İstanbul Mahkemesi 156 Numaralı Sicil (H. 1246-1247 / M. 1831-1832) cilt: 92, sayfa: 267 Hüküm no: 257 Orijinal metin no: [47b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Berber Süleyman Ağa’nın Cevher Ağa’dan aldığı borca karşılık berber gediği rehin verdikten sonra Cevher Ağa’dan gediği emaneten geri aldığı
İdâne-i rehn-i gedik-i berber
Mahmiye-i İstanbul’da Devoğlu mahallesinde sâkin berber esnâfından es-Seyyid Süleyman Ağa b. es-Seyyid Ahmed nâm kimesne meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde hâlâ devletlü Serasker paşa hazretlerinin harem kethüdâsı işbu bâ‘isü’l-kitâb Cevher Ağa b. Abdullah tarafından husûs-ı âti’l-beyânda tasdîka vekîl-i şer‘îsi Berber Mustafa Ağa b. Halil mahzarında ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip işbu târîh-i vesîka günü müvekkil-i merkūm Cevher Ağa’nın mâlından ve yedinden istidâne ve kabz ve umûruma sarfla istihlâk eylediğim üç bin guruş ile semenleri târîh-i mezkûrdan üç sene tamâmına değin müeccel ve mev‘ûd yine müvekkil-i merkūmun mâlından iştirâ ve kabz eylediğim iki aded hilâlî sâ‘at semenlerinden dahi bin seksen guruş ki cem‘an dört bin seksen guruş müvekkil-i merkūm Cevher Ağa’ya zimmetimde sahîhan edâsı vâcib deynim olup deyn-i mecmû‘-ı mezkûrum mukābelesinde bâ-hüccet-i şer‘iyye yedimde müstakıllen mâlım ve mülküm olan mahmiye-i mezbûrede Tahtakale derûnunda Şerbetçi sûkunda kâin şehriye beş guruş kirâ-i kadîmeli ma‘lûmü’l-hudûd bir bâb berber dükkânı derûnunda mevcûde Başmuhâsebe kaleminde Ahmed Usta ismine mukayyed ve mu‘teber beyne’l-esnâf gedik ta‘bîr olunur âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmemi rehin vaz‘ ve müvekkil-i merkūm yedine teslîm eylediğimde ol dahi ber-minvâl-i muharrer irtihân ve tesellüm ve kabz ve kabûl eylediğinden sonra âlât-ı gedik-i mezkûru müvekkil-i merkūm li-ecli’l-isti‘mâl bana i‘âre ve teslîm ve ben dahi ber-vech-i muharrer isti‘âre ve kabz ve kabûl etmemle ol vechile âlât-ı gedik-i mezkûr yedimde ber-vech-i emânet mahfûzdur dedikde gıbbe[‘t-tasdîki’ş-şer‘î mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu]
Fî 21 Ra sene 1247
Şuhûdü’l-hâl: Eş-şâhidûnü’s-sâbikūn
|