.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827)
cilt: 90, sayfa: 281
Hüküm no: 223
Orijinal metin no: [44b-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Yenikapı Karabaş mahallesinde yıkılmak üzere olan bir aded vakıf evin, yıkımı için izin talebi

Ceb[e]-Ali dâhilinde vakıf harâb menzili hedm için fermân-ı âlî istid‘âsını hâvî

Ma‘rûz

İstanbul’da Cibali Yenikapısı dâhilinde Karabaş nâm-ı diğer Çukur mahalle imâmı Mustafa Efendi ve müezzini Mehmed Efendi ve ahâlîsinden es-Seyyid Hasan Efendi ve Ahmed Ağa ve es-Seyyid Hâfız Hasan Efendi ve es-Seyyid Mustafa ve Nühâsî Mustafa Ağa ve el-Hâc Mehmed Emin Ağa ve sâirleri meclis-i şer‘-i münîrde nezâret-i dâ‘îlerinde olan evkāfdan Kubbe Tekye Vakfı’nın bi’l-meşrûta mütevellîsi tekye-i mezbûre şeyhi Hamdi Efendi hazır olduğu hâlde vakf-ı mezkûr müstagallâtından mahalle-i mezbûrede mekteb karşısında bayır üzerinde kâin üç kat bir bâb sagīr menzil mukaddemâ hîn-i inşâsında düzde olan arsası gāyet sagīr olduğundan birkaç temel direği düz arsa üzerine nasb olunabilmiş ise de kusûr direkleri alçaklı yüksekli bayır üzerine vaz‘ ve yanlarından payanda ile tutturularak binâ olunduğuna binâen esâsında metânet olamayıp mürûr-ı zaman ile dahi harâb oldukça hiç kuvvet [45a] kalmamağla işbu târihden on sene mukaddem yukarı başında arsaya mansûb olan direkler kurtularak tarîk-ı âmma doğru eğilip mâil-i inhidâm oldukda mahalle-i mezbûre ahâlîsinin iltimâslarıyla taraf-ı şer‘-i şerîfden ve mi‘mâr ağa tarafından adamlar ta‘yîn-birle mu‘âyene ve mutasarrıfı Mısrî es-Seyyid İbrahim dahi celb olunarak işbu hatarın def‘i çaresine bakılması tenbîh ve ol târihde mehmâ-emken payanda ile takviyet verilerek nev‘-mâ duracak mertebe yoluna girmişdi lâkin ol zamandan beri asla ta‘mîr görmediğinden el-hâletü hâzihî külliyen inhidâma mâil olmağla bundan sonra kāimen ta‘mîrine hiç imkân olmayarak hedminden gayrı çare olmayıp bir müddet dahi hâli üzre kalır ise takarrub etmekde olan şiddet-i şitâda tabî‘atıyla münhedim olacağı ve önünde mekteb olduğundan ne‘ûzü billâhi te‘âlâ tesâdüf ile sıbyân ve mürûr [ve] ubûr edenlerden insan telef olması ve kurb ve ittisâlinde bulunan menâzil-i fukarâ ve karşısında kâin câmi‘ ve mekteb-i şerîfe dahi mazarrâtı sirâyet edeceği melhûz ve ol vechile mehâfe-i azîme ve muhâtara-i vahîmeden olup mutasarrıfı merkūm dahi yedi sekiz seneden beri menzil-i mezkûru terk ile vatan-ı aslîsi olan Mısır’a hicret edip el-yevm bu tarafda vekîl-i şer‘îsi dahi olmamağla menzil-i mezkûr def‘an li-zarari’l-âm mi‘mâr ağa ma‘rifetiyle hedm ve sâye-i inâyet-vâye-i şâhânede mühlikeden muhâfaza buyurulması niyâzımızdır deyü isti‘tâf ve istirhâm etmeleriyle evvel-emirde istikşâf-ı hâl için cânib-i şer‘-i enverden kâtib-i dâ‘îleri ve mi‘mâr ağa tarafından hulefâ irsâliyle mu‘âyene ettirildikde fi’l-vâki‘ ahâlî-i merkūmûnun tıbk-ı takrîrleri üzre hiçbir vechile ta‘mîr kabûl etmez sûretde harâb olup hemen münhedim olacağı ve karşısında mekteb ve zukāğı dahi cadde olduğundan bağteten zuhûr eder ise telef-i nefs vukū‘ bulacağı melhûz idüğünü meclis-i şer‘-i âlîye inhâ ettiklerinden sonra mütevellî-i şeyh-i mûmâ-ileyh istintâk olundukda el-yevm süknâ mümkün olmayıp ibkā olunsa dahi kendi tabî‘atıyla münhedim olacağı âşikâr olduğuna binâen ve bekāsında fâide olmamağla hedm ve ibkāsı vakf-ı şerîf hakkında müsâvî olduğunu bi’t-tevliye takrîr etmeğin bu sûretde menzil-i mezkûrun hedmi husûsu taht-ı hükm-i şer‘îye girmeyip ancak keyfiyet-i hâl ma‘lûm-ı ilm-i âlem-ârâ-yı düstûrâneleri buyruldukda ahâlî kullarının istirhâmlarına müsâ‘ade-i seniyyeleri erzânî buyurulur ise ol bâbda mi‘mâr ağa kullarına hitâben sarâhaten fermân-ı âlîleri sudûruna muhtâc idüğü İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.

Fî 17 C sene 1242