede bey‘a arz eylediğinde Fâtıma bt. Osman nâm bir hatun üzerinde üç bin guruşda karâr edip ziyâde ile tâlib-i âharı zuhûr etmediğinden mâ‘adâ meblağ-ı mezkûr âlât-ı gedik-i merkūmun yevm-i akdde semen-i misli idüğü bî-garaz ehl-i vukūf ihbârıyla zâhir ve mütehakkık olmağla ol vechile vekîlim mezbûre Âişe Hatun âlât-ı gedik-i mezkûru ol târihde Rumeli kazaskeri bulunan Pîrîzâde hafîdi fazîletlü atûfetlü el-Hâc Yahya Beyefendi hazretleri huzûrlarında benim muvâcehemde mezbûre Fâtıma Hatun’a üç bin guruş semen-i makbûza bi’l-vekâle bey‘ ve teslîm ve semen-i makbûz-ı mezkûrun bin altı yüz yirmi guruşunu ber-vech-i bâlâ alacağıma mahsûb ve bâkīsi olan bin üç yüz seksen guruşunu dahi bana teslîm ettikden sonra mezbûre Fâtıma Hatun dahi âlât-ı gedik-i mezkûru semen-i ma‘lûm ve makbûza ve mezbûre Âişe Hatun’a bey‘ ve teslîm edip ol vechile bostan-ı mezkûrun gediği mezbûre Âişe Hatun’un mal-ı müşterâsı olarak keyfiyet kıbel-i şer‘-i şerîfden ber-vech-i tafsîl hüccet olunup merkūme Âişe Hatun yedine i‘tâ olunmuş ise de ben muahharan yine rikâb-ı kâm-yâb-ı hüsrevânîye arzuhâl takdîm eylediğimde hüccet kaydı sicillâtdan derkenâr ve sadr-ı Rumeli izzetlü fazîletlü efendi hazretlerine bâ-fermân-ı âlî lede’l-havâle meâl-i istid‘âm iltifâta şâyân olmadığından cevâb verilip arzuhâl-i mezkûr battâlda hıfz olunmuşdu lâkin ben mezbûre Âişe Hatun’u tevkîl etmezden mukaddem deyn-i mezkûrumdan bin guruşa yakın teslîm etmişdim deyü bu def‘a dahi îrâd eylediği kelâmında bâlâda tafsîl olunduğu üzre huzûr-ı şer‘-i şerîfde deynimdir deyü ikrâr etmiş iken kable’l-ikrâr teslîm etmişdim demesi ref‘-i şer‘î olmayıp birbirine münâkız olmağla ber-muktezâ-yı şerî‘at-i garrâ iltifât olunmadığından gayrı mersûme Harisi Nasrâniyenin bostan-ı mezkûrda bir vechile alâka-i şer‘iyyesi kalmamış iken ikide bir arzuhâl takdîmiyle ta‘cîzi ızrâr-ı kasdî ve tezvîr-i mahz olduğu zâhir-i hâlden müstebân olmağla fîmâ-ba‘d bu makūle hilâf-ı şer‘-i şerîf ızrâra cesâret eder ise tedîb olunacağı dahi gûş u hûşuna telkīn olunduğu İstanbul Mahkemesi’nden huzûr.

Fî 6 Ra sene 1242