.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 154 Numaralı Sicil (H. 1237-1246 / M. 1822- 1831)
cilt: 88, sayfa: 215
Hüküm no: 86
Orijinal metin no: [34b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Yeniçeri ocağının ortadan kaldırılması

Bâ-sahh-ı âlî

İstanbul kādısı fazîletlü efendi.

Mukābele şud.

Yeniçeri şekāvetlerinin külliyen ortadan kalkıp yerine müceddeden Asâkir-i Mansûre-i Muhammedi’ye tertîbi için fermân-ı âlî.

Cümle ümmet-i Muhammed’e ma‘lûmdur ki bu dîn-i mübîn ve devlet-i Muhammediye’nin bidâyet-i zuhûru ve ba‘dehû şark ve garbı ihâfe etmesi mutlakā şerî‘at-ı mutahhara ve seyf-i cihâd sâyesinde olup cemî‘ zamânda a‘dâ-yı dîne mukābil olacak asâkir-i Müslimîn ve guzât-ı muvahhidînin vücûdundan lâ-büd olduğundan veliyy-i ni‘metimiz olan bu Devlet-i aliyye-i ebediyyü’d-devâmda mukaddemâ Yeniçeri ocağı tanzîm olunup ezmân-ı sâbıkāda geçen yeniçeri askerleri vardıkları cihâd ve gazâda düşmana göğüs vererek gösterdikleri sebât ve metânet ve uli’l-emre inkıyâd ve itâ‘atları sebebiyle yüzlerinden bunca fütûhât zuhûra gelmiş ise de giderek içlerinde uygunsuzluk ve dürlü dürlü fesâd karışıp ve eski itâ‘atları itâ‘atsizliğe mübeddel olup yüz seneden beri gittikleri seferlerde aslı yokdan dürlü dürlü erâcîf peydâsıyla teşettüt ve adem-i itâ‘atları cihetiyle firâr ani’r-recf ârını irtikâb ederek bunca kılâ‘ ve memâlikin eyâdî-i küffârda kalmasına sebeb olduklarından ve a‘dâ-yı dîn dahi bu hâlimizi gördükce millet-i İslâmiyenin bütün bütün acz ve teşettütüne haml ile ma‘âzallâhu te‘âlâ beyza-i münevvere-i İslâmiyeyi külliyen şikest etmek dâ‘iyesiyle refte refte metâlib ve iddi‘âlarını artırarak günden güne fenâlaşıp dört tarafımızı kefere-i a‘dâ kuşatmak derecesinde olduğundan bu hâlde bizler dahi gayret-i İslâmiyeyi ele alıp dinimiz uğrunda düşmanlarımızın hakkından gelecek sûretde çâresin bulmak farz derecesine varmış ve şimdiye kadar vâki‘ olan seferlerde bi’d-defa‘ât müşâhede ve tecrübe olunduğu vechile küffârın kolaylık nâil olduğu galebe sûreti mücerred mu‘allem asker i‘mâlinden neş’et eylediği tebeyyün eylemiş olduğuna binâen iki yüz iki seferi hitâmından sonra ve gerek muahharan iki def‘a mu‘allem asâkir tertîbine zarûrî teşebbüs olunmuş iken Yeniçeri tâifesi hem kendileri işe yaramayıp ve hem bunları istemeyerek ictisâr eyledikleri kıyâm ve hareketleri sebebiyle ol tertîbleri ta‘tîl ve ilgā ettirmiş olduklarından başka şimdiye kadar bi’d-defa‘ât mütecâsir oldukları vak‘a-i şenî‘alar sebebiyle rûh-ı âlem mesâbesinde olan birkaç pâdişâh-ı merhûmun telefine dahi bâ‘is olmuşlardır. Hâl böyle iken bunlara yine kadîm ocak nazarı ile bakılarak bekāları hakkında bir şey denilmeyip bu ana değin cânları ister ise itâ‘at istemez ise fesâd ve şekāvet etmekliği âdet edindiklerinden her ne kadar kendi aramızda tahammül oluna gelmiş ise de ne fâide dinimiz düşmanları tek durmayıp bizim bu hâlimizi gördükce fırsat addıyla etrâfımızı alarak Allah hıfzeylesin külliyen izmihlâlimize çalışmakda olduklarına binâen geçende bu keyfiyetler Bâb-ı fetvâ-penâhîde akd olunan meclis-i şûrâda cümle