.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827)
cilt: 90, sayfa: 509
Hüküm no: 457
Orijinal metin no: [86a-3]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hasan Ağa b. Ali ile eşinin, Dolabcı Mehmed Ağa b. Ali’yi gediği olduğuna binaen İskenderoğlu Bostanı’ndan men edemeyecekleri

Bostan keşfi ve kat‘-ı nizâ‘ı

Ma‘rûz

Sâdır olan fermân-ı âlîlerine imtisâlen zikri âtî husûsu mahâllinde lede’l-mu‘âyene keşf ve tahkīk için cânib-i şer‘-i hatîrden me’zûnen irsâl olunan Kâtib Mehmed Hidâyetullah Efendi bi’l-ma‘iyye rü’yete me’mûr Haremeyn-i şerîfeyn müfettişi olup İstanbul pâyesiyle tekrîm buyrulan Emin Beyefendi-zâde fazîletlü Mîr Abdülkadir [86b] Efendi tarafından meb‘ûs Kâtib Mehmed Hamdi Efendi ve nezâret-i hazret-i şeyhülislâm-ı sellemehü’s-selâmîde âsûde evkāf müfettişi Meşreb Efendi hafîdi müderrisîn-i kirâmdan Mehmed Ârif Efendi tarafından mürsel Kâtib Hasan Efendi hâssa mi‘mârı hulefâsından es-Seyyid Mehmed Nuri ve Sâfî Mustafa Halîfeler ile İstanbul’da Salmatomruk nâm mahâlde Kefevî Kasım Ağa mahallesinde Tîtâb [Tihtâb] Hamamı karşısında vâki‘ İskenderoğlu Bostanı demekle meşhûr ma‘lûmü’l-hudûd ve münâza‘un-fîh olan bir bâb bostana varıp bağçıvânlar kethudâsı es-Seyyid Süleyman Ağa b. es-Seyyid el-Hâc İsmail ve sâir cerîdede mazbûtü’l-esâmî [Müslimîn] huzûrlarında akd-i meclis-i şer‘-i nebevî ettiklerinde derûn-ı arzuhâlde mezkûru’l-ism Dolabcı es-Seyyid Mehmed Ağa b. es-Seyyid Ali nâm kimesne meclis-i ma‘kūd mezkûrda sahib-i arzuhâl kendi nefsinden asîl ve zevcesi Şerife Hamide Hatun bt. es-Seyyid Mehmed tarafından husûs-ı âtîde vekîl olduğu zâtını ârifân Salih Ağa b. Ahmed ve mahalle-i mezbûre müezzini Ahmed Efendi b. Hüseyin şehâdetleriyle ber-nehc-i şer‘î sâbit olan es-Seyyid Hasan Ağa b. Ali nâm kimesne muvâcehesinde Dârü’s-sa‘âdeti’ş-şerîfe ağası hazretleri nezâretlerinde olan evkāfdan Medîne-i Münevvere Vakfı’nın mütevellîsi Elmas Osman Ağa b. Mustafa nâm kimesne tarafından mürsel vekîli câbî <> Hâfız el-Hâc Ömer Efendi b. İbrahim ve nezâret-i hazret-i fetvâ-penâhîde âsûde evkāfdan Ayasofya-i Kebîr Câmi‘i Vâ‘izi ashâb-ı hayrâtdan merhûm eş-Şeyh Süleyman Efendi Vakfı’nın mütevellîsi eş-Şeyh Hasan Hamdi Efendi b. Hüseyin hazır oldukları hâlde işbu derûnunda akd-i meclis-i şer‘-i âlî olunan bostan-ı mezkûrun ma‘lûmü’l-mikdâr mahâll-i mu‘ayyeni Medîne-i Münevvere Vakfı müsakkafâtından asîl ve müvekkile-i zevcân-ı mezbûrânın bâ-temessük-i mütevellî bi’l-icâreteyn ber-vech-i iştirâk yedlerinde ve mâ‘adâ ma‘lûmü’l-mikdâr mahâll-i mu‘ayyeni dahi merhûm mezbûr eş-Şeyh Süleyman Efendi Vakfı müsakkafâtından müstakillen asîl ve vekîl-i mezbûr es-Seyyid Hasan Ağa’nın bâ-temessük-i mütevellî bi’l-icâreteyn taht-ı tasarruflarında olup lâkin işbu yedimde olan bin iki yüz kırk bir senesi Saferü’l-hayrın altıncı günü târihiyle müverraha bir kıt‘a hüccet-i şer‘iye mantûkunca bostan-ı mezkûr derûnunda mevcûde beyne’l-hiref mu‘teber bağçevân gediğim vardır deyü da‘vâ eylediğimde zevcân-ı asîl ve müvekkile-i mezbûrân mahâll-i mezkûrda bağçevân gediği yokdur deyü beni iskândan men‘ etmişler idi el-hâletü hâzihî keyfiyet esnâfımızın ihtiyârları ve sâir erbâb-ı vukūfdan suâl ve tahkīk olundukda fi’l-vâki‘ mahâll-i mezkûrda bağçevân gediği olduğu zâhir ve âşikâr olmağla ol vechile bostan-ı mezkûrun gediğinde bizim kat‘a alâka ve medhalimiz ve bağçevân gediğine dâir da‘vâ ve nizâ‘ımız olmayıp ancak bostan-ı mezkûrun bürüncük-hâne dîvârı köşesinden kiraz ağacı hizâsından Doğramacı Kirkor zimmî arsasına varınca mi‘mârân-ı mezbûrân misâhalarıyla tûlen yirmi yedi zirâ‘ tahta perde binâ ve inşâ ve bostan-ı mezkûrun havuzu zevcân-ı asîl ve müvekkile-i mezbûrânın menzilleri önünde olduğundan havuz-ı mezkûra mürûr ve ubûr etmek için tahta perdeden bir kapı küşâd ve masrûfunun sülüsünü zevcân-ı asîl ve müvekkile-i <> merkūmân bana edâ ben dahi sâl-be-sâl kirâsı olan seksener guruşu cevr ü ezâ etmeksizin kendülere edâya onlar dahi bostan-ı mezkûrdan kirâ artırmak ve bahâne-i sâire ile beni ihrâc etmemeğe ta‘ahhüd ve her birimiz âharın ta‘ahhüdünü kabûl eyledik deyü takrîrini asîl ve müvekkile-i zevcân-ı mezbûrân tasdîk ve bu vechile kat‘-ı münâza‘a eylediklerini ketebe-i merkūmûn mahâllinde ketb ve tahrîr ve ma‘an meb‘ûs ümenâ-i şer‘le meclis-i şer‘a gelip alâ-vukū‘ihî inhâ ve takrîr eylediği İstanbul Mahkemesi’nden huzûr.

Fî 25 min-L sene 1242