.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827)
cilt: 90, sayfa: 156
Hüküm no: 102
Orijinal metin no: [22a-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


İrade gereğince sahipleri Arnavut olan Mehmed Ağa Camii civarındaki fırına devlet tarafından el konulup mezada verildiği

Cânib-i mîrîden Mehmed Ağa Câmi‘i nâm mahâlde habbâz fırını mübâya‘ası

Ma‘rûz

Zahîre nâzırı izzetlü Mehmed Ârif Efendi bendeleri Âsitâne-i sa‘âdet ve bilâd-ı selâsede vâki‘ Arnabud fırınlarının Müslim hamîrkâr ve hademe-i sâiresinin mukaddemce bâ-irâde-i seniyye yerlerine re‘âyâ ve kendileri mahallerine i‘zâm ve bu def‘a dahi lâzımü’l-huzûr-ı nâzır-ı mûmâ-ileyh nezdine celb ve navul kalemi kuyûduna mürâca‘at ve tatbîk ve kā‘ide-i mer‘iyye-i mîrîyye ve ticârete tevfîk olunarak zikrolunan fırınların derûnlarında mevcûd zehâir ve bargir ve hatab bahâları ve tablakâr ve sâiri zimmetlerinde olan matlûbâtlarının ve anbâr-ı âmire mevcûdundan aldıkları zahîre bahâsından zahîre hazînesine ve tüccârdan aldıkları zahîre bahâsından tüccâra ve hatab ve saman ve sâir zimemâtlarının yegān yegān hesâbları rü’yet ve yerlerine şimdilik ikāmet sûretiyle re‘âyâdan habbâz ustası ik‘âd ve ikāmet ettirilmiş ve sâye-i veliyyü’n-ni‘amîde nân-ı azîz husûsunda ibâdullâha zarûret çektirilmemek husûsunun vesâili istihsâl olunmuş ise de müddet-i medîde emâneten idâresinde telefâtı mûcib ve bi’l-âhare zahîre hazînesine ve tüccâra zarar ve hasârı müstevcib olmağla zikrolunan fırınlar kadîmi vechile şehrî Müslim ve re‘âyâdan tâliblerine füruht olunarak semen-i misilleri düyûn-ı mîrîyyelerine mahsûben zahîre hazînesine teslîm ve ba‘dehû iktizâsı vechile tüccâr ve sâir kimesnelerin matlûbâtı istifâ kılınmak şartıyla zikrolunan fırınlar başka başka mezâda verilerek her biri ne mikdâra resîde olur ise taraf-ı mûmâ-ileyhden diğer tekārîr ve defâtir ile hâk-i pây-i devletlerine ifâde kılınarak ve kādı-i Dârü’l-hilâfe tarafından dahi taharrî olunarak her kim ziyâde verir ise ona i‘tâ olunmak ve şimdilik mezâda verilmek istid‘âsı meâlinde nâzır-ı mûmâ-ileyhin takdîm eylediği memhûr takrîri bâlâsına bu dâ‘îlerine hitâben zahîre nâzırı efendinin işbu takrîri mûcibince zikrolunan fırınlar efendi-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle başka başka mezâda verilerek tâlibleri miyânında arttırılıp ne mikdâra karâr eder ise ve her kim ziyâde verir ise ona verilmek üzere iktizâ eden bahâsı ma‘rifet-i şer‘ ve efendi-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle tahsîl olunmak üzre zahîre hazînesine teslîmi sûretinin istihsâline mübâderet eyleyesin deyü unvânı sahh-ı âlî ile müveşşah sâdır olan fermân-ı âlîlerine imtisâlen nâzır-ı mûmâ-ileyhin vekîl-i şer‘îsi habbâzân kethudâsı Mehmed Ağa b. Ali meclis-i şer‘-i münîrde Şehrî Osman b. Mehmed Ârif ve Mustafa b. İsmail mahzarlarında takrîr-i kelâm edip İstanbul’da Mehmed Ağa Câmi‘-i şerîfi civârında beş horoslu bir kıt‘a habbâz fırını derûnunda mevcûd beyne’l-esnâf gedik ta‘bîr olunur yirmi re’s bargir ve sâir âlât-ı lâzıme-i ma‘lûme Arnabud tâifesinden Hayrullah nâm kimesnenin mâlı olup ve merkūm bundan akdem ber-vech-i muharrer bâ-irâde-i seniyye vilâyetine i‘zâm ve der-dest olan defter mantûkunca merkūmun cânib-i mîrîye zahîre bahâsından bin otuz beş guruş ve tüccâra sekiz bin dört yüz altmış sekiz guruş deyni olup sâdır olan fermân-ı âlî mûcibince bey‘i lâzım gelmeğin sâlifü’z-zikr âlât-ı lâzıme-i ma‘lûme lede’l-müzâyede mezbûrân Şehrî Osman b. Mehmed Ârif ile Mustafa b. İsmail üzerlerinde dokuz bin beş yüz üç guruşda karâr ve ziyâde ile tâlib-i âharı olmayıp ve meblağ-ı merkūm gedik-i mezkûrun el-yevm semen-i misli idüğü ihbâr olunmağla hâlâ ben zikrolunan gedik âlâtını meblağ-ı merkūm dokuz bin beş yüz üç guruşa merkūmâna bi’l-vekâle bey‘ ve teslîm ve semen-i mezkûrun bin beş yüz guruşunu peşîn ve mâ‘adâsı olan sekiz bin üç guruşunu senevî biner guruş vererek mukāssatan emsâli misillü zahîre hazînesine edâ etmek üzre ihâle eylediğimde onlar dahi ber-minvâl-i muharrer iştirâ ve tesellüm ve ber-vech-i meşrûh semen-i mezkûru hâlâ ve mukāssatan kabzına me’mûra teslîme ta‘ahhüd etmekle fîmâ-ba‘d mârrü’l-beyân gedik âlâtı merkūmân Şehrî Osman ile Mustafa’nın ale’l-iştirâk mâlları olmuşdur deyü ba‘de’t-takrîr ve’t-tasdîk sâlifü’z-zikr gediğin kayd-ı atîki kaleminden ref‘ ve terkīn ve merkūmân Şehrî Osman ile Mustafa’nın isimlerine tashîhan kayd ile yedlerine [22b] sûret i‘tâsını merkūmân Şehrî Osman ile Mustafa istid‘â ve istirhâm ve istid‘âları şurût-ı nizâma muvâfık olduğunu hazır bi’l-meclis nizâm ustaları ihbâr ve inbâ eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.

Fî 25 Ra sene 1242