vüzerâ ve ulemâ-yı a‘lâm ve ricâl-i dîniyye ocağ-ı mezkûrun mecmû‘-ı zâbitânı hâzır oldukları hâlde cümleye beyân ve inbâ ve taraf-ı şer‘-i şerîfden isticlâb ve istiftâ olunarak nihâyetü’l-emr kıbel-i şer‘-i enverden verilen <> fetvâ-yı şerîfe ve umûmen hatm ü imzâ olunan hüccet-i şer‘iyye mûcebince mücerred ihyâ-yı kelimetullâhi’l-ulyâ niyet-i hâlisesiyle küffârın medâr-ı galebesi olan hiyel [ve] hud‘asına mukābil asâkir-i İslâmiye dahi evvelen iltizâm-ı diyânet ve itâ‘at ve sâniyen ta‘lîm ve ta‘allüm ile kesb-i mahâret etmekden gayrı çâre olmadığı zâhir olmak cihetiyle vâki‘ olan ittifâk-ı umûm ve icmâ‘-ı ümmet vechile Yeniçeri ocağının kadîm usûl ve kānûnlarının hiç birisine halel gelmemek üzere fakat beher ortadan yüz ellişer nefer ulûfeli mu‘allem eşkünci neferâtı tahrîr olunmasına karâr verilmiş ve ol vechile Beytülmâl-ı Müslimîn’den bu kadar akçe ulûfe sarfı zarûrî ihtiyâr olunarak tahrîre başlanıp bir tarafdan dahi kimesnenin kadîm esâme ve yevmiyyesine halel gelmeyeceği ve bu ittifâk-ı umûm ve icmâ‘-ı ümmete muhâlif her kim söz söyler <> ve hilâfı hareket eder ise fetvâ-yı şerîfe mûcebince cezâsı tertîb olunacağı cümleye i‘lân ve işâ‘at olunmuş ve ba‘dehû geçen hafta ta‘lîm ve ta‘allümüne bed’ ile yazılan neferâtı esliha ve elbiseler verilmiş iken bu kadar olunan tenbîhât-ı dîniyye ve vesâyâ-yı şer‘iyyenin yine fâidesi olmayarak evvelki Perşembe gecesi ayaklanıp ibtidâ Ağakapısı’nı ve sonra Bâb-ı âlî vesâir mahalleri basarak yağma ve gāret ve ellerine geçen Mushaf-ı şerîfi bıçak ile paralayıp dürlü dürlü şenâ‘at ve fezâhat-birle güyâ ta‘lîm ve ta‘allümü istemeyiz diyerek izhâr-ı bagy ve tuğyân ve bu bâbda şerî‘at-ı mutahharaya ve fetâvâ-yı şerîfeye ve Devlet-i aliyye ve ulemâ-yı a‘lâma itâ‘at ve inkıyâd olmadığını i‘lân ve Devlet-i aliyyenin ta‘lîm-i şer‘î için ellerine verdiği eslihayı bî-muhâbâ Devlet-i aliyye-i Muhammedi’ye aleyhine i‘mâl ederek hurûc ale’s-sultan fazîhasına ictisâr ve isyân etmiş olduklarına mebnî bunların bu hareketleri dîn ve mezhebden hâric bir keyfiyet olduğundan derhâl sâbık ve lâhık semâhatlü Şüyûh-ı islâm efendiler ve sudûr-ı kirâm ve bi’l-cümle ulemâ-yı a‘lâm kesserehümullâhi te‘âlâ ilâ-yevmi’l-kıyâm ve ricâl ve hademe-i devlet vesâir ümmet-i Muhammed saray-ı hümâyûna vürûd ve ictimâ‘ ederek livâyı sa‘âdet-iltivâ-yı hazret-i sultânü’l-enbiyâ aleyhi efdâlü’s-salât ve’t-tehâyâyı alıp Sultanahmed Câmi‘-i şerîfine ihrâc ve cümlesi oraya cem‘ ile ümmet-i Muhammed’den ve ehl-i îmân olanlar sancağ-ı Resûllullâh altına gelip kitâb-ı şerîfin hükmüne ilticâ eylemeleri taraf taraf dellâllar sevkiyle nidâ ettirilmiş ve dîn ve îmânı <> olan tâife-i ümmet-i Muhammed cân ve baş ile seğirdip gelmiş ise de eşkıyâ gürûhu cem‘iyyet-gâh-ı şekāvetelerinde ısrâr ve dîn ü devlete karşı durup ma‘âzallâhu te‘âlâ Devlet-i Muhammedî’yeyi zîr ü zeber ve ehli ırz gürûhu olan [35a] bunca ehl-i îmânı ayaklar altında pâyimal ve netîcesinde a‘dâ-yı dîn pençesine giriftâr edecek böyle bed şenâ‘at-ı azîmeye cüret ve ictisâr etmiş olduklarından ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf ve demleri heder olmak üzere üzerlerine me’mûrlar ta‘yîniyle kışlaları ihrâk olunarak nihâyet Hak sübhânehû ve te‘âlâ hazretleri kendilerini şerî‘at kılıcına uğradıp cezâ-yı amellerini bulmuşlardır. Şöyle ki bu fesâd-ı azîm zâhirde bir takım erâzil ve eşkıyânın işi görülmüş ise de yine ocaklıdan bir takım müfsid ve muharrik ve bed-hâh-ı dîn ü devlet makūleleri iç yüzünde bunlara pâ-dâş olarak bu ihtilâl bu cem‘iyyet onların başı altından olduğu bi’t-tahkīk her biri isim ve resmiyle ahz ve muktezâ-yı şer‘-i şerîf üzere cezâları tertîb olunmuş ve bir tarafdan dahi asıl eşkıyâ gürûhundan sû-i hareketleri mütehakkık olanlar tutularak mücâzât-ı lâyıkaları icrâ olunmakda olup ancak bu âna kadar bunca vâkı‘adan ma‘lûm ve mütebeyyin olmuşdur ki Yeniçeri ocağı’nın ibtidâ-yı vaz‘ında maksûd olan yararlık ve itâ‘at kaziyyesi bir vakitden beri bilakis yaramazlık ve şekāvete mübeddel olarak hâsılı Yeniçerilik nâmı ve yoldaşlık unvânı bayağı eşkıyâlığa melce demek sûretine varıp ve yaramazı ehl-i ırzına galebe edip hattâ bu def‘a tutulup siyâset olunanların içlerinde kefereden kolunda hem yetmiş beş nişanı ve hem gâvur haçı bulunarak işte içerisine ecnâs-ı muhtelife karışmış ve dâimâ içlerinde bu makūle kefereden ehl-i İslâm <<İslâm>> kıyâfetinde câsuslar bulunduğu ve def‘ ve tathîri kirâren ve mirâren ifâde ve tenbîh olunmuş iken adem-i ısgāları sebebiyle tefrîk ve temyîzi müyesser olamamış ve ağavât ve zâbitânları içinde kendilerine uymayan ehl-i ırzları zabt ve rabtlarından âciz kalmış ve bundan sonra dahi bunların bekā-yı nâmlarıyla berâber her ne gûne tedbîr olunsa müfîd ve müsmir olmayacağı tebeyyün etmiş olmakdan nâşî bu gün Sultanahmed Câmi‘-i şerîfinde sancağ-ı şerîf altında müctemi‘ olan şüyûh-ı İslâm hazerâtı ve bi’l-cümle sudûr-ı kirâm ve ulemâ-yı a‘lâm ve mecmû‘-ı hayır-hâh-ı dîn ü devlet beyninde ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf vâki‘ olan ittifâk-ı ârâ mûcebince salâh-ı hâl-i âlem için ocağın isim ve resmi tebdîl ke-enne kānûn-ı kadîmî âhar hey’etle tecdîd olunarak fîmâ ba‘d Yeniçerilik nâmı külliyen ortadan kalkıp onun yerine mu‘allem Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye unvânıyla dîn ü devlete yarayacak gazâ ve cihâdda düşmana cevâb verecek kifâyet mikdârı asâkir tahrîr ve tertîb olunmuş ve hâlâ Hudâvendigâr sancağı mutasarrıfı vezîr-i mükerrem sa‘âdetlü Hüseyin Paşa hazretleri üzerlerine Serasker nasbıyla Ağakapısı’nda ikāmet etmek ve fîmâ ba‘d Ağakapısı’nın ismi tağyîr ile elsine-i âmmede Seraskerpaşa kapısı unvânı söylenmek ve ba‘d ez-în kışlalarda ve kolluklarda işbu neferât-ı mürettebe ikāme olunmak ve Yeniçeri ağalığı ve katar ağavâtı ve bölük ağalıkları kezâlik külliyen lagv ve imhâ olunarak hâlâ Yeniçeri Ağası olan Mehmed Ağa Mirâhûr-ı evvel pâyesiyle Dergâh-ı âlî Kapıcıbaşılığı ihsân ve Kulkethüdâsı ağaya rütbe-i mîr-i mîrânî ile müşârun-ileyhin ma‘iyyetine ta‘yîn ve Zağarcı ve Seksoncu başılara Dergâh-ı mû‘alla kapıcıbaşılıkları vesâir mevcûd olan sadâkatkâr bölük ağalarına Hâssa silâhşorlukları ve halli hâlince atâyâ-yı seniyye ihsân ve çerâğ ve pâye beyliğine mutasarrıf olanlar fîmâ ba‘d sâir zü‘amâ misilli Devlet-i aliyye gediklisi <> i‘tibâr buyrularak bundan böyle bunlar Devlet-i aliyyenin sâir hıdemât-ı seniyyesinde istihdâm kılınmak ve Yeniçeri ocağından yevmiyye ve esâmîye mutasarrıf olanların sâye-i merhamet-vâye-i hazret-i pâdişâhîde kat‘â yevmiyye ve esâmelerine halel gelmeyerek ibrâz <> edecekleri memhûrları mûcebince herkesin dâhil-i icmâl olarak mutasarrıf olduğu yevmiyyesi ne mikdâr ise yine öylece bilâ-noksân verilerek ömürleri oldukca yiyip mutasarrıf olmak ve hiç kimesneye zarâr ve ziyân gelmemek ve bundan böyle mecmû‘ ehl-i İslâm ve küçük ve büyük kâffe-i ümmet-i Muhammed ve ulemâ vesâir ocaklar halkı ve umûm-ı nâs bir vücûd gibi olup birbirlerine dîn karındaşı nazarıyla bakarak miyânede ayrılık ve gayrılık olmamak ve büyükler küçüklere rahm ve şefkat gözüyle bakıp küçükler dahi büyüklerine her hâlde inkıyâd ve itâ‘at etmek ve aslı maksûd-ı aslî ve cümleye farz-ı şer‘î olan i‘lâ-i kelimetullâhi’l-Mu‘în ve ihyâ-yı dîn ü şerî‘at-ı hazret-i seyyidü’l-mürselîn emrinde ittifâk-ı âmme ile ihtiyâr ve teşebbüs olunan maslahat-ı hayriyyede kâffe-i ehl-i îmân ilâ-mâşâallâhi te‘âlâ böylece müttefik ve müttehid olup zinhâr ve zinhâr hiçbir ferd hilâfı harekete ve muhâlif söz söylemeğe cüret etmemek ve ederi olur ise vebâli boynuna derhâl seyf-i şerî‘atla hakkından gelinmek üzere müste‘înen bi-tevfīkillâhi te‘âlâ ittifâk-ı âmme ile karâr verilmiş ve hemen iktizâlarının icrâsına şürû‘ ve mübâşeret olunmak ve bu vechile Rumeli ve Anadolu’nun üçer kollarına ve bi’l-cümle Memâlik-i mahrûseye evâmir-i aliyye ısdârıyla neşr ve i‘lân kılınmış olmağla imdi bi’l-cümle mahallât imâmlarını huzûr-ı şer‘a celb ve cem‘ ile keyfiyetini tefhîm ve işbu fermân-ı âlînin serî‘an birer kıt‘a mümzâ sûretlerini çıkardıp yerlerine i‘tâ ederek her biri varıp cümlesi câmi‘ ve mescidlerinde ahâlîye kırâet edip bu bâbda mücerred ihyâ-yı dîn ve Devlet-i aliyye-i Muhammedi’ye ve ıslâh-ı ahvâl-i millet-i İslâmiye için kitâb ve şerî‘at hükmünce fîmâ ba‘d Yeniçerilik nâmı külliyen kalkdığını ve onun yerine tecdîd-i kānûn sûretiyle Asâkir-i Mansûre-i Muhammedi’ye unvânıyla mu‘allem neferât tahrîrine mübâşeret olunduğunu ve hiçbir kimesnenin mutasarrıf olduğu ulûfe ve esâmesine kat‘â zarâr gelmeyerek icmâle dâhil memhûrlarını ibrâz edenlerin yevmiyyeleri ne mikdâr ise [35b] ba‘d ez-în dahi ömürleri oldukca ihsân ve inâyet buyrulacağını ve bu cihetlerle dîn ve îmânı olanlar ve Kitâbullâh ve şerî‘at-ı mutahharaya itâ‘at ve inkıyâd edenler bu husûsun kadr ve şükrünü bilerek sâye-i şevket-vâye-i hazret-i pâdişâhîde mesrûrü’l-bâl ve müsterihü’l-hâl hemen da‘avât-ı hayriyye-i cenâb-ı zıllullâhîye meşgūl olmalarını her birinin gûş-ı hûşlarına tefhîm ve telkīn ve hilâfına söz söyleyenler dünyâ ve âhiretde kahr ve hüsrâna mübtelâ olacaklarını dahi güzelce beyân ve tebyîn eylemelerini tenbîh ederek siz dahi bu husûsa taraf-ı şer‘-i enverden ale’d-devâm dikkat ve bu nezâret ve her hâlde icrâ-yı muktezâ-yı şer‘-i şerîfe ihtimâm ve dikkat eyleyesiz deyü buyruldu.

Fî 11 Za sene [1]241.